Eski Maliye Bakanı Unakıtan, “Babalar gibi satarım. Alıcı gelsin, gece pijamayla çıkar satarım” gibi fütursuz laflarıyla tanınıyordu.
Plan aynı: “Devletin varını yoğunu satmak.” Fark şu ki, şimdiki Maliye Bakanı Naci Ağbal ve “babalar gibi satarım” demiyor da, “satış planını beraber yapacağız” diyor. Diplomasi dedikleri de bu değil mi? Sizi öldürecek tetiği size bastırmak...
Ağbal, 2016-2017 pancar alım kampanyasında, “Devletin şeker üretiminden tamamen çıkıp, piyasada düzenleyici, denetleyici role geçmesini beraber sağlayacağız” dedi. Türkçesi, şeker fabrikalarının tamamını satacağız, pancar üretimini sıfırlayacağız.
Şeker, toplumun 18 ayrı kesimini kapsayan büyük bir sektör. Bu geniş kesimi karşısına almak istemiyor. Unakıtan gibi pijamalı ve bodoslamacı değil, eğitimli diplomat. Tetiği size çektiren cinsten yani... “Şeker-İş, Pankobirlik ve diğer örgütlerle görüşüyoruz. Özelleştirme stratejisini beraber oluşturacağız” diyor. Hele de “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi 40 kere düşünülmeli” deyince, başta Şeker-İş ve Pankobirlik olmak üzere üretici örgütlerin gardı düşüyor. Basın da oltaya geliyor. “Şeker sektörüne büyük saldırı” değil, “40 kere düşünmeli” başlığı atıyor.
Bu bilgiyi niye verdim?
Ağbal Şeker sektörüne saldırıyı duyurduğunda, Üretim Reform Paketi Kanun Taslağı ile, Cargill için Türk köylüsünü ve pancar tarımını tasfiye planı başlamıştı bile.
Aydınlık’ın “ABD'li Cargill'e şeker gibi kıyak” başlıklı haberinde şöyle diyor:
“Son 14 yılda NBŞ’ye uygulanan yüksek kotadan dolayı 407 bin hektar alanda 22 milyon ton pancar ekimi yapılamadı. 75 bin tarım işçisi işsiz kalırken, yan sektörlerle birlikte Türkiye’nin toplam kaybı 5.3 milyar doları buldu. Şimdi de pancar çiftçisi kotalı üretime talim ederken, Cargill ile beraber 5 NBŞ firmasına nişasta bazlı şeker için üretim kotası tamamen kalkıyor.”
Bunun anlamını kavramak için biraz geriye gidelim;
Atatürk Şeker Fabrikalarını Kurtuluş Savaşı’nın ortasında, 19 Nisan 1923, Uşak Terakki Ziraat T.A.Ş.’yi kurarak başlattı 6 Kasım 1925'de ilk şeker fabrikasının temelini atıldı, 17 Aralık 1926'da işletmeye açıldı. 1926'da Alpullu, 1933'de Eskişehir, 1934'de Turhal Şeker Fabrikaları açıldı. 2001’e kadar Şeker Fabrikası 30’a, Makine Fabrikası 5’e çıktı. Tamamı, yüzde 95 yerli birikimle kuruldu.
Şekerde dışa bağımlılık yok edilmiş, 500 bine yakın köylü üretime sokulmuş, süt ve damızlık sığır yetiştiricilerine besin yaratılmış, melas ve gübre ile tarıma zenginlik sağlanmış, en büyük oksijen üreticisi ürün, doğayı beslemeye başlamıştı.
Derken, 12 Eylül, Özal ve sonraki hükümetler ve ihanet yılları...
Özal, özelleştirme ve ulusal üretimin tasfiyesine başlama… Kamış şekerinde ithalatın başlaması…
Demirel-İnönü Hükümeti, Kayseri Şeker Fabrikası'nın, Şekerbank'ın ve Şeker Sigorta'nın satışı.
Çiller-Karayalçın, Konya Şeker Fabrikası'nın satışı...
Ecevit-Bahçeli-Yılmaz, Pancar Üreticileri Birliği'nin satışı... Kemal Derviş kanunları, Şeker Kanunu, ithalata hız ve pancarda kota dönemi…
AKP, Kütahya, Amasya ve Adapazarı Şeker Fabrikalarının satışı... Mısır ve kamış şekerinin teşviki... Nişasta bazlı şeker için korsanca Cargill'e fabrika kurma izni... Ardından 4 NBŞ fabrikası daha…
Böylece mısır şekeri üretimi 2002’de 394 bin tona ulaşmış, 2012’de ise 483 bin tona yükselmişti. Mısır şekeri ithalatı ise 2000’de 8.2 bin tona, 2012'de 11.2 bin tona ulaştı.
1997’de 397.587 hektarlık pancar tarımı, 2013’de 177.106 hektara düştü.
1998’de 22 milyon ton olan şeker pancarı üretimi 2014 yılında 17 milyon tona geriledi
Pancar şekeri ithalatı da başladı. 2000'de 2.4 bin tona, 2012’de 5.5 bin tona çıktı ithalat.
1997'de pancar üreticisi sayısı 450 bin iken, 2013’de 126 bine düştü.
Şeker-İş Sendikası, bütün sendikalar, bütün Konfederasyonlar!
Pankobirlik!
Kamyoncu, süt üretici, damızlıkçı!
Türk işçisi, Türk köylüsü ve esnaf! Bütün millet!
Naci Ağbal’ın dediği, Şeker Fabrikalarının tamamının satılması ve bu ihanet için üretici örgütlerin ikna edilme çalışmasıdır. ABD’nin tekeli Cargill için pancar üreticisini yok etme saldırısıdır.
Saldırı, ulusal sanayimizedir, Türk tarımınadır, Türk Köylüsünedir.
Saldırı Cumhuriyete, devletedir. Bu saldırı bütün milletedir.
Kimsenin saldırıyı görmeme hakkı yoktur!
Mehmet Akkaya / 22 Eylül 2016, Aydınlık