Cengiz Çakır: Orman niteliğini yitiren arazilerin satışı

Burada da vatandaşın cebindeki para, devletin kasasına girer, tapu senedine de Hazine sözcüğü yerine vatandaşın adı yazılır

“Orman niteliğini yitirmiş” olduğu öne sürülerek, başka şekillerde değerlendirilmesi yoluna gidilen araziler, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin B bendi kapsamına girdiği için kısaca “2B arazileri” diye anılmaktadır. Tarım kesimindeki nüfusun kişi başına düşen milli geliri, ülke ortalamasının üçte biri kadardır. Bu kesim içinde en yoksul olanı orman köylüleridir. Onların payı da tarım kesimi ortalamasının üçte biri kadardır. Az miktardaki, son derece verimsiz arazide üretim yaparak yaşam mücadelesi veren bu insanlar için 2B arazileri son derece önemlidir.

 

Anayasa’nın 169. ve 170. maddeleri, 2B arazilerinin “imar ve ihya edilerek” orman köylülerinin faydalanması için “tahsis” edilmesini emretmektedir. Buraları orman sınırları dışına çıkarılmış olsa bile devlete aittir. Özel mülkiyete geçirilemez, orman köylüsüne bile “satılamaz”. Bu hususlar Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarıyla da saptanmıştır.

 

Buna karşın 1956 yılında çıkarılmış 65 yıllık Orman Kanunu, 24 yasa, bir kanun hükmünde kararname ve 4 Anayasa Mahkemesi kararıyla olmak üzere tam 29 defa değiştirilmiştir. Tapu Kadastro yasası, Turizmi Teşvik Kanunu, Maden yasası ve Maliye ve Hazine ile ilgili yasalarda yapılan değişikliklerle de 2B arazilerini Anayasa’da belirtilen amaç dışında kullanmak için çeşitli girişimler yapılmıştır.

 

Büyükşehir yasası ile köy kimliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülen eski orman köyleri sahipsiz kalmıştır. İmece yoluyla kendi emeğiyle getirdiği suyu bile şehirdeki tarife üzerinden para ile almak zorundadır. Dağın başındaki köy kahvehanesinin kirası eskiden köy bütçesine katkı yaparken, şimdi belediyenin veznesine ödenmektedir.

 

Yeni haberdar olduğum bir gelişmeyi aşağıda dikkatinize sunuyorum. Bu konudaki bilgi kaynağı Yüksek Öğretim Kurumu sitesindeki “tezler” arasında eriştiğim, Sayın Adem Şen tarafından hazırlanmış olan Yüksek Lisans tezi olup, çalışmanın künyesi dipnotta verilmiştir. Güncel verilere ulaşarak ve bizzat derlediği verilerle kapsamlı bir çalışma yapmış olan Sayın Şen’i kutluyorum ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Çizelge 1’de yer alan değerler, Sayın Şen’in tezindeki veriler kullanılarak hesaplanmış ve düzenlenmiştir. Bilimsel çalışmalarda, hata olasılığını azaltmak için özgün kaynağa dönülmesi esastır. Kaynakçada, “Anonim. 2020. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü 2/B İstatistik Verileri” başlığı ile verilen kaynaktaki bilgilere ulaşma olanağı bulunamamıştır.

 

Deneyimli bir öğretim üyesinin danışmanlık yaptığı ve jüri süzgecinden geçmiş bir akademik çalışma olan bu araştırmanın verilerini esas alarak değerlendirmeleri yapalım.

 

İlk göze çarpan husus satılabilecek durumdaki taşınmazların yüzde 71’inin satılmış olmasıdır. Satılan bu taşınmazların ortalama alanı 3.7 dekardır. Saptanan rayiç bedelin ortalama değeri dekar başına 10.710 TL’dir. Belirli koşulları yerine getiren hak sahiplerine ödeme şekillerine göre değişen oranlarda indirim uygulanmaktadır. Dekara ortalama 5.513 lira fiyatla satılan ortalama büyüklükteki parselin tutarı 21.346 lira olmuştur. 12 milyar liraya yakın olan satış tutarın 8 milyara yakın kısmı yani üçte ikisi tahsil edilmiştir.

 

Çizelge 2’de, Milli Emlâk Genel Müdürlüğü tarafından satılan 2B arazilerinden elde edilen gelir görülmektedir. Bu satışlardan devletin kasasına yuvarlak olarak yılda 1 milyar lira girmektedir. Ancak buna gelir denmesi son derece hatalıdır. Gelir ancak üretken bir faaliyet neticesinde oluşur. Dönem sonunda hesap yaparken, dönem başında mevcut olan varlıklarda bir azalma olmaması gerekir. Bu satış bir kumarbazın evdeki televizyonu satıp parasını harcamasından farksızdır. Cebe para girmiştir ama televizyon gitmiştir. Burada da vatandaşın cebindeki para, devletin kasasına girer, tapu senedine de Hazine sözcüğü yerine vatandaşın adı yazılır.

Anayasa’nın 169. ve 170. maddeleri geçerli olduğuna göre bu arazilerin mülkiyeti devlete aittir ve hiçbir şekilde özel şahıslara devredilemez. Zaman aşımı ve zilliyetlik de yoktur. Yapılan işlemler Anayasa’nın özüne ve sözüne aykırıdır. İşlemler geçersizdir, yok hükmündedir.

 

Kaynak:

Adem ŞEN, Orman Vasfını Yitirmiş Arazilerin Satışına Yönelik Düzenleme ve Uygulamaların Paydaşlar Yönünden Değerlendirilmesi: Ankara İli Kızılcahamam Örneği, (Yüksek Lisans Tezi) ,Ankara Üniversitesi Fen Bil. Enst., 2020.

 

 

1 Şubat 2021 Pazartesi / Aydınlık