Mehmet Akkaya: Petrolümüzde emperyalist oyunlar - 3

Türkiye’nin petrol politikasının emperyalist müdahalelerle nasıl iğdiş edildiğini, milli petrol endüstrisinin entegre yapısının nasıl parçalandığını, parçalanan her birimin emperyalist arzularla nasıl satıldığını çeşitli raporlarla aktarmaya devam ediyoruz.

 

Bugün “Petrol-İş Sendikası’nın TPAO Raporu”ndan özeti okuyacaksınız. Sözü rapora bırakıyorum.

 

 

PETROL-İŞ TPAO RAPORU

 

“En önemli enerji kaynaklarından biri olan petrol (...) ülkelerin ordularını ve ekonomilerini güçlendirmek için ‘ulusal sorun’ olarak görülmektedir.

 

Bu nedenle petrol ve doğalgaz ‘stratejik’ ürünlerdir ve entegre yapılardır.

 

Ama Türkiye hükümetleri (M.A) Rafinaj, Petrokimya, Akaryakıt Dağıtım-Pazarlama, Petrol ve Doğalgaz Üretimi kurumun elinden alarak TP’nin entegre yapısını dağıttılar, kolsuz kanatsız bıraktılar.

 

POAŞ, DİTAŞ, TÜPRAŞ, BOTAŞ ve İGSAŞ; TPAO entegre tesisinin birimleri iken önce parçalandı, şirkete bağlı ortaklıklar haline getirildi. Arkasından TÜPRAŞ, POAŞ, DİTAŞ, PETKİM ve İGSAŞ satıldı. BOTAŞ ise ayrı bir teşekkül haline getirildi. Şimdi de birkaç şirkete bölerek satmayı planlıyorlar.

 

Son müdahale de, zincirin ilk halkası olan arama ve üretimi de parçalama girişimidir. Bu amaçla, önce TPAO’nun iştiraki olarak Jersey Channel (Kanal) Adaları merkezli olarak TPIC kuruldu. 2013’te BOTAŞ’a devredildi.

 

Arkasından da TPAO’nun Adıyaman, Batman ve Trakya Bölge Müdürlüklerindeki kuyu tamamlama (workover), sondaj, jeofizik operasyonlar, sismik ve deniz sismiği faaliyetleri TPIC’e devredilmek isteniyor.

 

 

TPAO STRATEJİK KURUMDUR

 

1954’te kurulan TPAO, ülkemizin ulusal çıkarları için son derece stratejik bir faaliyet yürütmektedir.

 

Ülkemiz son derece hassas bir dönemden geçmekte, içinde bulunduğumuz coğrafya enerji kaynaklarının kontrolü uğruna emperyalist güçler tarafından tehdit edilmektedir.

 

Böyle bir süreçte, milli varlığımız Türkiye Petrolleri’nin yapısını zayıflatacak uygulamalar gündeme getirilmektedir.

 

Türkiye’nin ekonomik ve siyasi bağımsızlığının en büyük güvencesi Kamu İktisadi Teşekkülleri yani KİT’lerdir. Bu KİT’lerin en önemlilerinden olan Türkiye Petrolleri’nin küçültülmesi veya zayıflatılması, hele böyle bir dönemde, ülke menfaatlerimize açıkça aykırıdır.

 

TPIC bir başka kamu kuruluşu çatısı altında olsa da kamu niteliği olmayan ve (Jersey) Kanal Adaları menşeli bir şirkettir.

 

Dünya petrol rezervlerinin yüzde 80’inden fazlası milli petrol şirketlerine aittir. Tüm dünyada ülkeler kendi devlet petrol şirketlerini güçlendirmeye ve büyütmeye çalışırken, ülkemizde kamu kuruluşumuz parçalanmakta ve zayıflatılmaktadır.

 

Bu uygulama, Türkiye Petrolleri’ne rekabet gücü kazandırmayacak, aksine entegre yapısını koruyan büyük petrol tekelleri karşısında güç kaybettirecektir.

 

Özelleştirmelerle entegre yapısı zaten parçalanmış olan Türkiye Petrolleri daha da küçültülecek ve özelleştirmeye hazır hale getirilmiş olacaktır.

 

Ayrıca Türkiye Petrolleri’nin yürüttüğü işler, TPIC’e devredilerek taşerona verilecektir. Böylece çalışanlar da kamu istihdamı güvencesinden çıkarılmış olacaktır. TPIC bünyesinde proje bazlı gördürülecek bu işlerle, petrol sektöründe güvencesiz ve geçici çalışma yaygınlaşacaktır.

 

 

YANLIŞTAN DERHAL DÖNÜLMELİDİR!

 

Stratejik petrol sektöründe dikey entegrasyonun kamu eliyle yeniden sağlanmasının gerekliliği ortadadır. Sektörde özelleştirme politikaları nihayetlenmeli, üretimden rafinaja, petrokimyadan akaryakıt dağıtıma, TP çatısı altında entegrasyon yeniden sağlanmalıdır.

 

Ülke menfaatlerimize, kamu yararına ve Türkiye Petrolleri’nin faaliyet gösterdiği illerde sosyo-ekonomik dengenin sağlanmasına aykırılık oluşturan bu uygulamadan hemen vazgeçilmelidir.

 

Kamusal niteliği olmayan TPIC, Türkiye Petrolleri çatısı altında bir daire başkanlığı haline getirilmelidir.

 

Petrol-İş Sendikası ve TP işçisi, TP’nin zayıflatılmasına ve taşeronlaştırmaya izin vermeyecek, petrolümüze ve TP’ye sahip çıkmaya devam edecektir.”

 

 

Mehmet Akkaya / 30 Kasım 2016, Aydınlık