İndiniz mi yerin 1000 metre altına hiç? Ya 500 metre? 100? O halde yeraltından seslerin nasıl geldiğini de bilmezsiniz.
Peki ya, yeraltından çıkan birinin gözlerine baktınız mı hiç?
Kapkara suratın arasında parlayan o iki nesnenin çekimine uğramadınız mı hiç?
Çokkk, çok şeyden uzak yaşamışsınız demek ki.
Dünyanın çekirdeğini görürsünüz orada.
10 bin derece sıcaklığı...
Zifiri karanlığı, ıssızlığın dibini görürsünüz orada.
Aydınlığın gözleri kör eden güzelliğini görürsünüz orada.
Ağlayan bebenin sesinde hayatın en dibini görürsünüz.
Yavuklunun hayalinde Ferhat’ı görür, öyle vurursunuz kazmayı karanlıklara.
Siz siz olun gazabına uğramayın bunların.
“Sessiz atın tekmesi pek olur” derler ya, aynen öyle.
Gelelim sadede.
Şimdi bu hükümet, hani önüne geleni satan, babalar gibi satmakla efelenen bu mirasyedi hükümet var ya,
Kalkmış, bu yeraltının ıssızlıklarını, çeliğe hayat veren binlerce harareti, o kapkara gözleri ve de o onbinlerce metrelik ilmek ilmek işlenmiş, her metresi kanla yoğrulmuş galerileri satmaya kalkar.
Yaaaaaa!
Ağzınız açık kaldı, “bu ne cüret” dediniz değil mi?
Ben de aynısını dedim.
Onca yeri sattılar ya, hani bazılarında ses soluk da çıkmadı ya, efelenmeleri ondan heral.
Kendime dedim ki, “bunlar kesin madenciden bihaberler”.
Ankara’ya yürüyen 100 binden de habersizler demek ki?
E Enerji Bakanı o zaman bebeydi tabi. Bilmez o seneleri.
Hadi o bilmez de, bir diyende mi olmadı kulağına?
“Etme tutma Bakan. Tekin değildir buralar. Öyle kostaklanıp da ‘satıyom’ diyemezsin buralarda” demediler zaar.
Onca zaman geçince aradan, kulağa fısıldayan akıldanelerde de akıl kalmamış anlaşılan.
Şimdi demem o ki efendim, bu kibirli mirasyedi hükümet var ya, Zonguldak madenlerini satmaya kalkmış.
Daha satmaya kalkmadan da, şu işgüzar ve kraldan fazla kralcı meşhur miras satıcısı ükela Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, kömür kurumundan envanter istemiş?!
Şu ükelalığa, şu densizliğe bakar mısınız?
Hayatında bir metre bile maden galerisine inmemiş, oraların ne menem yer olduğundan bihaber, hayatı boyunca bir madenci ile 10 dakika bile madeni solumamış, efendime söyliyeyim, kapkara bir madencinin ömrü boyunca gözüne bir saniye bile bakmamış adamlar, satmaya kalkarlar buraları.
Demedi demeyin, geldiğiniz gibi gidersiniz beyler.
Madenci başkasına benzemez.
Duymaz mısınız, daha şimdiden yüzlerce metre yeraltından başlayan uğultuyu.
Duymaz mısınız emeğin başkentinden yükselen homurtuyu?
Sendikacılar, GMİS yöneticileri işçilerle birlikte ant içtiler.
Kanımızın son damlasına kadar bu kurumu savunacağız. Gerekirse mücadele ederken öleceğiz, ama kurumu teslim etmeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar bu kurumu savunacağımıza and içeriz.
İşte böyle beyler.
Siz siz olun, ekmeğine kan doğrayan, ıssızlığı ve karanlığı yoldaş etmiş bu adamların ekmeğine el uzatmaya kalkmayın.
Alimallah, o galeriler üstünüze yürür, karanlığın ıssızlığında boğulursunuz, kazma sesleri arasında.
Madenci başkasına benzemez.
Benden size nasihat.
Mehmet Akkaya / 29 Haziran 2016, Aydınlık