Cengiz Çakır: Su döngüsü

“İnsanların çoğu neredeyse günde 3 ton su tüketir. Aslında, evde kullanılan miktar, su tüketiminin sadece yüzde 3,6’sını oluşturur. Diğer yüzde 4,4 oranında su, sürekli aldığımız ürünlerin üretimi için fabrikalara gider. Geri kalan yüzde 92’lik kısmın hepsi tarımsal üretime gidiyor” (1). Gezegenimiz su kaybetmiyor. Ancak hızla su kaynaklarımızı tüketiyoruz. Dünyanın 37 ana rezervinden 21’i geri dönüşü olmayan bir şekilde boşaltılmaktadır (2). Çelişki gibi görünen bu durumun anlaşılması için su döngüsünü inceleyelim.

 

 

BUHARLAŞMA


Su buharının en büyük kaynağı okyanuslar, denizler, göller, barajlar, akar su yüzeyleri ve sulak alanlardan oluşan su yüzeyleridir. Dünya yüzeyinin yüzde 71’ini kapsayan su yüzeylerinde oluşan su buharı atmosfere karışır. Karalardaki yaban alanları ve tarımsal alanlarda oluşan buhar da buna katılır. Bitkiler ve hayvanlar solunum, terleme ve boşaltım yoluyla su buharı oluşumuna katkıda bulunur. Endüstri tesisleri, nükleer santrallar, yanardağlar ve hatta buzullardan bile su buharı çıkar. Buharlaşma sırasında suyun içerdiği tuzlar ve biyolojik artıklar kaynak durumundaki ortamda kalır.

 

 

YAĞIŞLAR


Atmosferde biriken su buharı uygun koşullar oluştuğunda yoğunlaşarak yağmur, kar, dolu, çiğ ve kırağı şeklinde yağışa dönüşür. Atmosferdeki ince toz zerreleri ve kükürt dioksit, hidrojen sülfür gibi gazlardan oluşan kirlilik dışta tutulduğunda, yağışlarla yeryüzüne arıtılmış su inmektedir. Doğanın yağışlarla bize en saf haliyle sunduğu bu sular içme suyu dahil her türlü kullanıma elverişlidir.

 

 

YAĞIŞ SULARININ DAĞILIŞI


Orman, çayır – mera ve tarımsal ürünlerin yetiştiği toprakların bünyesinde önemli ölçüde su depolanır. Topraktaki boşluklardan içeri doğru süzülen sular toprak içindeki havanın da değişmesini sağlar. Toprağa süzülen suyun bir kısmı yeraltı sularını besler. Bu arada topraktaki kireç ve azotlu maddeler kısmen yıkanır. Toprakların belirli bir su tutma kapasitesi vardır. Kapasiteden fazla olan su yüzeyden akışa geçer. Toprak yüzeyini kaplayan bitkiler ve bitki kalıntıları suyun akışını yavaşlatır.

 

 

EĞİM VE AŞINMA


Eğimin fazla olduğu yerlerde su hızlanır ve toprağın verimli olan üst katmanlarını sıyırıp götürür. Buna toprak aşınması (erozyon) denir. Aşırı yağışlarda sel yarıntıları oluşur. Fazla eğimli yerlerde toprak işlenerek tarım yapılmamalıdır. Ülkemizde arazilerin eğim yönüne koşut (paralel) olarak sürülmesi çok hatalı bir işlemdir. Bu yolla toprak aşınması tetiklenmektedir. Eğer zorunlu ise eğime dik yönde sürüm yapılmalıdır. Seki (teras) yaparak akış hızının kesilmesi ve suyun toprağa işlemesi sağlanmalıdır. Irmaklarımızın pek çoğu bulanık akmaktadır. Toprak aşınmasının en belirgin kanıtı budur. Verimli topraklar suya sele karışmaktadır. Bu olgu, tıpkı gizli bir kan kaybı gibi topraklarımızı yıpratmaktadır.

 

 

YERALTI SULARI


Yağışların bir kısmı kayalar arasındaki çatlaklardan sızarak yeraltı su haznelerini oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinin Kaliforniya eyaletinde yeraltı suları ile ilgili ilginç saptamalar ve uygulamalar yapılmıştır. “Suyu yer altında depolama maliyeti, yer üstünde depolamanın altıda biri kadardır. Mevcut akiferin depolama kapasitesi eyaletteki yer üstü depolama haznelerinin (rezervuar) tümünden çok daha fazladır” (3). Yeraltı suları yağışın yeterli olmadığı durumlarda pompalanarak sulu tarımda kullanılır. Tarımsal sulama dışında endüstri tesisleri için ve yerleşim alanlarında evsel kullanım amacıyla yeraltı suyu pompalanır. Yeraltı suları bazı çatlaklardan geçerek yer üstüne çıkar. Pınarlar çevresine hayat verdiği gibi, akarsulara karışarak onları besler.

 

 

AKARSULAR


Yüzeyden akıp, birbirine eklenerek denizlere veya göllere ulaşan sulardır. Taşıdıkları su miktarı iklime ve mevsime göre değişir. Karların erimesi sonucu beslenen akarsuların debisi sıcak mevsimlerde artar. Kaynağa yakın bölgelerde suları soğuk ve duru olur. Ilıman iklimlerde yağışlar daha çok kış aylarında ve ilkbaharda yağmur şeklinde olur. Bitkilerin ve diğer canlıların suya daha fazla gereksinme duyduğu yaz aylarında su akımı azalır. Suyun bol olduğu mevsimde suyu biriktirerek, kurak zamanlarda kullanım alanlarına ulaştıracak sulama ağları kurularak tarımsal üretim artırılmaktadır.



GÖLLER VE SULAK ALANLAR


Akarsuların önü doğal bir engelle kesildiği zaman su birikerek göller oluşur. Sönmüş yanardağların tepelerindeki çukurlarda biriken sular krater göllerini oluşturur. Yurdumuzda 120 doğal göl bulunmaktadır. Bunların bazıları tarımsal sulama amacıyla kullanılmaktadır.

 

Göle gelen suyun bir kısmı sızma ve buharlaşma yoluyla kaybolur. Tarımsal sulama başta olmak üzere başka amaçlarla çekilen su miktarı fazla olursa göldeki su seviyesi azalır. Bu bu dengesizlik devam ederse göl kurur. Devasa boyuttaki Baykal gölü bile kurumuş ve çevresi çölleşmiştir. Yurdumuzda da göllerden aşırı miktarda su çekildiğini ve bazılarının fiilen kuruduğunu üzülerek belirtmek gerekir. Göller ve sulak alanlar göçmen kuşların ve sucul canlıların yaşam alanlarıdır. İyi korunmaları gerekir.

 

 

BARAJLAR VE GÖLETLER


Bunlar insan eliyle yapılan su hazneleridir. Baraj yapımı verimli arazilerin su altında kalmasına yol açmaktadır. Sulama ağlarının yapımı ve işletilmesi güç ve pahalıdır. Barajlardaki suyun bir kısmı toprağa sızmakta, geniş bir açık yüzeyden buharlaşma yoluyla da önemli miktarda su kaybı olmaktadır. Su dağıtımı açık kanallarla yapıldığı zaman kayıplar fazlalaşmaktadır. Su dağıtımının kapalı sistemlerle yapılması kayıpları azaltmaktadır. Toprak aşınması fazla olduğunda, birikintiler baraj ve göletlerin dolmasına, kanalların tıkanmasına yol açmaktadır. Sürekli işleyen bu döngü suları temizlemekte ve yeniden dağılımını sağlamaktadır. Sulardan en iyi şekilde yararlanmayı sağlayacak teknikler geliştirilmiştir. Bize düşen bunları akılcı şekilde uygulamaktır.

 

(1) https://www.matematiksel.org/dunyada-temiz-su-kaynaklari-tukeniyor-mu/ erişim tarihi 30.9.2020

(2) a.g.y.

(3) Kearns, Faith ve Parker Doug, “Supporting sustainable groundwater management”, California Agriculture, Vol. 72, Number 1, p.6-7.