Hüseyin Karanlık: Devrimin sessiz lideri

Başkanlık Kurulu Üyemiz ve Genel Başkan Yardımcımız Suphi Karaman, 27 Mayıs 1960 Devrimini örgütleyen üç kişilik çelik çekirdek kadro içindedir

1960’ların sonlarına gelindiğinde Celâl Bayar ve Adnan Menderes’in Demokrat Parti iktidarı altında Türkiye, doludizgin ABD emperyalizminin denetimine girmişti. Ekonomik kriz ve Mendereslerin diktatörlüğe kayması toplumda huzursuzluk yaratmıştı. Kurulan “Tahkikat Komisyonu” ile TBMM çalışmaz hale getirilmiş, “Vatan Cephesi” ile ülke iki kampa bölünmüştü. Bu durum karşısında devlette ve toplumda huzursuzluk artmış, başta üniversite gençliği olmak üzere toplumsal hareketlilik başlamıştı.

 

Toplumda oluşan bu büyük birikimin duygu ve özlemlerinden güç alan üç kişilik çekirdek kadro, devrimi tasarladı, kadrolarını adım adım örgütledi, devrimin hedefini ve sınırlarını belirledi, işleri yürüttü. Devrimin 12 kişilik “Ana Komitesini” oluşturdu, hareketin başında bulunması gerekli görülen generalleri saptadı, onları sorumluluk almaya ikna etti, harekâtı sevk ve idare etti ve zafere götürdü. Türkiye’nin tarih yapan büyük öncüleri içinde seçkin bir yeri olan Suphi Karaman, bu sürecin en başından itibaren beyin takımındaydı ve sinir merkeziydi.

ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA

 

Suphi Karamanların başında bulunduğu 27 Mayıs İhtilali bir darbe değildir. Ordunun hiyerarşi içinde yönetime el koyması şeklinde değil, tersine iktidar ile iç içe geçmiş bir komuta kademesine rağmen yönetime el konulmuştur. 27 Mayıs, Türkiye’ye özgürlükçü bir Anayasa kazandırdı. Halkın seçimle oluşturduğu meclisin ağırlıkta olduğu, kuvvetler ayrılığı esasına dayanan, fikir özgürlüğünü ve emekçi haklarını güvenceye alan, planlı ekonomiyi ön gören, toprak reformunu hedefleyen ve referandumla milletin onayını alan bir Anayasa. Amerika’nın tezgâhladığı karşı devrimci 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ve gerici güçler, yıllar yılı hep 27 Mayıs Anayasa’nın halka getirdiği özgürlükleri ve güvenceleri budamakla uğraşmıştır.

 

 

MECLİS AÇTI

 

27 Mayıs devrimi de önceki devrimlerimiz gibi Meclis açmıştır. ABD işbirlikçisi Demokrat Parti’nin tahkikat komisyonu vb. baskı mekanizmalarıyla fiilen işlemez hale getirdiği Parlamento’nun yerine kişilikli bir Meclis kurulmuştur. 27 Mayıs’ı yapanlar daha en başından bunu planlamışlardır. Devrimin önderliği, kendi içinde silah üzerine yemin ederek askeri bir idare kurmayacaklarını, ülkeyi seçimle gelen bir yönetime teslim edeceklerini karar altına almışlardır. Başta Suphi Karaman olmak üzere Ana Komitenin ezici çoğunluğu, komite içindeki Alpaslan Türkeş gibi askeri yönetim yanlısı olanları dışlamışlardır. Israr edenleri en sonunda yurt dışına göndererek tasfiye etmişlerdir. 27 Mayıs’a “darbe” diyerek itibarsızlaştırmak isteyenler işin bu yönlerini hep örtbas ederler.

 

27 Mayıs’ın ilk icraatlarından biri Kore Tugayı’nı kaldırmak olmuştur. Cemal Gürsel, Suphi Karaman’ın hazırlayıp imza için önüne koyduğu kararı derin bir “oh” çekerek imzalamıştır. Mendereslerin ABD hesabına Kore halkına karşı savaşmak üzere Meclis kararı olmaksızın gönderdiği 5 bin kişilik Türk Tugayı derhal ülkemize döndürülmüştür. Kore Tugayı’nı lağveden Kararın ABD’ye bildirilmesi bile gereksiz görülmüştür. Doğrudan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine sunulmuştur.

 

 

GLADYOYU TASFİYE ETTİ

 

27 Mayıs, zamanın MİT’i olan MAH içindeki CIA yapılanmasını ve devletteki diğer Gladyo birimlerini tasfiye etmiştir. İstihbarat örgütünü milli nitelikte yeniden yapılandırmıştır. Süpernato’nun yönettiği Komünizmle Mücadele Derneklerini kapatmıştır. Evet, Radyodan ilan ettikleri devrim bildirisinde “NATO’ya CENTO’ya bağlıyız” açıklamaları yapılmıştır ama, uygulama farklıydı.

 

Tarihimizin o güne kadarki en büyük gençlik hareketi olan 68 gençlik dalgası 27 Mayıs’ın estirdiği vatanseverlik ve özgürlük ikliminde yükselmiştir. Grevler, fabrika işgalleri ve yürüyüşler halinde gündeme giren kitlesel işçi eylemleri, emekçi hareketleri, toprak işgalleri, öğretmen hareketi bu ortamda gelişmiştir.

 

Sosyalist ve işçi partilerinin kurulabilmesi, 27 Anayasası sayesinde mümkün olabilmiştir. TİP kurulmuştur. ABD emperyalizmine karşı büyük uyanış ve vatanseverlik dalgası 27 Mayısla birlikte patlama yapmıştır. Yatılı Bölge Okulları kurulmuş, Köy Enstitüleri ihya edilmeye çalışılmıştır.

 

Gericiliğinin müzmin 27 Mayıs düşmanlığı işte bu nedenlere dayanır.

 

27 Mayıs Devrimi, 150 yıllık Türk Devrim tarihinin yakın geçmişimizdeki son halkasıdır. 1876 Meşrutiyet Devrimiyle başlayan, 1908 Hürriyet Devrimiyle atağa kalkan ve Atatürk’ün 1920 Cumhuriyet Devrimiyle doruğuna ulaşan Türk Devrimi, 27 Mayıs devrimiyle de tarihsel ilerleyişi doğrultusunda yeni bir enerji kazanmıştır. Bugün yeniden Türkiye’nin gündemine girmiş bulunan ve Atatürk devrimini tamamlayacak olan büyük devrimci atağın maneviyatı, zengin insan gücü ve özgüveni işte bu sayede büyümüştür.

 

Tek hamlede sosyalizmi kuran ve sınıfsız topluma ilerleyen bir devrim yeryüzünde henüz görülmedi. Dünyayı ilerleten tarihteki bütün devrimler, arka arkaya gelen devrimci ataklar zincirinin bir toplamı ve sonucudur.

 

 

HEP ÖRGÜTLÜ VE SOSYALİST

 

Tarihsel bir kişilik, büyük birikime sahip seçkin bir aydın ve asker olmasına rağmen Suphi Karaman, asla kendini göze batırmaz. Olağanüstü alçak gönüllüdür. Paylaşımcıdır. O herkesin “Suphi Abisi”dir. Ama yeri geldiğinde de kükremekten kaçınmaz.

 

Suphi Karaman her zaman örgütlü olmuştur ve sosyalisttir. 27 Mayıs’ı hazırlarken örgütlüdür, ardından parlamentoda Milli Birlik Grubu’nda örgütlüdür. 1960’ların ikinci yarısında yayın hayatına başlayan ve Mihri Belli, Doğu Perinçek gibi tanınmış sosyalistlerin ve “eski tüfek” komünistlerin yazdığı Türk Solu dergisinin başyazarıdır. Doğu Perinçek’in bir 19 Mayıs günü “Yeniden Samsun’a Çıkma Zamanıdır” çağrısını duyduğunda ilk koşup gelenlerden biri olarak ve İşçi Partisi’nde üst düzey sorumluluklar üstlenirken örgütlüdür. (...)

 

Hayata gözlerini yumduğunda “kendisi zengin, halkı fakir krallar cinsinden” değildi. “Kendisi fakir, halkı gönençli devlet adamı” olmak erdemliliğiyle bizlere veda etti. Suphi abi beynimizde ve kanımızda dolaşıyor.