Yaşamakta olduğumuz iklim değişikliği sürecinde yağışlarda azalma olmaktadır. Ancak sık sık şiddetli sağanak yağışlar görülmektedir. Sağanak şeklindeki yağış sırasında, toprağın su tutma kapasitesinden fazla olan su yüzeyden akışa geçmektedir. Yerçekimi etkisiyle eğim yönünde akan su, mesafe uzadıkça hızını artırarak uzaklaşmakta ve bu arada toprak zerrelerini de birlikte sürükleyerek toprağı aşındırmaktadır. Örtü bitkileri varsa bunlar yağmur damlalarının doğrudan toprağa çarparak zerreleri koparmasını önler ve kökleri suyun akışını yavaşlatır. Bu nedenle ormanlarda, çayır - mera alanlarında ve örtü bitkisi yetiştirilen yerlerde erozyon azalır ve su toprağa nüfuz eder.
YAĞMUR HENDEKLERİ
Suyun aktığı yöne dik olarak açılan 30 santimetre derinlikte ve 30 santimetre genişlikte uzunca basit bir hendektir. Kazma kürekle veya mekanik olarak kolayca açılabilir. Bu hendeğin her 10 metresi 1 tona yakın suyu tutabilir. Çıkan toprağı alt kısma yığarak bir banket oluşturulursa kapasite artar. Banket üzerinde bitki yetiştirerek hendeğin kalıcı olması sağlanabilir. İstenirse hendeğin dibine iri çakıl taşları döşenebilir. Hendeğin göze çarpması istenmezse içi kuru ot veya samanla doldurulabilir ve üstü kumla örtülür. Hendeğe dolan su, hendek tabanından toprağa sızar ve zamanla toprak altında mercek biçiminde bir nemli ortam oluşturur. (1) Eğime göre değişen aralıklarla açılan yağmur hendekleri hem suyu tutar hem de erozyon önler.
SUYUN TOPRAKTA DEPOLANMASI
En ucuz su deposu topraktır. Humus bakımından zengin kuru toprak kendi hacminin üçte biri kadar suyu rahatlıkla bünyesinde tutabilir. 30 santimetre kalınlıkta humusca zengin ve nemli toprak, bahçenizin alanı kadar genişlikte ve 7,5 santimetre derinlikte bir göl kadar su tutabilmektedir. Eğer bahçeniz 100 metrekare ise tutulan su miktarı 7,5 ton olacaktır. Böyle bir havuz ya da depo inşa etmek hayli pahalı olur. Üstelik bakımı ve onarımı da güçtür.
Toprağın su tutma kapasitesi organik madde içeriğine bağlıdır. Araştırmalar yüzde 1’den az organik madde içeren toprakların sulama ihtiyacının, yüzde 2 organik maddeye sahip topraklardan yüzde 75 fazla olduğunu göstermektedir (2).Yani topraktaki organik madde miktarı azaldıkça sulama ihtiyacı artmaktadır.
Benzer görüşler TEMA Vakfı Danışmanı Prof. Dr. Engin Kınacı tarafından da ifade edilmiştir: “Toprak organik maddesi hem yağmur sularının toprağa geçiş miktarını hem de toprağın su tutma kapasitesini artırmaktadır. Organik maddenin yüzde 1 artması bir dekar arazide 23,3 ton daha fazla su depolanmasını sağlar. Toprak organik maddesi, bitki besin elementlerinden azot, fosfor ve kükürt için depo kaynağıdır. Ayrıca bitki gelişmesindeki önemli bir rolü, besin elementlerinin alımını kolaylaştırmasıdır. Toprakta organik madde miktarının yüzde 1,4’ten yüzde 0,9’a düşmesi tahıl üretiminde yüzde 50 verim kaybına neden olabilmektedir.” (3).
Kısaca topraklarımızdaki organik madde içeriği ile bilgileri gözden geçirelim: Topraktaki organik madde, drenaj ve havalanma özelliğini artırıcı olması açısından önemlidir. Toprakta hacim olarak yüzde 20-50 arasında değişen organik madde olması ideal bir bitki gelişim ortamı sağlar. Tarla topraklarında bu oran yüzde 2-5 arasında değişir. Organik madde, toprağı gevşek tutar, havalanma ve drenaj özelliğini artırır ve toprak partiküllerinin sıkışmalarını önler. Türkiye topraklarının organik madde seviyesi şöyledir:
Organik Madde Seviyesi % Dağılımı
%1'den az 21.47
%1-2 43.78
%2-3 22.62
%3-4 7.57
%4'den fazla 4.56
İyi bir toprağın yüzde 4'den fazla organik madde içermesi gerektiği gözönüne alındığında Türkiye’de toprakların büyük çoğunluğunun organik maddece fakir olduğu söylenebilir (4).
Topraklarımızın yüzde 3,27’sinin kumlu, yüzde 50,9’unun tınlı olduğu belirtilmektedir (5).
Topraklarımızın yüzde 95’inde yeterli organik madde olmadığı için hafif bünyeli topraklar su ve besin maddelerini tutamazlar. Organik madde toprak zerrelerini birbirine yapıştırıp bulgur tanesini andıran bir yapı kazandırır. Yeterli organik madde olmayınca dağınık durumdaki parçacıklar su ve rüzgâr ile kolayca taşınır ve erozyona uğrar.
Suyun israf edilmiş olur. Kıt olan dövizleri harcayarak ithal ettiğimiz yapay gübrelerin besin ögeleri bitkilerin faydalanmasına imkân kalmadan bitkilerin kök bölgesinden uzaklaşır. Bunlar yer altı sularına veya drenaj şebekesiyle akarsulara karışarak nitrat ve fosfat kirliliği yaratır. Bu nedenle tarım alanında ilk yapılacak işlerden biri topraklarımızın organik maddelerce zenginleştirilmesi olmalıdır.
Kaynaklar:
(1) Toby Hemenway, Permakültür Bahçeleri, (Çev. İlknur Urkun Telso), Yeni İnsan Yayınevi, 3. Baskı, Eylül 2016, s. 104.
(2) a.g.y.
(3) https://www.bloomberght.com/tarim erişim tarihi 30.10.2020.
(4) Şeref Kunç, “Türkiye Topraklarının Sorunları ve Çözümleri”, Delta Tarım. www.delkim.com.tr, erişim tarihi 30.10.2020.
(5) a.g.y.
NOT: İzmir’deki depremde öğrencim ve meslektaşım olan Ziraat Mühendisi Fatma Öztemel Öztürk yaşamını yitirmiştir. Kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımıza rahmet, acılı yakınlarına sabır diliyorum. Yaralıların kısa sürede iyileşmesini temenni ediyorum. Örnek bir ulusal dayanışma gösterilmektedir. Yardıma koşan tüm görevli ve gönüllüleri üstün çabaları için kutluyoruz.