Mehmet Akkaya: Atatürk resmini TBMM duvarından indiren kimdir?

Adı Salim Uslu... TBMM’de, güvenlikten sorumlu AKP’li İdare Amiri...

 

Meclis’in onarımını fırsat bilmek, Atatürk’ün mareşal üniformalı resmini Meclis’ten atmaya kalkmak...

 

“O resim kışlada olur, hiçbir şekilde Meclis’te olmaz” demiş. Askere mi düşman, Atatürk’e mi, yoksa ikisine mi, bilemedim.

 

FETÖ’cü teröristlerle yıllarca beraber çalışmaktan, açılım döneminde PKK’nın hendek kazmasından, silahlı kuvvetine binleri katarak büyütmesinden gocunmamış, asker elbiseli diye Atatürk resminden gocunuyor.

 

Ben şaşırmadım.

 

Niye mi? Bildiğimiz Salim Uslu da ondan.

 

“Salim Uslu kimdir” diye bakın, sendikaya, Meclis’e, göreceğiniz üç satırdır.

 

Eksikleri de biz tamamlayalım, görelim “kimdir” diye.

 

Çorumlu... Lise mezunu... Liseyi bitirince hayatı Ömer Vehbi Hatipoğlu ile çakışıyor. Uslu’ya “yürü ya kulum denmesi” ondan sonra.

 

Ömer Vehbi, televizyonlarda “dayım bana yazılıyor, günah mıdır hocam” gibi soruları depreştiren ve yüklü paralar götüren Nihat Hatiboğlu’nun abisidir. Vehbi, Uslu’nun babasının yakın arkadaşı. 1963-67 arası Çorum Alaca Belediye Başkanı... Uslu, okul sonrası Vehbi’nin kanatları altında... Önce belediye işçisi... Ardından bir dönemlik Almanya macerasından sonra, hooop sendikacılık.

 

O sıra Erbakan, “milli görüş” kontrolünde bir sendika istiyor. Ve sene 1976, Hak-İş kurulur. Kuruculardan biri de Ömer Vehbi. Böylece Uslu da 76’da başlar sendikacılığa. 2011’de vekil olmasına kadar sürer. 35 sene.

 

Sendikacılığı bitince sakalla dinci görünmeye çalışan Uslu’nun emperyalist merkezlerle de arası iyidir.

 

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ile Avrupa Sendikaları Konfederasyonu İcra Kurulu Üyeliği yapan Uslu, AB fonlarıyla yapılan AB’nin emperyalist eğitimlerine sendikayı sokması ile de meşhurdur. Emperyalizmin sendikacılık anlayışının militan savunucusudur. “Sosyal diyalog” klavuz fikirdir. AB ile kitap üzerine kitap bastırır, eğitim üzerine eğitim düzenler.

 

Türkiye’nin AB’ye katılmasını, bağımsızlığını kaybetmesini hararetle savunur. Oradan oraya koşar. Paneller, konferanslar, kitaplar, afişler, ilanlar...

 

Emperyalist Batı aşkı bu kadarla bitmez. Türkiye’de kurulan Açık Toplum Enstitüsü’nün 2003-2004 arası Danışma Kurulu üyesidir. Enstitünün 2006’da yayımladığı Açık Toplum 2001-2006 isimli kitapta Enstitüyü övüp göklere çıkarmaktadır.

 

Enstitü, Soros’a aittir. Uslu’nun görev yaptığı yıllar ise, ABD’nin Soros üzerinden “portakal devrimi”, “turuncu devrim” gibi isimlerle, Balkanları, Kafkasları ve SSCB’yi parçaladığı, darbeler düzenlediği yıllardır.

 

Uslu Cumhuriyet ve Atatürk ile barışık değildir. AKP ne zaman ihtiyaç duysa, ilk koşan Uslu ve Hak-İş olur. Hak-İş, AKP’nin il örgütüdür adeta.

 

Cumhuriyet mitingleri sonrası AKP, karşı mitingleri Türk-İş’e yaptıramayınca, Hak-İş ve Memur-Sen, irticai örgütleri de alarak “Ortak Akıl Platformu” adıyla mitingler yapmışlardı.

 

AKP’ye desteği, bölücü ve gerici anayasa girişiminde ve açılımda da görüyoruz. Mitingler, konferanslar, afişler, reklamlar...

 

Sendikayı AKP şubesine dönüştürmek neyin nesidir? Uslu’nun kişisel AKP aşkı mıdır sadece? Anlatayım.

 

2002 yılından beri böyledir ama 2013 sonrası, sendikalara üyelik internet üzerinden ve SGK verileri esas alınarak yapılmaya başlanınca, Hak-İş’in üye patlamasını rahatça görüyoruz. Ocak 2013’te 162.840 üye, 2016 Temmuz’da 447.718 üye.

 

Salim Uslu’nun sendikacılık mahareti (!) söz konusudur.

 

Türk-İş’e bağlı Orman-İş üyeleri müdürlerce tehdit edilerek Hak-İş’e geçirilmezden önce Uslu, bölge müdürleri, genel müdür, müsteşar ve bakan ile kahve içmektedir.

 

Tarım-İş üyeleri zorla Hak-İş’e geçirilmezden önce Uslu, genel müdür ile kahve içmektedir.

 

Belediye-İş ve Genel-İş üyeleri zorla Hak-İş’e geçirilmezden önce Uslu, belediye başkanları ile kahve içmektedir.

 

Çaykur işçileri zorla Tekgıda-İş’ten istifa ettirilmezden önce Uslu, Çay-Kur Genel Müdürü ve ilgili bakanla sohbet etmektir.

 

Et-Balık Kurumları olayı ise başka bir öykü.

 

Anlayacağınız, işin sırrı bakan ve müdürlerle içilen kahvededir (!). AB’nin eğitimleri de “diyalog” demiyor muydu? İşçiye sorarsanız, duydukları “Ya iş, ya Hak-İş!”. Anlamı, Hak-İş’e geçmez isen işten atılacaksın. Böyledir Uslu’nun sendikacılığı.

 

Sahi; Uslu, hayatının neredeyse tamamını kazandığı sendikacılığı bırakıp Meclis’e giderken işçiye hesap verdi mi? Mal varlığını açıkladı mı? Duyan varsa bana da desin. İşçi parası ile yediklerinin bazılarını biliyoruz.

 

1993-2007 arası 1993 model Mercedes. 2007’de Volvo S-80. Üstelik özel imalat zırhlı. -Laf aramızda, sendikacı zırhlı arabaya niye ihtiyaç duyar anlamış değilim.- Vee 169 bin avroluk Mercedes S 320. Zamanın parası ile 371 bin lira.

 

Öz Orman-İş Başkanı Settar Aslan hediye etmiş.

 

Olaya bakar mısınız? İşçi aidatıyla hayatını sürdüren eski bir işçi, yine işçi aidatıyla hayatını sürdüren bir eski işçiye, işçinin alın terinden çalınan para ile 371 bin liralık araba hediye ediyor.

 

Sadece ahlaksızlık ve azgın bir işçi sömürüsü değil, suçtur aynı zamanda.

 

Paranın kaynağı da şu: Settar Arslan, Türk-İş’ten zorla koparılan Orman-İş üyelerinin geçirildiği Öz Orman-İş Başkanı. Sadece hükümet desteği ile başka bir sendikanın üyeleri gasp edilmemiş, yine bir hükümet kıyağı ile, geriye dönük 51 aylık sendika aidatına da el konmuştu. Tam 75 milyon lira bir anda Öz Orman-İş’in kasasına aktarıldı. Settar Arslan da bu işleri kotaran Salim Uslu’ya, gelen işçi aidatı parasının 169 bin avrosu ile araba alıyor.

 

Savcılar bu suça göz yumamazlar. Yenilen işçinin alın teridir ve olay suçtur.

 

İşte Atatürk resmini indiren Uslu, budur. Eksiği var, fazlası yok. Yanlışımız varsa, desinler düzeltelim.

 

Mehmet Akkaya / 15 Eylül 2016, Aydınlık