Esin Ergenç: Kriz sözde çözülmez

AKP hükümeti, ekonomik krizde bıçak kemiğe yaklaştıkça yeni arayışlara giriyor. Piyasaları beyaz eşya ve otomobilde vergi indirimi yaparak canlandırma niyetinde. Bir de vergisini düzenli ödeyen işverenlere yüzde 5 vergi indirimi yapılacakmış. Hâlâ çözümü üretim ekonomisinde aramak yerine geçici çözümlerle göz boyama derdindeler. Ekonomik krizde kimse kalkıp bulaşık makinesini, çamaşır makinesini değiştirmez. Sorun varsa tamir ettirir. Gelecek kaygısı olanlar durduk yere araba da almaz. Bu indirimlerin hiçbiri ücretli çalışanların lehine değil. Sermayedarı kurtarma amaçlı desek, o da değil. Sermayedar, ürettiğini ancak geniş ücretli kesime satarak kâr eder. Ücretli kesimin alım gücü düşerse, piyasalar vergi indirimiyle canlandırılamaz. Yani diyeceğim o ki; asıl ücretlilere vergi indirimi yapılmalı ki eline geçen para kuşa dönmesin, piyasalarda dönsün. Çarkı tek taraflı çevirmek sağlıklı olmayacağı gibi çözüm de olmaz.

 

Krize geçici çözüm aramak kurtarır mı? Bence asıl sorulması gereken soru nasıl bu hale geldik? Dışa bağımlı bir ekonomik yapıda kaderimiz kendi ellerimizde olamaz. Krizin gelmesinin sebepleri ortadan kaldırılmadan piyasaları canlandırmanın sadece anlık ve küçük etkileri olur. Ücretli çalışanlardan vergi indirimi yapılması bile sistemi kurtarmaya yetmeyecektir. Yarayı pansuman etmek nasıl ki, iyileşme için yeterli değilse vergi indirimi de kısa vadede belki biraz rahatlama sağlar ama sisteme hayat vermez.

 

Şimdinin modası oldu ama fiiliyatta olmayan “milli” ekonomik yapıyı kurmadan ve üretime ağırlık vermeden düzelme olası gözükmüyor. Tüten bacaları söndürerek, ülkenin devasa kurumlarını tek tek babasının malı gibi satarak gelindi bu günlere. O zaman şimdi tam tersini yapma zamanı. Kamunun elinden aldıklarınızı tek tek yerine koyarak kurtarabilirsiniz ülkeyi. Yoksa siz de batarsınız. Gemi batıyor, hatta bir de yanıyor. Çözüm merciinde olanlar ise başkanlık derdine düşmüş. Anlaşılan gemiyi iyice batırma derdindeler.

 

 

TİS MASALARINDA NE OLACAK?

 

Bu krizin bir de işçiler adına imzalanan toplu iş sözleşmelerine yansıması olacak. Sözleşme yapılan pekçok işyerinde işçi ücretleri asgari ücret düzeyini aşmıyor. 2017 yılında imzalanacak sözleşmelerde sendikaların işi zor gözüküyor. İşçinin giderek artan harcamaları karşısında küçülen ücreti vergi ile daha da tırpanlanırken sözleşme masalarından kalkmak pek kolay olmayacak görünüyor. Dünkü Aydınlık Gazetesi’nde Sayın Yıldırım Koç neler yaşanabileceğini anlatmış. Tablo hiç iç açıcı değil. Borcunu ödemekte zorlanan ücretlilere haciz geleceğine dikkat çekiyor Sayın Koç. Ekonomik krizin toplumun ruh sağlığını nasıl etkileyeceği ise henüz dillendirilmiyor. Umarım olumsuz sonuçlar yaşamadan bu gidiş önlenir. Yoksa ne sermayedarı ne de işçiyi kurtarmak mümkün olmayacak. Koca koca alışveriş merkezlerinde kapanan mağazaları, kepenk kapatan ve kapatmak zorunda kalacak olan esnafları da düşünürsek acil ve kalıcı çözümü konuşmak ve hayata geçirmek zorundalığımız daha net ortaya çıkıyor.

 

 

ÇAKARLI TERÖR

 

Şimdi nerden nereye geçti diyeceksiniz ama yazmazsam rahat edemeyeceğim. Son yıllarda trafikte hızla artan çakarlı araçları taktım kafama. Her an yanınızda biten, ne aracı olduğunu anlayamadığınız araçlara eminim siz de rastlıyorsunuzdur. Çakar takan her araç geçiş üstünlüğüne sahip mi? Birileri bu araçların yarattığı trafik terörüne ve çirkinliğe dur demeyi düşünmüyor mu? Herkes padişah oldu! Çakarı takıyor, kendini kural ve sınır tanımaz ilan ediyor. Bana ne kimin makam aracıysa aracı. Emniyet şeridini ben nasıl kullanamıyorsam yasanın belirlediği araçların dışında kalanlar da çakarlı olsa dahi kullanamamalı.