Mehmet Akkaya: ‘Ekonomide seferberlik’ neyin nesi?

PKK’ya, IŞİD’e, yani ABD’ye karşı savaşta “seferberliği” anladık. Burada tartışma yok.

 

“Ekonomide seferberlik” neyin nesi? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının, Ekonomi ile ilgili Bakanların nakaratlarından bahsediyorum.

 

Bilmezler mi, sermaye ürkek, para korkaktır? İstikrarın, güven içinde kazancın bittiğini, kaçma zamanı geldiğini, anlamaz mı para babaları? Cin gibidirler oysa.

 

O halde, para babalarını ürkütme pahasına niyedir bu itiraf? Maden mızrak çıktı çuvaldan, itiraf ettiniz, ne yapıyorsunuz seferberlik namına?

 

Patlayan işsizliğe çare diye, işletmelerin bir kişi daha çalıştırması için işverenlere kâh yalvarma, kâh zorlama... “Maaşın yarısı da bizden” deniyor hatta. Torun bakan büyükannelere para ve benzeri şeyler.

 

Bunca çığırtkanlıktan sonra, tedbir bu mudur? Buna dağ fare doğurdu demezler mi?

 

Seferberliğe çare denilenlerin komikliğini, biçareliği şimdilik bir yana koyalım, şu “seferberlik” üzerinde biraz daha duralım. Halka izah etmedikleri, hatta sakladıkları seferberlik gerektiren durum nedir?

 

Onlar söylemiyor, biz söyleyelim.

 

Özal’dan beri uygulanan cumhuriyet ekonomisini yıkma planı, bağımsız ve halkçı, kamu ağırlıklı karma ekonomiyi tasfiye programı, sadece kendilerini değil, köylüyü, işçiyi, esnafı, sanayiciyi, yani tekmil milleti, yani ekonomiyi, yani ülkeyi uçurumun kıyısına getirdi. “Seferberlik” itirafı, feryat figan bu yüzden...

 

Onların demediğini, nasıl buraya gelindiğini, biz deyiverelim.

 

- “Devlet ekonomiden tamamen elini çekecek, sadece düzenleyen ve denetleyen olacak” dediler.

 

- Yatırım yapılmasını, kurulu işletmelerin teknolojisini yenilemeyi yasakladılar. Sadece satacakları işletmelere yatırım yaptılar, alıcının, işletirken daha çok kar etmesi için güzelleştirdiler sadece.

 

- Devletin varlıklarını, tarım-sanayi demeden, stratejik-can alıcı demeden sattılar, yabancılara verdiler.

 

- Ekonomide yabancı işgali, kamu kurumlarının yabancılara sunulmasından ibaret de değildi. Kapıları ardına kadar açtılar. Yabancı sermaye dizginsiz saldırı olanağı sağlandı. 1980’de 78 olan yabancı şirket sayısı, 2016 Haziran’ında 49 bin 937’ye çıktı. Bankacılık, sigorta, petrokimya başta olmak üzere, çok sayıda sektörde yabancılar egemen oldu.  

  

- Hazırdan yemede ihanetin de ötesine geçtiler. Kamu taşınmazlarını, dağları, dereleri, satmaya başladılar.

 

- Devleti ve özel sektörü borca batırdılar. 2002’de 150 milyar dolar olan iç borç, 2015’te 450 milyar dolara, 65 milyar dolar olan kamu borcu 122 milyar dolara, 43 milyar dolar olan özel sektör borcu 299 milyar dolara yükseldi.

 

- Vatandaşı da borca batırdılar. 2002’de 25 milyar lira olan kredi kartı kullanımı, 2015’de 548 milyar liraya, 3,3 milyar lira olan kredi kullanımı 297 milyar liraya çıktı.

 

- Köyden kente göç hızlandı. 2002’de 8 milyon olan İstanbul nüfusu 20 milyona ulaştı.

 

- Tarım çöktü. Un, buğday, saman bile ithal edilir oldu.

 

- Ekonominin motoru saydıkları inşaat sektörü de tıkandı. 1.5milyon konut stoku oluştu.

 

- Dışarından getirilen kirli para tükenmeye başladı.

 

- İşsizlik 6 milyonu aştı.

 

- “Denk bütçe” masalı çöktü. Maliye Bakanı, “her şeyi satsak bile 900 milyar lira açıktayız” demeye başladı.

 

- İşsizlik Fonu talan edildi, BES fonu açıkları kapatmaya yöneltildi. Ve “seferberlik” lafları...

 

Ama ne yaparsan yap, yetmiyor. Bu kafayla olmaz.

 

Doları toplamak, “yatırım üretim” demek güzel de, direksiyonda oturan, hala cumhuriyet ekonomisine, halkçı ve devletçi ekonomiye düşman. Direksiyonu kıramıyor, hala satma savurma derdinde...

 

Ve uçurum göründü. Telaş bu yüzden...