Mehmet Akkaya: Ekonomi battıysa önlem bu mudur?

Dün hükümetin telaşını yazmıştık. “Ekonomide seferberlik” sözünün manasını tartışmış, Türkiye ekonomisini doludizgin kayaya toslattıkları gerçeğini, artık saklayamadıklarına değinmiştik.

 

“Paket” dedikleri de, dağın fare doğurmasıydı.

 

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Devleti ekonomiden çekmenin, varlıklarını haraç mezat satmanın ve yabancı sermayeye sınırsız özgürlük sağlamanın kaçınılmaz sonu, ekonominin iflasıdır. Kayaya toslamaktır. Vatanseverler hep söyledi bunu. Kendileri yeni mi anladı dersiniz?

 

Hayır, yıllar öncesinden biliyorlardı.

 

Bakın hükümetin 2012 Programına. Orada bir strateji göreceksiniz. Sadece orada ve o gün de değil. Sonraki bütün yıllarda Kalkınma Planlarına, Orta Vadeli Programlarda ve bütün hükümet belgelerinde...

 

Adı “Ulusal İstihdam Stratejisi”. Türkçesi şu: Hükümet, işsizliği önlemek için bütün belgelere geçirilecek kadar önemli stratejik bir plana ihtiyaç duymuş. Niye buna gerek görüldü, eniştem beni neden öptü denmez. Görünen köy kılavuz gerektirmiyor. Devleti yatırımdan ve üretimden çekince, sadece devlet iflas etmez, ulusal özel sektör de batar. Olan da bu idi. Tarımda ve sanayide büyük bir daralma vardı. Yakında, başta işsizlik olmak üzere, ekonominin bütün subapları patlayacaktı. Stratejik planın sebebi bu...

 

Peki, nedir plan?

 

Devleti tekrar sanayiye ve tarıma yöneltmek mi?

 

Özelleştirmelere son vermek mi?

 

İçeride üretilen malların ithalatını kısıtlamak mı?

 

Yabancı sermayenin girişini sınırlamak mı?

 

Hiçbiri değil.

 

Tersine, devleti tarımdan ve sanayiden uzak tutma devam ediyor, varlıkların satılması hızlandırılıyor, yabancı sermayenin girişini daha da kolaylaştırıyorlardı.

 

Peki, bu durumda nasıl azaltacaksınız işsizliği?

 

2012 stratejisindeki keramet(!) de burada. Dört başlığı vardı stratejinin.

 

1- Alt işverenliği yaymak.

 

Yani taşeron sistemini, taşeron işçi köleliğini daha da yaymak...

  

2- Esnek çalışmayı yaymak.

 

Yani kölece çalışma biçimlerini, daha da çeşitlendirerek yaymak...

 

3- Tek işi işçi kiralamak olan özel istihdam bürolarına faaliyet izni vermek.

 

Yani işçinin köle pazarında satılabilmesini sağlamak, dayanışma ve örgütlenme olanağının her biçimini imkânsız kılmak.

 

4- Kıdem tazminatını tasfiye etmek.

 

2013 yılından itibaren bu 4 maddelik stratejiye bir madde daha ilave ettiler: İŞKUR’un yapısını değiştirerek köle ticareti yapacak hale getirmek ve İŞKUR aracılığı ile yaygın köle ticareti yapmak.

 

Yani bu dört madde ve bir ekten oluşan işsizliği önlemenin stratejik planı, yeni iş ve üretim alanları açmak ve üretimi artırarak daha çok işçiye alan yaratmak değildi. Çalışma şansı bulanların elindekini gasp ederek bir kısmını işsize vermekti.

 

2012 yılından itibaren hükümet üyelerinin ve Başbakanların ekonomi hakkındaki hemen her konuşmasında Ulusal İstihdam Stratejisi’nden söz etmelerine rağmen, neden son bir yıldır bu kadar tekrarlanmıyor dersiniz? Plan büyük ölçüde hayata geçirildi de ondan.

 

- Özel istihdam bürolarının köle ticareti yapabilmesi için yasayı çıkardılar.

 

- Taşeron işçiliğini daha da yaymak için, henüz ihaleye verilmeyen yerleri de ihaleye açıyorlar.

 

- Taşeron işçilerinin kadro talebini, “Özel Sözleşmeli Personel” tuzağı ile engelleme, var olan haklarını da gasp etme yönünde hazırlıkları hızlandırdılar.

 

- 2013’ten beri, İŞKUR’un yapısını değiştirerek her yıl 200 bin işçiyi köle gibi pazarladılar. Şimdi “ekonomide seferberlik” adıyla İŞKUR’un pazarladığı köle sayısını 500 bine çıkaracaklarını itiraf ediyorlar.

 

- Esnek çalışma biçimini epeyce yaydılar.

 

Geriye sadece kıdem tazminatının tasfiyesi kaldı. Şimdi çalışmadan sorunlu Bakan, işi gücü bırakmış kıdem tazminatının gaspı için uğraşıyor.

 

Bunların “krize önlem” dediği, “ekonomide seferberlik” dediği, işçinin köleleştirilmesidir.

 

Anayasa değişikliği ile devletin bütün yetkileri de bir kişiye gasp ettirilirse, “işçilere özgürlük ve hak gelecek” diyen bir akıllı varsa, beri gelsin.