Ne de güzel demiş atalar. Oysa bugünlerde tekerleme yerine koyup, artık önemsemediğimiz bu birkaç kelime, yüzlerce senelik tarihin, binlerce tecrübenin, sosyolojinin, matematiğin ve daha nicelerinin özetidir.
“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diye boşuna demişler.
Kime?
Tecrübeyi kenara iteleyene, atalara sırtını dönene, tarihten süzülen kelamları önemsemeyene...
“Şimdi nerden icap etti bunlar” diyeceksiniz. Anlatayım.
Seçim sonrası idi. AKP’li Gaziantep Belediye Başkanı, birkaç ay içinde bin dolayında taşeron işçisini sokağa atmış, attıklarından bir kısmı Vatan Partisi’ne gelip destek istemişlerdi. İl örgütü ilgilendi. Biz de yardımcı olduk. Davalar açıldı, basına aktarıldı durumları, moral verildi, aralarında dayanışma sağlandı vs vs.
“Allah razı olsun” dedi işçiler. Bir kısmı Partiye de katıldılar.
Görevimizi yapmanın huzuru içinde iken, sosyal medyadan yağmur gibi itiraz geldi. Bazılarını aynen aktarıyorum:
“Beter olsunlar.”
“Hiç üzülmüyorum. Böyle olacağını biz Vatan Partililer defalarca anlattık. Bunların oyu iktidar partisine gitti. Şimdi ağlamasınlar.”
“Bunun adı bence soytarılık. Karşısındakilerle düpedüz alay ediyorlar.”
“Çok güzel yapıyorlar. Helal olsun. Valla koyun milletine müstehaktır.”
“Hele soraydın oyları kime vermişler.”
“AKP kaç aldı orda? Hala neyin direnişini yapıyorlar.”
“İşleri yolunda gitmeyince Vatan, işlerini geri alınca AKP...”
“Kaçı daha önce acaba Vatan Partisi’ne gelmiştir, merak ediyorum. Kaçı problemleri olumlu yönde çözülürse bir daha VP’ne gelecektir acaba?”
“Gaziantep Kasım 2015 seçim sonucu AKP % 61.4.”
“Hem AKP’yi millet birinci parti yapıyor, hem de dert yanıyor. Yok öyle.”
★★★
Tepkilerin sebebi de anlaşıldı sanırım.
Başka partilerin mensuplarından benzer sözleri sık duyarız. Lanet okumalar, kahretmeler, “AKP’nin yalakası” saymalar, “koyunsunuz ulan” hitapları, neler neler...
Ama Vatan Partisi üyesi ya da taraftarı böyle düşünemez, davranamaz.
Düşündük, tartıştık İşçi-Sendika Bürosu’nda... Sonra arkadaşlarla beraber tartışmayı uygun bulduk.
Örneğin, işçinin, genel olarak da seçmenin oylarını belirleyen etmenleri bu arkadaşlar düşünmüş müydü?
İşsizlik, taşeron işçilik, esnek çalışma vs vs gibi zulümler artıyorken, bunca işçi neden AKP’ye oy veriyor?
Kafa yorduk mu bunlara?
Toplumun % 70’ini oluşturan işçi sınıfı, partideki sohbetlerin, tartışmaların, eğitimlerin ne kadarında konu olabiliyor?
Kaç kadro yetiştirdik? Kaç işçimizi örgütledik?
Biraz daha damara doğru indirelim soruları.
Toplumu, işçiyi tanıyor muyuz?
“İşçilerin sorunları nedir, ne yapmak lazım? Bu konuda bir şeyler anlatın” dense, iki dakika konuşabilecek durumda mıyız?
Taşeronluk nedir? Özel İstihdam Büroları işçiye nasıl zarar verecek? Kıdem tazminatını neden tasfiye etmeye çalışıyorlar? İşçinin başına gelen belalarda emperyalistlerin rolü nedir?
Daha da ötesi, bir işçi ile bir çay içmişliğimiz, sohbet etmişliğimiz var mıdır?
Ölümcül hastalık diye kanser herkesin malumudur? Ya pnömokonyoz, ya slikozis, duyduk mu bunları?
Başka bir soru?
Bugüne kadar kaç işçi eylemi yaşadık?
Çay şeker götürüp “yanınızdayız”, hatta “emrinizdeyiz” diyerek dönünce, işçinin hemencecik peşinize takılacağını mı sanıyoruz?
İşin aslı bu kadar basit değil. “Üç kuruşa beş köfte olmaz”, sevgili arkadaşlar.
Toplumsal mücadeleler, hele de bir sınıfın kitlesel olarak desteğini sağlamak, kahrederek olmaz, küserek ya da kızarak, hiç olmaz.
Anlamakla olur, bilgiyle olur.
Kadro yetiştirmekle olur, sabırla olur, ilmek ilmek çalışmayla olur.
“Ekmeden biçilmez”, “Emek olmadan yemek olmaz”, “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz” atasözlerini unuttuk mu? “Ne kadar ekmek, o kadar köfte” sözünü hatırlayalım bari.
Genel Kurulları değerlendirelim, eksiklerimizi gözden geçirelim, düzeltelim.
Vatan Partiliye yakışan budur.
Mehmet Akkaya / 18 Mayıs 2016, Aydınlık