Nestle’nin Türkiye’deki iki üretim tesisinde 900 işçi greve çıktı. Bu grev, şu anda Türkiye’deki en büyük grev.
Grevler sadece o işyerinde yetkili sendikayı ilgilendirir diye bakarsanız, ne grevler biter, ne de yasal saldırılar. Oysa örgütlü yapının bir bütün olarak elindeki meşru direnme hakkıdır grev.
Greve çıkan işçilerin sayısı bir de olsa, bin de olsa bu değişmez bir gerçektir.
Sendikal örgütlenmenin sağlıklı yürümesi ve sendikaların varlığını sürdürmesinin de, olmazsa olmazıdır grev.
Nestle’de greve çıkılmasına neden olan sözleşme maddelerine baktığınız zaman, bu grevin ne kadar hak ve haklı olduğunu da görürsünüz. Tekgıda-İş Sendikası açıkladı. Ücret maddesi de var ama asıl yasadışı çalıştırma ve işçiye eziyete dönüşmüş çalışma koşulları grev kararında belirleyici. Nestle’de 200 civarında çağrı üzerine çalışan işçi var. Ancak bu işçiler, daha önce Özgıda-İş’le imzalanan Toplu İş Sözleşmesi’nde ayrıca belirtilmiyor. Çalışma şartları için düzenlenmiş bir madde yer almıyor. Kadrolu işçi gibi gözüküyor ama aslında çağrı üzerine çalışıyor ve tüm hakları çalıştıkları sürelere göre ödeniyor. Uluslararası bir şirketin Türkiye fabrikalarında imzalanan sözleşme uygulanmıyor. Hem de uzun süredir. Bu ülkenin Çalışma Bakanlığı ise “işçinin haklarını nasıl budarız” diye debelenirken sermayenin hukuk ve kural tanımaz uygulamalarına göz yumuyor. Tekgıda-İş Sendikası ise bu ve benzeri yanlışlıkları ve haksızlıkları gidermek adına da greve çıktı.
NESTLE GREVİNİN ÖZELİ İŞÇİ SINIFININ GENEL KAZANIMIDIR
Nestle özelinde durum bu, gelelim bunun genel yapı üzerindeki etkisine. Çağrı üzerine çalışmanın da içine girdiği kısmi süreli çalışma modellerinde işçilerin hak kayıplarını önleyecek maddelerin sözleşmeye girmesi emsal oluşturacaktır. Ağırlıklı olarak turizmde uygulanan bu çalışma biçimi, sanayide de nispeten uygulanıyor. Nestle sözleşmesi bu anlamda da önemli ve geneli ilgilendiriyor. İş güvenliği çok önemli, işin değil ama işçinin can güvenliğini sağladığı oranda da zorunluluk. Ama hiçbir önlem ceza ve eziyete dönüştürülmemeli. Nestle’de iş güvenliği önlemi salt ürünlerin hijyeni esas alınarak sağlanamaz. İşçinin çalışma konforu da sağlanmalı. Gerek kıyafet gerekse ortam olarak. Bu madde de geneli etkileyecek ve emsal oluşturacak maddelerden biri. Tüm bunların yanı sıra ve ötesinde işçi sınıfının varolan haklarına sarılarak örgütlü mücadele vermesinin de bir simgesidir Nestle grevi.
GREV ALANINDA OLMAYAN KIDEM TAZMİNATINDA DA OLMAZ
AKP hükümeti kıdem tazminatına göz dikmiş, taslak hazırlamış bekliyor. İşçi sınıfının örgütleri de kalkmış, “Gücümüzü sınamayın” gibi beylik laflar ediyor. Hiçbir şey yapacakları da yok. Özelleştirmelerde, yasal değişikliklerde, örgütlenmenin önüne konan engellerde hele de özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi verilmesinde sadece lafla peynir gemisi yürütüldüğünü çok gördük.
Eğer böyle değilse konfederasyonlara, sendikalara asıl gücü veren işçilerin grevinde neden konfederasyon başkan ve yöneticileri olmaz? İşçinin grev hakkına sahip çıkmayan sendikacı, kıdem tazminatına mı sahip çıkacak? Zaten çıkmıyor da. Kiralık işçi uygulamasında fiilen işçinin kıdem tazminatı ortadan kaldırılmadı mı? “30 güne dokunulmasın, fona karşı değiliz” gibi kelime oyunu oynuyorlar. Kıdem tazminatının fona devredilmesi, işçinin iş güvencesinin ortadan kaldırılması, 30 günün değiştirilebilecek olması, yararlanma şartlarının işçi aleyhine değiştirilmesi gibi pek çok tehlikeyi içinde barındırıyor. Kendi akıllarınca uygulamaya çalıştıkları bu kurnazlık sökmüyor. Dünya Mülteciler Günü’nü kutlayacak kadar hassas olup dokuz yüz işçiyi görmeyen bir göz, duymayan bir kulak; olsa olsa ya kör ve sağırdır ya da...
Esin Ergenç / 24 Haziran 2016, Aydınlık