Esin Ergenç: Zengin mi olduk?

Teori ve pratik çelişebilir. Aslolan pratiktir. Teoriyi çok iyi bilebilirsiniz ancak eğer savunduğunuz teori güncel hayattan kopmuş ve değişimin gerisinde kalmışsa o zaman muhtemeldir ki, artık doğru olmaktan da çıkmıştır. Ben iktisatçı değilim, güncel hayatta ekonominin nabzının çarşı pazardan daha iyi hiçbir yerde ölçülemeyeceğini düşünüyorum. İşte bundan dolayıdır ki hayat, teoriyi belirler. Pazarcı şikayete başlamışsa pazar toplanırken yere dökülen sebze ve meyveleri toplayanlar varsa yoksulluk yükselmiştir. Kasaplarda et satışı düşmüşse vatandaş çoluğuna, çocuğuna et alamıyorsa TÜİK'in enflasyon oranları geçersizdir. İşçiler adına sürdürülen toplu iş sözleşmesinde istenen artış oranları aslında yoksulluğun bir önceki döneme göre ne kadar arttığının göstergesidir. Alım gücünün düşmesiyle birlikte ücretlerde erime başlar bunun üzerine maaşlardan yapılan vergi kesintisini de eklerseniz sözleşme imzalandıktan hemen sonra başlayan bir erimeyi görürsünüz.

 

Cebimizdeki kredi kartı sayısı varsıllığımızın değil, yoksulluğumuzun göstergesidir. Kredi ve kredi kartı borçları batağı inanılmaz boyutlara AKP iktidarında geldi. Çareyi önce taksit sayısını ve kredi limitini düşürmekte aradılar. Daha sonra kredi kartları şeker gibi dağıtılmasın dediler. İstatistiklere baktığınız zaman kredi kartları borçlarında küçücük gerilemeler var. Ancak bu gerilemeler bankaların alacaklarını tahsil edebilmek için yaptıkları yapılandırmalardan kaynaklı. Mesela Garanti Bankası haftada 130 milyon TL'lik borç yapılandırması gerçekleştirdiklerini açıkladı. Türkiye nüfusunun yüzde 70'i borçlu. Bankalar faiz indirimine gidiyor. Bu refahın yükselmesinden midir yoksa ekonomideki sıkıntıdan mıdır?

 

Başbakan da sanırım benim gibi iktisat bilmiyor. Bankalara gidip piyasayı canlı tutun diyor. Oysa ekonomik göstergeler gayet iyi. Bankalar üzerinde baskı kurmak niye?

 

Açlık sınırında bir asgari ücret, övünülecek bir asgari ücret değildir. Üstelik bin üçyüz liralık bir asgari ücret işverenlerin işçi çıkartmasına sebep oluyorsa bu da bir gösterge değil midir?

 

Bazı göstergelerin yükselmiş olması zenginleştiğimizi ya da refahın eşit dağıldığını göstermez. Emeklilerin maaşı geçmiş yıllara göre daha fazla artmış olabilir, bu artık emeklinin alım gücünün yüksek olduğu sonucuna varmamız anlamına gelmez. Dibe vurduğumuz anlamına da gelmeyebilir. Ama buradan yola çıkarak her şey pespembe, sizde de renk körlüğü var demek sanırım halkın algısını ve pratiği aşağılamak olur. Öylesi bir tutum da, aydın tavrıyla çelişir.

 

 

ÇÖZÜM CUMHURİYETE SARILMAK

 

Haddimi aştım galiba ama bir konuda daha aşacağım. Son zamanlarda sapıklar ve saldırganlar türedi. Sapıklar cezalarını hapse girer girmez canlarıyla ödüyor; sokakta kadınlara saldıran ruh hastaları da kaç defa tutuklanırsa tutuklansın serbest kalıyor. Bu son şortlu kadına tekmeyle saldırılması olayının tamamen bir senaryo olduğunu düşünmeye başladım. Özellikle salıverildiğine inanıyorum. Sokakta canımızın istediğine saldırmak ve darp etmek yasalar karşısında cezalandırılmaz ise hak olur. Şimdi hepimiz ne kızlarımıza şort giydirmeye ne de kendimiz giymeye cesaret edemeyecek duruma getirildik. Kaç kişi kız çocuğuna şort giydirip sokağa çıkartabilir; hele de tek başına? Birileri hiç çekinmeden el sürebileceğini düşünüyor ve hatta dövüyor, kesiyor, yakıyor. Şeriat sadece yasalarla gelmiyor. Özgürlüklerimizi sokakta yaşanılan bir kaç saldırıyla psikolojik olarak elimizden alıyorlar. Tekmeci sapığın serbest bırakılmasının altında böylesi bir oyun mu var demeden kendimi alamıyorum.

 

Halen var olan cumhuriyet yasalarını hiçe sayan okul müdürlerimiz var artık. Sınıflarda kız öğrencilerle erkek öğrenciler arasına paravan yerleştirmeye cesaret edebilen. Çözüm kendisini suratımıza suratımıza çarpıyor. Atatürkçü, çağdaş, ilerici, laik, halkçı cumhuriyet.

 


Esin Ergenç / 4 Kasım 2016, Aydınlık