Mehmet Akkaya: Petrolümüzde emperyalist oyunlar - 1

Adıyaman’da iken öğrendik ki, TPAO’nun o yöredeki beş sondaj kulesinden sadece iki tanesi çalışıyormuş. Diğer üçü ise, “çürütülüyor” dediler. Aranacak saha ve uzman ekip var, sondaj kuleleri sağlam ama çalıştırılmıyor, “çürütülüyormuş”.

 

Diğer yöreler de durum böyle ise, vahimden de öte idi. “Kasıt mı var” diye düşündük. Böyle düşünmek için de çok sebep vardı çünkü. Bugün biraz geriye gideceğiz ve önemli bir rapordan kesitler okuyacağız. Türk Petrol Derneği Genel Başkanı İlhami Binici’nin “Türkiye’nin Petrol Politikası Nedir?”başlıklı makalesinden bölümler. Makale, Elektrik Mühendisliği Dergisi’nin 171-172 Sayısında yayınlanmış. Yorumu size bırakıyorum.

 

 

TÜRKİYE’NİN PETROL POLİTİKASI NEDİR?

 

“Türkiye’de ilk petrol aramaları 19. asrın ikinci yarısında başlar. Tekirdağ, Musul, Van ve Erzurum bölgesinde sığ petrol bulunur. 1926’da çıkan bir kanunla aramalara hız verilmiş, ancak hakîkî şahıslara arama ruhsatı verilmemiştir. Devlet, Tekirdağ, Adana, İskenderun, Gaziantep, Mardin ve Siirt’te aramalar yapmıştır.

 

1935’te Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) kurulmuş ve arama MTA ile devam etmiş, 1935’ten 1954’e kadar 84.000 000 lira para sarf etmiştir. Ticarî mahiyet arz eden ilk petrol 1940’da Raman’da bulunmuştur.

 

1952’ye kadar aramaları sürdüren MTA, o yıl da elindeki bütün sahalar ve teknik araçlar TPAO’ya devreder.

 

1952-54 arası aramayı TPAO yapar.

 

1954’te bir CIA ajanına hazırlatılan 6326 sayılı Petrol Kanunu ile yabancılara arama yapabilme izni verilmiştir. Yabancı petrol şirketlerinin Türkiye ekonomisini bağımlı hale getirmesi süreci başlamıştır artık.

 

1954-61 arası 7 yıl boyunca petrol çıkarmayan yabancılar, ne gariptir ki, 1960 devriminden hemen sonra 1961’de çıkarmaya başlarlar.

 

 

‘PETROL YOK’ DİYE KAPATILAN KUYULAR

 

1962’de mobil şirketi Silvanko 4 kuyuda petrol bulur, ama çıkarmaz. Gerekçe olarak “ekonomik değeri yok” denir. Bir Türk Petrol Mühendisinin ihbarı üzerine Sllvanko sahasına Petrol Dairesi tarafından el konur, araştırmada “kuyuların tam derinliğine kazılmadan kapatıldığı” görülür.

 

Bu durumda hükümetin bu şirkete ait tüm arama ruhsatlarını iptal etmesi gerekirken, sadece bu kuyulara el konmuştur. TPAO, yabancı şirketin kapattığı ve el konulan bu 4 kuyuda halen üretim yapmaktadır.

 

Yabancı Şirketlerin kuyu kapatmaları bununla da sınırlı kalmaz.

 

TPAO, Siverek’e 60 Km. uzakta Fırat kenarında bir petrol araması yapar. Sahanın bitişiği Shell Şirketinin arama sahasıdır. Shell, 4 kuyu açmış bol miktarda ham petrol elde etmektedir. 5. kuyuyu da açmak üzeredir. TPAO kuyuyu açar, petrol bulmasına karşın “bulunmadı” diye kuyuyu kapatır.

 

Bu da yabancılarla işbirliği yapan hain ellerin kamu kurumuna yaptırdığı ihanettir.

 

 

YABANCI ŞİRKETLER

 

Türkiye’de 23 şirket arama ruhsat almıştır.2’si Türk, 17’si Amerikalı, 1’i Hollandalı, 3’ü ise Kanadalı...

 

Bunlardan sadece 4 şirketin, TPAO, Ersan, Mobil ve Shell’in petrol çıkardığını, diğer 19 yabancı şirketin ise saha kapatmakla meşgul olduğunu görüyoruz. Yine Mobil ve Shell’in de paravan şirketler kurarak saha kapattığı ortaya çıktı.

 

 

DENİZLERDEKİ YATIRIM

 

(Nasıl bir akıl ise, M.A) Amerikan Gulf Şirketi Akdeniz’de arama yapıyor, ama arama masrafı Türkiye’den. 300 milyon TL masraf edilir. Sonunda Şirket, “petrol yok” diye bırakıp gider.

 

1954-1970 arası yabancı şirketlerinin yatırımları 3 milyar TL idi. Oysa sadece Mobil ve Shell’in ürettiği 8 milyon ton petrol için Türk devletine ödemesi gereken vergi, altı milyar yetmiş bir milyon TL idi. Bu durumda Türk devletine, masraf sonrası ödemeleri gereken 3 milyar TL idi. Ama para ödenmemiştir.

 

Yabancı şirketlerin verdiği zararları bu kadar da değildir. Kuyu açmamak, yatırım yapmamak, saha kapatmak, yerli kurumları yozlaştırmak, olmasına rağmen petrolü çıkarmamak...

 

 

BATMAN RAFİNERİSİ

 

Batman rafinerisi tamamen devletindir. TPAO’ya aittir ve en küçük kapasiteye sahip rafineridir. Ancak bu küçük imkanı kullanabilmek bile yabancı kontrolüne bağlanmıştır. Milli rafineriye sahip olma durumunu bırakın; Devletin parasıyla kurulu işletmelerimiz dahi yabancı şirketlerin elindedir.

 

Üretim araçlarına sahip olmayan bir devletin bunalımın içinde oluşu,doğal bir kuraldır”

 

 

Mehmet Akkaya / 23 Kasım 2016, Aydınlık