Esin Ergenç: Bitiyor diye üzülüyordum

Bir insanın ölüm günü yas tutulur, acılar tazelenir yani güzel bir gün gibi değil üzüntüyle geçirilir. Ama 10 Kasım farklı. Bir tek 10 Kasım’da umutlar ve cumhuriyete bağlılık bir kere daha pekişir. İşte bu 10 Kasım da yine öyle oldu.

 

Ülkemizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, yaşamıyla yaptığını ölümüyle de yaptı. Millet olma bilinci ve birliğini sağlamak ancak onun gibi gerçek bir lidere mahsustur.

 

Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte Atatürk ilke ve devrimleri rotasından sapıldığı, bilimsellik ve laikliğin yerini hurafenin aldığı, cumhuriyetin son nefesini vermesi için her türlü girişimin dahili ve harici güçler tarafından yapıldığı günlerde eminim çoğumuz, “Bitiyor artık” diye düşündük. Ama dün sabah saat 09.05’te ne kadar yanıldığımızı gördüm. Sirenler çaldığında caddelerde araç ve yaya trafiği durdu. Araçlarından inen herkes sadece Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşuna geçmedi. Onu bu ülkeden, bilinçlerimizden, yüreklerimizden silmek isteyenlere de en güzel cevabı verdiler. Ve en önemlisi yaptığımız bu eylem, bizi de kendimize getirdi. Umutsuzluğa yer yok, çünkü bu topraklardan Mustafa Kemal Atatürk silinemez. Cumhuriyeti yıkmak, milleti ve ülkeyi bölmek o kadar kolay değil.

 

Sosyal medya artık sokağın yerini almaya iyiden iyiye başladı. Herkes gündeme dair yorumunu, tepkisini bu yolla ilan ediyor. Sokak eylemlerinin örgütlenme merkezi sosyal medya siteleri oldu. Facebook geçmiş yıllarda yaptığımız paylaşımları tarih sırasına göre yeniden hatırlatıyor. Ben de 2014 yılı 10 Kasım’ında bir karikatür paylaşmışım. Bir kum saati üstteki akan kısmında Tayyip Erdoğan var; aşağıya aktıkça Atatürk çıkıyor ortaya. Sanatın anlatma gücü karşısında bir kere daha hayran oluyor insan. Tarihi bir gerçek. Kim gelirse gelsin başa, ne yaparsa yapsın aslına rücû ediyor her şey. Atatürk’ü silmek ancak hepimizi yok etmekle mümkün olabilir.

 

Onun kurduğu fabrikaları bir bir sattılar, satamadıklarını kapattılar. Aydınlamanın, bilimin yeşerdiği eğitim kurumlarını projelendirip, imam hatibe çevirdiler. Orduyu hain yuvası ilan edip itibarsızlaştırdılar, aydınlara, sanatçılara, ulusalcılara tertipler kurdular. Bağımsız yargıyı prangaya vurdular. Tertipçiler, bu ülkede onlara yer olmadığı için ancak Atlantiğin güvensiz sularına sığınabildiler. Tarih onlar gibi vatan hainleri için de tekerrürden ibaret.

 

Dün sabah yeniden hem gurur, hem de umut doldum. Aracı durdurup herkesle birlikte saygı duruşu için indiğimde arabaların radyosundan son ses İstiklal Marşı çalıyordu ve Atatürk’ün sesi yankılandı İstanbul Levent’ten; “Ne mutlu Türküm diyene.” Bir taraftan da kendi kendime kızdım. Bu kadar karamsar olmaya, kendimize ve tarih yazan bu millete karşı güvensiz olmaya hakkımız yok diye düşündüm.

 

Şimdi daha umutluyum; çocuklarımız, torunlarımız ve daha nice kuşaklar cumhuriyetle yaşayacak. Cumhuriyet ve Türkiye düşmanları için zaman tükeniyor ve yeniden güneş doğmaya hazırlanıyor. Levent Kırca’ya da hasret ve selamla; “Atatürkle kalalım, cumhuriyetle kalalım.”

 

 

Esin Ergenç / 11 Kasım 2016, Aydınlık