Mehmet Akkaya: Hakkımızdaki 60 bin liralık dava ve Cargill

Başkaları yapıyor ama mağduriyetten prim toplamaya kalkmak, bize göre değil.

 

Topu topu üç ay cezaevinde yatmasına rağmen, çıkar çıkmaz sekiz sütuna koca puntolu söyleşi yapanları, “neler çektik ahhh” deyip, yetinmeyip üç de kitap yazanları biliyorsunuzdur. 

 

Oysa dört nesil ile cezaevinde yatan Doğu Perinçek’in, en son yedi yıla yakın kaldığı Silivri Cezaevi'nden çıkınca konuk edildiği televizyonda, “neler yaşadınız” sorusunu, “içeride de özgürdüm, şahsi durumum hakkında anlatacak bir şey yok” diye geçiştirmesi önemlidir. Aydınlıkçı tavrıdır bu. “Vatan Partisi’nin lideri böyle olur” demiştik dostlarla. Vatan Partilileri, Aydınlıkçıları, diğer örgütlerden ayıran özelliklerden biri de bu değil midir zaten.

 

Laf aramızda, Türkiye’nin son elli yılında hapishanede kalma rekoru Hikmet Çiçek’e aittir. İki parçada 21 yıl. Önce on dört, sonra altı buçuk yıl… Parmak saymaya benzemez bu. Ömrün yarısı. 

 

Ama Hikmet, bırakalım yazmayı, anlatmaya bile tenezzül etmez. Oysa yazsa, en çok satan kitaplardan olacağına kalıbımı basarım. Ama devrimciliği atmaz ayakaltına. Vatan Partilidir zira. Sorana, “boş ver, yattık geçti. Önümüze bakalım” der, Sayın Perinçek gibi. 

 

Bunlar nerden icap etti derseniz, küçük bir sorunu anlatmak zorunda oluşun ezikliğidir bu girizgâh. 

 

Olay şu: İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi, 10 Ekim 2011’de tarihinde başlayan davaya dört yıl sonra karar verdi. Davacı, Ülker Grubu olarak bilinen Yıldız Holding A.Ş. idi. Davalılar ise, Aydınlık Gazetesi, Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Mehmet Sabuncu ve ben.

 

Dava, 4 Ekim 2011’de Aydınlık’taki köşemde yayınlanan “Şeker Fabrikalarını Cargill için satıyorlar” başlıklı yazım hakkında idi. Yazı için acilen ihtiyati tedbir kararı verilmesini, kendileriyle ilgili bölümlerin internetten kaldırılmasını, elli bin liralık manevi, şimdilik olmak üzere on bin liralık maddi tazminatın faizi ile ödenmesini ve dosya masrafı ile kendi avukatlık ücretlerinin ödettirilmesini talep ediyorlardı.

 

Avukatımız Mehmet Nuri Aytekin’in tecrübesi ve birikimi, yargıçların hukuka bağlılığı ile birleşince, talepler reddedildi. Yargıtay kararı onadı. 

 

Peki, neydi Ülker grubunu telaşa düşüren? Yazının yayınından altı gün geçmeden dava açtıran sebep?

 

Olay şöyle: 

 

AKP hükümeti, Amasya, Kütahya ve Adapazarı Şeker Fabrikası'nı satmakla yetinmemiş, 2011’de Elazığ, Malatya, Erzincan, Elbistan, Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker Fabrikalarını da satmaya kalkmıştı.

 

Fabrikalar satılıyor, pancar ekim alanları daraltılıyor, kanunlar zorlanarak, zorlanmaktan da öte, açıkça çiğnenerek ve adrese teslim yasa çıkarılarak Cargill’in iç pazara egemen olması için uğraşılıyordu.

 

Cargill ABD’nin önemli tekellerinden. Ortaklarından biri ABD eski Başkanı baba Bush idi. Bush’un Türkiye’ye son ziyaretinin konusu Cargill...

 

Yazımın konuya giriş bölümü şöyleydi:  

 

‘‘1998’de, Cargill'in İznik Gölü'nün yakınına fabrika kurması üzerine, Bursa 2. İdare Mahkemesi yapı ruhsatını durdurur, ancak karar uygulanmaz. 1999'da ikinci yürütmeyi durdurma kararı verilir. Buna rağmen Cargill faaliyete geçer. 2004'te Mahkeme, Valiliğin verdiği yapı ruhsatını iptal eder, mahkeme kararını uygulamayan Vali hakkında İçişleri Bakanlığı'ndan soruşturma izni ister. Ama Bakan izni vermez. 

 

Bunun üzerine Yargıtay Başsavcılığı Valinin savunmasını ister. 

 

AKP hükümeti, mahkeme kararına karşı Bakanlar Kurulu Prensip Kararına atfen uygulama yapılmasını Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan rica eder…” 

 

Yazı böyle sürüp gidiyor.

 

Ve devamında Cargill ile Ülker grubunun yüzde 50’şer pay sahibi oldukları Pendik Nişasta A.Ş.’nin pazardaki yüzde 14 payının artırılması için, mevzuat zorlanarak mısır şurubuna kıyak sağlandığını yazmıştım. E doğal olarak dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın da konu dışında kalacağı düşünülemez.

Ülker’in iddiaları, bunları çürütmek yerine, pekiştiriyordu.

 

“Bu konu niye hatırlandı” derseniz, AKP’nin şeker sektörüne yeni bir saldırısı ve Cargill’e yeni kıyak söz konusudur da ondan.

 

Yarınki yazının konusu bu… Önemlidir, kaçırmayın.

 

 

Mehmet Akkaya / 21 Eylül 2016, Aydınlık