Mehmet Akkaya: Sıkıştığında dön bak atalar ne demiş?

Bu yazı, 18 Mayıs 2016 tarihli “Ne ekersen onu biçersin” başlıklı yazının devamıdır. O gün kimi Vatan Partili arkadaşların, dara düştüğü zaman partinin kapısını çalan işçiyi suçlamalarını eleştirmiştim. Dar zamanlarda hatırlanmanın normal olduğunu, ilgi kalıcı ve kapsamlı değilse, şartların olgunluğu kadar, eksiklerin de önemli olduğunu yazmıştım. Sıkıntıdaki işçiyi ziyaret etmenin yetmeyeceğini, işçiyi tanımak, sorunlarını bilmek, kadro yetiştirmek, ilmek ilmek örgütlenmek ve sabır gerektiğini yazmış, büyük tecrübelerin özeti olan “ne ekersen onu biçersin” atasözünü hatırlatmıştım.


Yeni bir sürecin içindeyiz.


Öyle görünüyor ki, Parti dışı örgütlerin (sendika, dernek, sandık) sınıf mücadelesindeki işlevleri giderek daralıyor. Vatan Partisi’nin sınıf mücadelesindeki sorumluluğu ise giderek artıyor.


Vatan Partisi kadroları işçiye küsemez.


Vatan Partisi, işçi sınıfını kazanmadan yeniden Atatürk Türkiye’sini gerçekleştiremeyeceği gibi, işçi sınıfının da sorunlardan, hatta sömürüden kurtulmak için Vatan Partisi’ne sarılma zorunluluğu vardır.


Kadroların büyük kısmı işçiyi tanımıyor, sorunlarını bilmiyor, onlarla hal hamur değil ise öncelikle bu eksiklerin giderilmesi lazımdır.


Yine atalara dönelim, yine bakalım ne diyorlar bu duruma.


Atalar, hasat verimli olmadıysa, önce tarlaya tohum ekip ekmediğine bakacaksın diyor. İşçiyi seviyor, emekçi iktidarını amaçlıyor da olabilirsin. Selamlaşmış, eylemine çay şeker götürmüş olabilirsin. Ama diyor atalar, “üç kuruşa beş köfte olmaz”. “Yetmez bunlar”, diyor.


Tarla nadasta yeterince dinlendi mi, tohum doğru mu, ekim zamanı doğru mu, gübresini, suyunu zamanında verdin mi?


“El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış”.


Önce tarlayı sahipleneceksin. Elinin ucuyla tutmayacaksın işi. Sarılacaksın şöyle dolu dolu.


“Çivisiz tahtayı el alır, sahipsiz tarlayı sel alır”, “Çobansız koyunu kurt kapar”, “Kızı sahipsiz bırakırsan, ya davulcuya ya zurnacıya gider”, “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur”, “Av avlayanın, kemer bağlayanın” demiş atalar.


“Ekmeden biçilmez”, “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz”, “Ne verirsen elinle, o gelir seninle” diye boşuna dememişler.


Bununla da yetinmemiş atalar. “Uygun araç, doğru biçim ve doğru zaman”, demişler ısrarla.


“Ata eyer gerek, eyere er gerek”, “Abanın kadri, yağmurda bilinir”, “Araba ile tavşan avlanmaz”, “At, adımına göre değil, adamına göre yürür”, “At sahibine göre kişner”, “Ne ekersen onu biçersin”, “Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına”, “Arpa eken buğday biçmez”, diye bu sebeple demiş atalar.


Sonra sabredeceksin, tez canlı olmayacaksın, ekin istediğin gibi olmadı diye küsmeyeceksin, kızmayacaksın. Eksik olan neydi diye düşüneceksin. Zaman doğru muydu, araç uygun muydu, doğru besleme yaptın mı, gerektiği kadar ilgilendin mi?


İşçiyi tanımıyorsan, sorunlarını iyi bilen kadroların yoksa, tez canlı isen, sabırlı değilsen, önderlik ile ukalalığı karıştırıyorsan “olmaz” diyor atalar.


“Emek olmadan yemek olmaz”, “Damlaya damlaya göl olur, Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz”, “Zahmetsiz rahmet olmaz”.


Hasat doğru zamanda yapılır. Toplumsal hareketlerin atağa geçme zamanı vardır.


“Demir tavında dövülür”, “Horoz bile vaktinde öter”, “Rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz”, “Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez” sözleri bu yüzdendir.


Geçmişin tecrübesine yaslanacak, zamanı iyi kollayacaksın. “Rüzgârın önüne düşmeyen yorulur”


Fırsatlar da vardır, diyor atalar, kaçırmamak lazım. “Su akarken testiyi doldurmalı”.


Unutma ki, her şeyi doğru yapmana rağmen de sorunlar olabilir. Umudunu yitirmeyeceksin. “Gün doğmadan neler doğar”, “Sabreyle işine, hayır gelsin başına”


Unutma ki, toplumların sağlıklı yön bulabilmesi, büyük tartışmalardan sonra olur. “Su bulanmayınca durulmaz.”


Ve unutma ki, “Kul sıkışmayınca hızır yetişmez”.


Yine unutma ki, ne yaptığını bilen azimli kuvvetler, büyük kuvvetleri bile alt ederler. “Zora dağlar dayanmaz”.

 

Mehmet Akkaya / 1 Haziran 2016, Aydınlık