Esin Ergenç: Sendikal darbeler

Kristal-İş Sendikası Genel Kurulu’nu geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirdi. Kaptan koltuğunda yeniden Bilal Çetintaş var. Yönetim ağırlıklı olarak değişti. Fakat bu Genel Kurul bana Hava-İş Sendikası’nın son Genel Kurul sürecini hatırlattı. Genel Kurul’a giden yasal süreçte bir çok girişimle bu süreci aksatmak ve sendika yönetimini zayıflatarak değiştirme girişimleri neredeyse aynı elden çıkmış gibiydi. Gerçi biz, Sendikal Güç Birliği Platformu kurulduğu günden bugüne aynı senaryoyu izliyoruz. Kristal-İş Sendikası da Tekgıda-İş Sendikası gibi bu saldırıyı püskürttü. Ama işçi sınıfının en mücadeleci sendikalarından olan Petrol-İş ve Hava-İş Sendikaları ağır darbeler aldı. SGBP, sadece sendikal duruşuyla, ilkeleriyle bir ortaklıktan öte, siyasi tavır olarak da birbirlerine çok yakın sendikalardı. Hiçbirisinin genel başkanının ve yöneticilerinin akçeli işleri ve iktidarla dirsek teması olmaması da onları diğerlerinden ayırıyor ancak bir başka taraftan da hedef haline getiriyordu.

 

Hava-İş Sendikası’na AKP dönemindeki ilk ve büyük müdahale 25 Mayıs 2012 tarihinde özverili çalışmama haklarını kullandıkları için 305 Hava-İş Sendikası üyesi THY çalışanını işten çıkartarak yapıldı. Ardından havacılık işkolunda grev hakkı kaldırıldı. Grevin olmadığı yerde toplu iş sözleşmesinden ve sendikal haktan söz edilemez. Grev sendikal mücadelenin tek ve en etkili aracıdır. Bu araç Hava-İş’ten geçici bir süreyle de olsa alındı ama müdahale sendikanın genel başkanı ve tüm yöneticileri değiştirilinceye kadar sürdü. Şimdi sendikanın yerinde yeller esiyor.

 

Hava-İş Sendikası işten atılan 305 kişi adına direnişi ve ardından geri kazandığı grevi sürdürürken Türk-İş içerisinde en etkili isim olan Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’e karşı planlar devreye sokuldu. Çaykur’da 50 yıldır örgütlü ve yetkili olan Tekgıda-İş Sendikası aldığı grev kararını fiilen gerçekleştiremedi. Hükümet ve Çaykur yöneticilerinin bir işçi sendikasını etkisiz hale getirmek için planladığı ayak oyunlarının ilki buydu. Bu süreç işçinin sözleşmesiz ve sendikasız kalmasına ardından da hükümet yandaşı bir sendikaya zorla üye yapılmasıyla devam etti. Sen misin Çaykur’da grev kararı alan diyen hükümet, Mustafa Türkel’i rahat bırakmadı. Zaten TEKEL işçileri hükümetin kabusu olmuştu ve Türkel’in sicili hükümet için bozuktu. Çaykur gitmiş ama Tekgıda-İş yıkılmamıştı. Öyleyse bu ağacı içerden çürütmek gerekiyordu ve ağacın içine kurt atılmalıydı. Sonuçta kurtlar atıldı ama zararı sadece kurtlara oldu.

 

Petrol-İş Sendikası’na müdahale ise siyasi arenada bile görülmeyecek bir ittifakla yapıldı. Göz göre göre gelen saldırı yılların mücadeleci sendikasını artık başka bir çizgiye oturttu.

 

Kristal-İş Sendikası da bir grevin ardından sorunlar yaşamaya başladı. Her dik duran, üyelerinin haklarını önde tutan sendianın başına gelen Kristal-İş Sendikası’nın da başına geldi. Bu sefer sendika üyesi işçiler sendika genel merkezi önüne gelerek, işten çıkartılmalarına sebep olarak sendika yönetimini gösterdiler ve aylarca eylem yaptılar. Bir taraftan da sendikanın en büyük şubesi içerisinde bir grup, genel merkeze muhalif oldukları iddiasıyla şube kongresini ve ardından Genel Merkez Genel Kurulu’nu engellemek için harekete geçti. Genel Kurul’un gerçekleşmesine saatler kala erteleme kararı aldırdılar. Genel Kurul 300 bin TL zararla bir hafta sonra yapılabildi.

 

Sözün özü, aslolan muhalefet etmek değil, sınıftan yana ve ahlaklı olmak. Dik duran sendikalara karşı girişilen müdahaleler sendikal yapıya ciddi darbeler vurdu ancak yıkamadı. Kristal-İş Sendikası Genel Kurulu salonunda cam işçilerinin kararlı sınıf tavrı, yıkılacak olanın darbeciler olduğunu çok net gösterdi.

 

 

Esin Ergenç / 7 Ekim 2016, Aydınlık