Esin Ergenç: Referandum ve emek cephesi

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Bazen hiç hesapta olmayan nedenlerle yazıya uzun aralar vermek durumunda kalabiliyoruz. Ama bu arada sanki her hafta yazacak gibi kafamda kuruyorum nelerden bahsedeceğimi, sonra askıya almak zorunda kalabiliyorum. Bu uzun aradan dolayı sizlerden özür dilerim.


Türkiye'de şu sıralar tek bir gündem ve yazı konusu var, “Referandum.”


Hepimizin kaderini belirleyecek bir seçime gidiyoruz. Doğal olarak ülkenin de tüm gündemi de referandum oluyor. Bu konuda herkes fikrini söylüyor. Bence uzun süredir ilk defa fikirler bu kadar rahat ve yüksek sesle söyleniyor. Sıradan vatandaşların bile telefonda konuşmalarının dinlendiği endişesi taşıdığı günlerden sonra referandum sürecinde “Hayır”ların bu kadar net ve yüksek sesle söyleniyor olması umut verici.


Anayasa değişikliğinin mimarlarının vatandaş üzerinde Tayyip Erdoğan'a Evet veya Hayır algısı yaratma çabasına rağmen bu girişimin cumhuriyetin tüm kurumlarına ve varlığına karşı yapıldığı kanaati çok daha güçlü. AKP iktidara geldiği günden beri Atatürk'e karşı giriştiği her saldırıda Atatürk sevgisi ve bağlılığını daha da güçlendirdi. Sokaklara koca koca Tayyip Erdoğan afişleri asmakla vatandaşın lider algısı değiştirilemez. Bence bu nafile çaba güçlü olmanın değil, olamamanın sonucu.


Referanduma doğru giderken tüm kitle örgütleri de fikirlerini açıklıyor. Emek cephesi henüz çok net bir duruş sergilemedi. Ama bu cepheyle haşır neşir olanlar hepsinin tavrını da bilir. Fakat emek cephesi denince akla ilk gelen isim Türk-İş'tir. Şimdilik ılık sularda yüzer gibi. Demokrasi ve çok sesliliğin! gereği herkesi bir kere daha serbest bırakıyor olabilir. Ama bu Türk-İş yönetiminin tarafsız olduğunu göstermez.


Bize içerden gelen bilgilere göre, Türk-İş başkanı Ergün Atalay “Evet” demenin yollarını arıyor. Başkanlar kurulu toplantısında “Anayasa değişiklik paketinde birkaç maddede değişiklik yapılması durumunda CHP'nin evet diyeceğini” ileri sürüyor.


Kıblesi insan, emek olmayanın yönü hep şaşmıştır. İsterse dünyanın en büyük işçi örgütünün başkanı olsun yine de insana ve emeğe çok uzak bir yerde durur. Atalay, işçi aleyhine yapılacak her yasal değişiklikte, her özelleştirme öncesinde koca koca lafları bir çırpıda söylemiş, işçinin hedefi olmaktan kendisini kurtarmış sonra da hiçbir şey yapmayarak yürekten bağlı olduğu iktidarın ekmeğine yağ sürmüştür. Sicili hep AKP yanlısı hareketlerle doludur. Genel başkanı olduğu sendikanın İzmir'de yaptığı grev bile Ankara'da bakanlık binalarında bitiriliyorsa Atalay'ın yönü de yeri de bellidir.


Fakat Türk-İş, Ergün Atalay'dan ibaret değildir. AKP-Türk-İş yönetimi iş birliği ile her ne kadar zayıflatılmış olurlarsa olsunlar tabanlarının sesini yansıtmaktan geri durmayacak sendika başkanları da var. İşte şimdi onların yeniden tabanın sesi olma zamanı geldi. Bu anayasa değişikliğinin işçi sınıfı açısından ne anlama geldiği onlar tarafından anlatılmalı. İşçi sınıfını oy verdiği siyasi partilere göre değil ulusal bütünlük içerisindeki konumlarına göre yönlendirmek gerekiyor. Eminim ki bu başkanlar üzerlerindeki sorumluluğun gereğini yapacaklardır. Hepimize Hayırlı işler.