Esin Ergen: Ben seçtim

Her seçim öncesi başlar bu tartışma ve sonuç hiç değişmez “Bu sefer son kez vereceğim”. Ama her seferinde gidip gidip çözüme değil, çözümsüzlüğe oy verir bu “sonkez”ciler...

 

Halbuki son dedikleri her seferin bir ilk ve tek olduğunun farkında değiller. Geçen zamanı ve kaybedilenleri bundan sonraki seçimde geri kazanmak mümkün değil. Seçim sadece bir vicdan işi değil bence. Ahlaki bir duruş ve ilke meselesi de.

 

Ben Vatan Partiliyim ve partimin programını kabul ettiğim için oradayım. Eğer bir milim bile şüphem olursa partimin çözüm olmadığından, orada durmam doğru da olmaz, ahlaki de...

 

“Vatan Partiliyim ama AKP’den kurtulmak için bu seferlik şu partiye yada bu partiye oy verdim” desem, sizce ne anlama gelir?

 

Eğer derdimiz vatanı kurtarmaksa o zaman doğru olanı yapmak gibi bir zorunluluğumuz var. Ehveni şerler arasında seçim yapmak bu ülkeye en büyük zararı veriyor. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın.

 

Cumhuriyet, adında bu kelimeyi taşıyan partilerle değil, programının başına yazıp, onun için her koşulda mücadele edenlerle korunur. “Bu hükümet gitsin, sonra gönlümdeki partiye oy veririm” diyerek 92 yıllık cumhuriyete en öldürücü darbeyi vuruyoruz.

 

Akla, bilime, aydınlığa, bu topraklar üzerinde birliğe, kardeşliğe, bölünmez bütünlüğe, hukuka, cumhuriyete ehveni şerle ulaşılmaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün ehveni şerle ilgili çok güzel bir sözü vardır; “Ehveni şer, şerlerin en kötüsüdür.” Çünkü ehveni şeri seçenler, doğruyu, çözümü yok ediyor.

 

Ben seçmedim ehveni şeri. Ben gerçek barajı aştım oyum geçen seçimde olduğu gibi yine Vatan Partisi’neydi. Ama tıpkı gerçek baraj gibi bir de gerçek seçim var, onu sandığın dışında kendi hayatlarımızda yapıyoruz. Ben seçimimi çoktan yaptım; hangi koşul altında olursa olsun bağımsızlık, cumhuriyet ve devrim kavgasının dışında kalmayacağım. Hayatta seyirci olanların şikayet etmeye bile hakları olamaz. O yüzden ben Vatan’ı seçtim, vicdanım da rahat, umudum da diri...

 

SEÇİMİN SONUCU

 

Seçimin ardından başlayan tartışma, seçmenin niyetini okuma tartışması. Çünkü o koca koca sermayeli holding medyası pompaladı da, pompaladı demokrasi, barış söylemini. Sonra sandıktan onların hiç beklemediği bir sonuç çıktı. Daha doğrusu bana göre, 7 Haziran’daki tablonun daha netleşmiş hali çıktı ortaya. Biz halk olarak bu ülkenin dokunulmazlarına dokunanı istemiyoruz. Atatürk’e, cumhuriyete, askere dokunan eninde sonunda cevabını alıyor.

 

AKP’nin aldığı oy, AKP için en zor sürecin başladığının da göstergesi, “Yüzde 50 bu anlama mı gelir?” diye sorarsanız, bence evet. 7 Haziran’da ve sonrasında kaybettiği oyların mesajını AKP yönetimi doğru algıladı. Dokunup değiştirmeye çalıştıkları, kendilerini yok olmaya doğru götürüyordu ve çark ettiler.

 

Fakat sözde demokrasiciler ve inadına barışçılar, AKP’nin gördüğünü göremiyorlar. Böyle devam ederlerse akibetleri muhtemeldir ki AKP’den önce olacak.

 

Bir de komedi izler gibi izlediğim bir durum var. Şu seçim vaadi yarışları. Kim asgari ücreti daha fazla verecek? Var mı artıran? Geçti makarna, kömür dönemi; bu ülkenin çocukları ölüyor ve ateş sadece ölen çocukların evine düşmüyor. Başkentte bombalar patlatılıyor, herkes bombanın bütün evlerde patladığının farkında. Türkiye yangın yeri, asgari ücret bin üç yüz lira olur muymuş? Olur, olur da siyasetin saati ne zaman halkın saatinden ileri olur ona bakalım...

 

Esin Ergenç / 6 Kasım 2015, Aydınlık