Mehmet Akkaya: Muammer Aksoy’un tüyler ürperten petrol raporu - 3

Prof. Dr. Muammer Aksoy’un 1965’te yazdığı “Türkiye’nin Petrol Faciası ve Çıkar Yol” adlı kitaptan bu köşede iki gün özet aktardım. Bugün özetin son bölümünü sunuyorum.

 

İki günlük özette dahi, emperyalistlerin işbirlikçi yöneticiler sayesinde milli pazarımıza nasıl tecavüz ettiği, sömürge valisi küstahlığı ile petrolümüze nasıl tasallut ettiği açıkça görülmekteydi.

 

İşbirlikçilerin yaptığı ise vatana ihanet suçudur.

 

(O gün yapılanlar ihanet ölçüsü olarak 1 değerinde ise, bugün 10’a çıkmıştır. Dişimizle tırnağımızla yarattığımız bütünleşmiş petrol sektörü parçalanmış, her parçası bir yere satılmış, emperyalistlere verilmiş. Ve yeni suçlarla devam ediyor ihanet.)

 

Muammer Hoca’nın yazdıklarına dönelim:

 

 

PETROL BULUNSA DA KARIMIZ YOK

 

“Amerikalı uzmanın hazırladığı Petrol Kanunu sayesinde, yabancı şirketlerin Türkiye’de petrol bulması, memleketimize hiçbir yarar sağlamayacaktır.

 

Bulacakları petrol karşılığında transfer edebilecekleri döviz, memleketimizin çok aleyhine olarak düzenlenmiştir. Özellikle ‘tüketme payı’ adını taşıyan hukuki ve mantıki hiçbir sebebe dayanmayan kavramın, Petrol Kanunumuzda da çöreklenmesi sonucunda, yabancı şirketlerin transfer imkanları aşırı surette çoğalmıştır. ‘Tükenme payı’ amortismanla hiçbir ilgisi olmayan ve şirketler lehine tanınan ek bir yüzde 27.5’tir. Türk devletinin petrol kaynağı tükendiği halde devlete değil, yabancı şirkete sebepsiz yere büyük bir hisse verilmektedir.

 

Bu gibi hukuki hokkabazlıklar, ‘bir milleti dolandırmak’tan başka bir anlama gelmez...

 

Yabancılara, bağışlamaya yaklaşan bir cömertlikle, yüzde 50’nin üstünde pay verilmiştir. Hatta bütün yabancı şirketler brüt kârlarının sadece yüzde 35’ini Türkiye’de bırakmakta, gerisini transfer edebilmekteler.

 

Türkiye’de 1 milyon ton ham petrol üretimine karşılık yapabilecekleri transfer miktarı 19,5 milyon dolardır. Amortismanı düşsek bile geriye 18,5 milyon dolar kalacaktır. Türkiye’nin dışarıdan ham petrol ithal etmesi halinde ise 1 milyon ton karşılığında ödeyeceğimiz, yuvarlak hesap 19.3 milyon dolardır. Hele ham petrolün dünya piyasasında serbest piyasadan temin edilmesi halinde 13, hatta 10 milyon dolara dahi almak mümkün olabilecektir.

 

Görülüyor ki ithalat için ödeyeceğimiz miktar yerine, yabancı şirketlerin topraklarımızda bulacağı petrolü almamızın sağlayacağı bir kâr söz konusu değildir. Aksine hem kendi petrol rezervlerimizi tüketecek, hem de petrol şirketlerine dışarıdan petrol satın alma halinden daha fazla döviz ödemiş olacağız.

 

Amerikalılar, savaştan yenik çıkmış İtalya’ya, -bütün baskılara rağmen- kabul ettirememişlerdi. İtalya, 1953 ve 1956 kanunları ile petrol arama hakkını, sadece devlet müessesesi olan ENİ’ye tanıdı.

 

Meksika, 1938’de petrol üretimini devletleştirdi. Diğer devletler yabancılara karşı şartları esaslı surette düzelten tedbirleri aldılar. Biz ise 1954’te, en aleyhimize olan hükümler taşıyan Petrol Kanunu’nu, tam bir şevk ile (vecd içinde) kabul ettik.

 

Petrol Kanunu o derece aleyhimize hükümler taşımaktadır ki, bu kadarını insan aklının kavramasına bile imkan yoktur. Tasavvur ediniz ki, yabancı şirketler, 10, 20 şirket olarak gelip her bölgede sekizer adet arama ve işletme ruhsatı alabilecekleri halde, milli müessesemiz TP bir bölgede sadece 8 adet ruhsat alabilecektir.

 

Bizzat devletin keşfettiği Siirt bölgesinde, yabancı şirketlere arama ruhsatı vermek, aklın alabileceği gafletlerden değildir. Her ruhsat en fazla 50.000 dekar araziyi kapsayabilir. TP bu bölgede en fazla 8 arama ruhsatı alabiliyor. Ama yabancı şirketlerin 32 ruhsatı var. Yarın ruhsatlar artar, örneğin 72’ye çıkarsa, milli müessesemizin kazancı onda bire bile düşebilecektir.

 

Öte yandan, yabancı şirketlerin bize, dünya serbest rekabet fiyatının yüzde 35 üstündeki fiyatlarla ham petrol satması demek, her yıl bu şirketlere açıktan -yuvarlak hesap- 175 milyon lira fazla para ödememiz demektir ki, bu düpedüz ‘dolandırıcılık’tır.

 

Böyle bir hükmün, egemen bir memleketin kanununda yer alması korkunç ve buna rağmen iktisadi bağımsızlıktan bahsedilmesi gülünçtür.

 

Petrol Kanunumuzda bir gün bile beklemeden yapılacak ilk değişiklik, devletin egemenliği ile bağdaşmayacak kapitülasyon niteliği taşıyan bu hükmün kaldırılması olmalıdır.”

 

 

Mehmet Akkaya / 9 Aralık 2016, Aydınlık