Mehmet Akkaya: İşçi sınıfı 65 yıldır emperyalizmle savaşıyor

TSK’dan sonra emperyalizme karşı en şiddetli savaşı kim yürütüyor? Kuşkusuz ki işçi sınıfı... Aralıksız ve on yıllardır. Hem de neredeyse emperyalizmin bütün kuvvetleriyle.

 

Emperyalistler ve piyonları biliyor ki, emperyalizm ve milli devrimler çağında, işçi sınıfını kontrol altına almadan bir millete boyunduruk vuramazsın.

 

Yine emperyalistler biliyor ki, toplumun çimentosu işçi sınıfıdır. Hele de işçi sınıfının yüzde 70’i aştığı Türkiye’de, milleti parçalamak istiyorsan, bunun yolu işçi sınıfını parçalamaktan geçer. Yoksa nafile.

 

Ve yine biliyor ki, Türkiye’de 1950’lerden beri giderek yükselen güçlü bir işçi hareketi vardır. 1970’lerde iktidar sallayan, 1990’larda ise iki kez iktidar devirendir Türkiye işçi sınıfı. Bu sebeple Türkiye işçi sınıfı önderleri uysallaştırılmadan, sınıf bilincinden koparılmadan, ne işçi hareketi ve millet kontrol altına alınabilir, ne de ayrılıkçı tohumların yeşerebilir.

 

Bakın Türkiye’nin NATO’lu ABD’li yıllara, başta ABD olmak üzere Batı emperyalizmi, esas olarak işçi sınıfımız üzerine oynamıştır.

 

Hızlı bir özet yapalım. 1967’de Türk-İş’ten ayrılarak DİSK’i kuranların isyanı, Türk-İş’in ABD kontrolüne girmesi, para ve eğitim alması idi. “Büyük Atatürk’ün daha 1921’de ilan ettiği gibi ‘bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı’ savaşmaya ant içmiş sendikacılarız. Türk-İş, Amerikan Hükümetinin, Türkiye’de uygulatmak istediği sendikacılık politikasına göre hareket etmektedir. Türk-İş’in eğitim işlerini Amerikalılar yürütmekte, eğitim masraflarını Amerikalılar ödemektedir.” Böyle diyorlardı ayrılırken. Sendikal hareketin, emperyalist kontrolden sıyrılma yönündeki büyük hamlesidir bu.

 

1992 Aralık Genel Kurulunda ise Türk-İş, sadece Amerikan Devletinden değil, bütün yabancı devletlerden, hatta sadece devlet de değil, yabancı devletlerle ilişkisi olan örgütlerle de işbirliği yapılmayacaktır şeklinde, çok daha köklü bir silkiniş kararı aldı. Bu kararı kaleme alan, bugün Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı olan, o dönemdeki Türk-İş Başdanışmanı Sayın Yıldırım Koç’tur. İpliği pazara çıkan ve sendikal hareketten kovulan ABD, 90 sonrası Avrupa Birliği’ni ve vakıflarını sürdü sahaya.

 

Türk-İş, DİSK, KESK, Hak-İş, Memur-Sen, T. Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, TTB, TMMOB ve diğerleri, ulusu ve sınıfı savunan örgütler olmaktan çıkarılmalı, emperyalist memuru yapılmalıydı. AB, Alman, İngiliz ve İsveç vakıfları seferber oldular. Sadece konfederasyonlara değil, bağlı sendika ve örgütlere dadandılar. İşçi hareketinde etkili isimleri Amerika’ya Avrupa’ya götürüp, kapitalizmin yaldızlarıyla esir etmeye çalıştılar.

 

Paralar akıtıldı oluk oluk. Eğitimler verildi zehir dolusu. Batı emperyalizmi, küreselleşme adıyla milli sınırları yıkmayı, milli devletleri dağıtmayı amaçlıyordu aynı dönemde. Bu amaçla ABD ve AB; IMF, Dünya Bankası ve OECD gibi operasyon örgütlerini görevlendirmekle kalmamış, AB’de bizzat sahaya inmişti. Yandaş hükümetlere dikte ettiriliyordu tek tek şer amaçlar. Doludizgin salınmıştı itler.

 

Ama taşların da bağlanması lazımdı. Sendikalara ve meslek örgütlerine para akıtmanın ve zehirli eğitimlerin aynı dönemde hızlanmasının amacı bu idi; taşları bağlamak... Daha da önemlisi, 89 baharında anti-emperyalist bilinç işçi sınıfımızda açığa çıkmıştı, hızla yayılıyordu. Milyonlar “Kahrolsun IMF Bağımsız Türkiye” diyordu. Eylemlerin bastırılması, daha da önemlisi emperyalizmden uzaklaştırılması lazımdı. Oluk oluk paranın, zehirli eğitimlerin bir amacı da bu idi... Bir ölçüde başarılı oldular. Bazı sendikalar emperyalizme karşı mücadeleden ve milli sorunlardan koptular, bölücülüğün kervanında görünür oldular.

 

Ama mızrak çuvaldan çıkmıştı bir kez.

 

Anti-emperyalist bilinç, bu kez özelleştirmeye karşı mücadelede ortaya çıktı. Emperyalistlerin yandaş hükümetlere sattırdığı kurumlar vatanın parçalarıydı. İşçileri köleleştirmekti amaç, vatanı esir almaktı, milleti dağıtmaktı. Her fabrika ve işletme, bir kale savunmasına dönüştü: “Vatandır, satılamaz!” İşçi sınıfı, emperyalistlerin kirli parası ve eğitimi ile beyinleri sulandırılan sendikacıları aşmıştı.

 

Milyonların sesiydi artık, emperyalizme başkaldırı ve vatanı milleti savunma.

 

Not: Bu konuya devam edeceğiz