Mehmet Akkaya: Doktordan korkan emeklinin gerçek gücü nedir?

Son bir ayda Ankara ve İstanbul’da emekli örgütleri ve emeklilerle Ulusal Kanal için özel programlar yaptık, görüştük, konuştuk. Çarpıcı bilgiler verdiler. Meğer derin sorunlar yaşıyorlarmış. Sessiz bir feryat içinde gelmişler bugüne kadar. “Sessiz çığlık” diye tanımladı başkanlardan biri. Ama duymak istemeyen duymamış, görmek istemeyen görmemiş.

 

Dün sorunlarının bazılarını bu köşede okudunuz. Anlattıkları bir şey vardı ki, ayrıca üstünde durmak lazım.

 

Doktordan çok korkarlarmış meğer. Ağır hastalıkta bile, kocakarı ilaçlarına, ota sebzeye yöneliyorlarmış.

 

“Neden” dedim, anlattılar.

 

“25-30 sene, bazımız 35 sene bu ülkeye çalıştık. Eskiden emekli olunca bir ev, bir araba alır, çocuklardan birini evlendirirdik. Şimdi bırakın evi, arabayı, bir çocuk evlendirirsen öpüp başına koy.

 

Dur, daha bitmedi. Eskiden benim SSK’am vardı; hastanem, eczanem vardı. Primim kesilir, hastanede parasız muayene, ameliyat olurdum. İlacımı eczanemden parasız alırdım.

 

Önce hastanemizi elimizden aldılar. Sonra eczanemizi kapattılar. Sonra dediler “her yere gidecen”. Bir de baktık ki, adım atsan para. Kendi hastanemizin, eczanemizin elimizden alınmasına mı yanalım, 30-40 sene bu devlete çalışmış, prim vermiş olmana rağmen bir hükmünün kalmayışına mı, maaşı kuşa çevirmelerine mi, kuş kadar parayla bir de hastane, doktor, ilaç parası istenmesine mi yanalım?

 

Biz bugünler için mi çabaladık onca sene? Hadi gel de doktordan korkma bakalım!”

 

Dediler ki, “Hastalandın mı yandın. Dokuz ayrı kalemde haraç alırlar senden.”

 

1-Telefonla randevu ücreti

2- Muayene katılım payı

3-Erken muayene fark ücreti

4-Tetkik farkı ücreti

5-Özel hastaneye gidersen ayrıca ücret

6-Reçete ücreti

7-İlaç katılım payı

8-Eşdeğer ilaç farkı

9-İlaç sayısı üçten fazla ise ayrıca ücret

Emekli, doktordan korkmasın da n'etsin?

 

 

EMEKLİNİN GÜCÜ

 

Hükümetler iktidarlarının devamı için, Meclis muhalefeti ise iktidara gelmek için işte bu emeklinin sırtlarına binmişler seneler boyu. İktidara yürümenin basamağı ya da iktidarda kalmanın tahtırevanı yapmışlar.

 

Seçimde yıkamış yağlamışlar bir güzel emeklileri, seçim bitince arkalarını dönmüşler hemen. Muhannete muhtaç etmişler, bu ülkeyi bu hale getiren emekçileri. Ne istediklerini dün bu köşede okudunuz.

 

Emekli olunca sudan çıkmış balık gibi olmuşlar. Üretimde yoklar, grev, direniş olanakları yok diye boyun eğmişler gayrı.

 

Oysa durum öyle değil ki. Çok ama çok güçlüler.

 

Nasıl mı?

 

Bir kere çıplak sayıları 11 milyon. 11 milyonla dünyaları fethedersin.

 

İkincisi; işçi sınıfından sonraki en büyük seçmen kitlesi... Sadece eşleri ile 22 milyon… 1 Kasım'daki seçmen sayısı 56 milyon 965 bin idi. İstedikleri partiyi iktidara getirecek, istemediğini iktidardan indirecek seçmen gücüne sahipler.

 

Üçüncüsü; dün yazdığımız acıları yaşayan emeklilerin birinci dereceden yakını, Türk Milleti’nin % 95’i ediyor. Çocukları, gelinler, damatlar, torunlar… Bunun anlamı şu ki, baba, anne, kayınbaba ve kayınvalide oluşları, ailenin büyüğü olmaları, sözlerini dikkate alan nüfusu katlamaktadır.

 

Dördüncüsü; dernek, sendika gibi çeşitli örgütlerde üyelikleri var. 1,5 milyona yakını buralara üye. Zaman zaman emekli platformu kurulmuş. Ama basın açıklaması yapmışlar sadece. Üye emekliler, bu örgütlerin daha iyi çalışmasını sağlayabilir, kalıcı ve ciddi mücadeleler için güçbirliği yapmalarını sağlayabilir.

 

Beşincisi; emekliler aynı zamanda çeşitli partilerin üyesidir. Partilerdeki oranları en az % 30 dur. O halde, emeklinin sırtına basmayı adet etmiş partiye fren olabilirler, taleplerini partinin talebi haline getirebilirler. Huyundan vazgeçmeyen, emekliye sırtını dönmekte ısrar edene de gereken dersi verebilirler. Bu güce sahipler.

 

Özetle, emekliler çok, ama çok güçlü bir topluluk. Sorun, güçlerinin farkına varmaları ve kullanmak için harekete geçmeleridir. İlk iş, dünkü talepler için emekli örgütlerinin bir araya gelmesi olmalıdır.

 

 

Mehmet Akkaya / 3 Kasım 2016, Aydınlık