Mehmet Akkaya: Petrolümüzde emperyalist oyunlar - 2

Türk Petrol Derneği Genel Başkanı İlhami Binici’nin “Türkiye’nin Petrol Politikası Nedir?” başlıklı makalesinden tüyleri diken eden bölümleri aktarmaya devam ediyoruz. Makale, Elektrik Mühendisliği Dergisi’nin 171-172 sayısında yayınlanmıştı.

 

 

YABANCI ŞİRKETLERİN AJAN FAALİYETLERİ

 

“Türkiye’de bütün yabancı şirketler, pazarlama sırasında şu bilgileri topluyor: 1. Yörenin tarihi 2. Coğrafi durumu 3. Ulaşım durumu 4. Sosyal yapısı5. Etnik gruplar 6. Din, mezhep, tarikat 7. Eğitim kurumları ve eğitim durumu 8. Ekonomik yapı, iş sahası, fabrika ve işyerleri 9. Emniyet durumu(asker-polis) 10. Siyasal partiler, başında kimler var, ilişkileri nedir? 11. Yörenin gelenekleri ve töre 12. Araç durumu 13. Tüketim potansiyeli. (Büyük kısmı, yıkıcı faaliyetler yürütmek için ajanlık bilgileri. M.A)

 

 

TPAO’DA TARİKAT KADROLAŞMASI

 

1965’te TPAO’nun başına “ibrikli (takunyalı) biraderler” getirildi.TPAO Genel Müdürü Korkut Özal, ABD’de eşiyle en hızlı dans yarışmalarına katılmış biri idi. O güne kadar cami yüzü görmezken, ibrik ve takunya ile cami yolunu tuttu. Eşini eve kapattı. Aynı ekipten Orhan Batı da sakal bırakmış, ibrik ve takunyaya sarılmıştı. Orhan’ın laik eşi Şükran Batı, “kocama bir şeyler oldu” demektedir. Özal, Batman Bölge Müdürdü Fadıl Teymur’u sahte evrakla devlet kasasından hacca göndermiştir. Hacı Fadıl da gruba girince, Özal güçlenmeye başladı.Bu durum yabancı şirketlere yaradı. TPAO’daki tarikat ilişkileri ile İPRAŞ Rafinerisinin 55 senelik imtiyaz hakkını almış, rafinerinin 1972 sonunda millî bir işletme olmasını önlemiştir. Kuyu kapatma ve denizlere para dökme de bu dönemde başlar. İbrikçi biraderler sayesinde yabancılar, üretim gücümüzü kısa zamanda kontrol altına almayı başarmışlardır.

 

Hükümetin yılda 500 bin kuran kursu öğrencisi planı, petrol tröstlerinin etkisiyledir. Nurculuğun petrol şirketlerince desteklendiği de gün gibi açıktır. Yabancı şirketler barış gönüllüsü ajanlardan gereği kadar istifade ettiler. ABD hükümetine bütçelerinden barış gönüllülerine yardım fonu ayırdılar.

 

 

MÎLLÎ ORDU

 

Yabancı şirketler, Türkiye’de ne kadar tank ve uçak olduğunu, kullanılan yakıtı, rafinerilerin ellerinde oluşu nedeniyle stokların da ne zaman tükeneceğini iyi biliyorlar.

 

(Savaş gücümüzü kontrol ediyorlar. M.A) Rafineriye emir verip “yakıtı keseceksiniz” diyebilirler. Kıbrıs harekâtında gördük.

 

İkinci acı deney de, Petrol-İş Sendikası’nın yabancı şirketlere karşı grevinde oldu. Hükümet baskı ile 5 Şubat 1971’de grevi durdurdu. Gerekçe “milli güvenlik” bozuluyormuş.

 

 

PETROL OFÎSİ’Nİ TASFİYE

 

1942’de 2.5 milyon lira sermaye ile doğdu. 4 yabancı şirkete karşı rekabetini 2.5 milyon lira ile yapıyordu. Rafinerisi de yoktu. 1968’de baskılar başlar. Yabancı şirketler petrolümüzü elde ettikleri gibi pazarlamaya da göz dikmiş, ofisi ortadan kaldırmayı planlamışlardı. Önce bayilerini ele geçirdiler. Örneğin Shell İzmir Bayii, aynı zamanda Petrol Ofisi bayisidir. Bunun gibi yüzlerce bayi vardır.

 

Ofisin bayi sözleşmesinde ‘kendisinin ve yakınlarının yabancı şirketlerle herhangi bir ilgisi bulunamayacağı, aksi halde bayiliğin iptal edileceği’ şartı olmasına rağmen, yabancıların çok sayıda bayilik alabilmiş olması soru işaretidir.

 

Yabancı şirketler, petrolümüzü üretip devletimize vergi ödemedikleri gibi, bayilere gizlice yardım yapmaktalar. Böylece yabancı bayiler, yerli bayiler aleyhine büyük avantajla rekabet edebilmekteler.

 

Devlet kurumları, yakıt ihtiyacını devlet kuruluşu olan Petrol Ofisi’nden temin etmesi gerekirken, ihale ile yabancı şirketleri tercih etmekteler. Fuel Oil’i de yabancılar istediği fiyata satabilmektedir.

 

Ofisi tasfiye etmek için bunlara ilaveten, 1968’de pazarlamayı bırakan TPAO’yu, 1970’de tekrar bu alana sürdüler. Arkasından Shell de pazarlamaya girdi.

 

Ofis yöneticileri de baskı altındaydı. Millî petrol taraftarları büyük bir kıyıma uğramıştır.

 

Siyası partiler tüzüklerine madenlerin devletleştirilmesini koymuştur. Fakat hiçbiri Meclis’e bir taslak götürmemiştir. Seçim zamanı da, istismar etmekten geri kalmamışlardır.

 

Bütün bu belgeler göstermiştir ki, halka dayanan güçlü bir iktidar, bir kuruş tazminat ödemeksizin, yabancı şirketlerin tek taraflı anlaşmaları ihlâl ettiğine dayanarak petrolü millileştirecektir.”

 

 

Mehmet Akkaya / 24 Kasım 2016, Aydınlık