AKP dönemine kadar İŞKUR’un, eski adıyla İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun görevi işsizlere, iş bulabilmelerini kolaylaştırıcı eğitim vermek ve kamu kurumlarının ya da özel sektörün işçi ihtiyacına yardımcı olmaktı. İşçi gittiği kurumla sözleşme yapar, İŞKUR aradan çıkar idi. Görevi ve yetkisi bununla sınırlı idi. Oysa AKP döneminde İŞKUR, devletin kurumu olmaktan çıkarılarak, AKP’nin işçiyi köleleştirme politikalarının aracı haline getirildi.
Nasıl mı?
Birincisi, ihalecilik modası İŞKUR’a da bulaştırıldı, İŞKUR kendi bünyesinde de taşeron işçi çalıştırmaya başladı. Gü- venlik işçisi olarak alınmalarına rağmen her işe koşturulan, öğlen yemeği bile verilmeyen, ardından tazminatsız olarak işten atılan taşeron işçilerine tanık olduk. 3 Temmuz 2014 tarihli yazımda İŞ- KUR’un taşeronculuğunu ayrıntılı olarak yazmıştım.
İkincisi, işçinin köleleştirilmesi İŞ- KUR’un amacı yapıldı. Faaliyet raporlarında İŞKUR’un görev tanımlarına “AB normları çerçevesinde özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi uygulamaları yaygınlaştırılacaktır” yazıldı. İŞKUR, Özel İstihdam Bürolarına kuruluş iznini veren merkez oldu.
2014 yılında faaliyet izni verilen Özel İstihdam Bürosu sayısı 250 iken bugün 396’ya çıktı. Daha da ötesi, İŞKUR 2014 faaliyet raporunda belirtildiğine göre, bu 396 köle tüccarı şirketin pazarladığı işçi sayısı 14 bin 821 kişiye ulaşmış.
İŞKUR’un köleleştirme uygulamalarının üçüncüsü ise, Toplum Yararına Çalışma Planı...
AKP, 2 Kasım 2011 tarihinde 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının 4. maddesinin 2. fıkrasına eklediği (g) bendi ile Toplum Yararına Çalışma Programları” adıyla söz konusu uygulamayı başlattı. Yazılan gerekçe masum... “İşsizlerin, çalışma hayatından uzun süre ayrı kalarak maddi sıkıntıya düşmelerini, çalışma alışkanlık ve disiplinlerini yitirmelerini önlemek...”
Bu plana gönderilen işçiler, çevre temizliği, kamusal altyapının yenilenmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi okullarında çevre düzenlemesi, bakım onarım, temizlik işleri, restorasyon, tarihi ve kültürel mirasın korunması, ağaçlandırma, park düzenlemesi, vadi ve dere ıslahı, erozyon engelleme gibi işlerde çalıştırılacaklar...
2012 yılında 191 bin 998, 2013 yı- lında 197 bin 182, 2014 yılında 191 bin kişi bu kapsamda çalıştırılmış. 2015 yılında ise bu sayının daha da artacağı tahmin ediliyor.
Peki, kamudaki toplu sözleşme hakkından yararlanan kadrolu işçi sayısının bile üzerindedir. Peki hangi koşullarda çalışıyorlar ve hangi hakları var?
■ Yılda en fazla 9 ay çalışabiliyorlar.
■ Kıdem tazminatı hakları yok.
■ 9 aydan sonra tekrar başvurabilmek için 3 ay beklemesi gerekiyor.
■ Aynı yerde en fazla 18 ay çalışabiliyor.
■ Belirli süreli sözleşme yapılıyor.
■ Asgari ücret ödeniyor. Daha fazla talep etme hakları yok.
■ İŞKUR tarafından gönderiliyor, ama çalıştıran işveren işçiye bir ödeme yapmakla yükümlü değil. Ücretlerini ödeyen, işini yaptıkları işveren değil, İŞKUR.
■ SGK primleri ve vergileri bile İŞ- KUR tarafından ödeniyor.
■ Çalıştıkları işyerinde sendika varsa bile toplu sözleşmeden yararlanamazlar.
■ Yıllık izin hakları yok. İzne ihtiyaçları olduğunda 9 aylık sürenin en fazla 1/20’si karar kullanabilirler ve kullandıkları sürenin ücreti kesilir.
Anlayacağınız, devletin İŞKUR’u, özel istihdam bürosuna dönüştürülmüştür. Bu çalışma biçimi ise kölelik koşullarıdır. Peki, bu köleler nerelerde çalıştırılıyor dersiniz?
Valiliklerde, orman İşletmelerinde, okullarda, adliyelerde, üniversitelerde, hastanelerde, kütüphanelerde, müftü- lüklerde, camilerde ve kuran kurslarında...
Yılda 200 bine yakın işçi AKP’nin emri ve İŞKUR eliyle köleleştiriliyor.
Bunların bir kısmının, işe gitmeyen para alan yandaş avantacılar olduğu da söyleniyor.
★★★
Kıssadan hisse, AKP köle ticareti yapan parti, İŞKUR ise, kölelik ve avanta merkezi haline geldi.
Mehmet Akkaya / 21 Ekim 2015, Aydınlık