Cengiz Çakır: Dijital tarımsal pazarlama ve gerçekler (1)

DİTAP özü itibariyle sözleşmeli tarım esasına dayanmaktadır.

Tarım ve Orman Bakanı, Ticaret Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı ile TOBB Başkanının sanal ortamda yaptığı basın toplantısı ile “Dijital Tarım Pazarı” devreye sokuldu. DİTAP özü itibariyle sözleşmeli tarım esasına dayanmaktadır.

 

 

SÖZLEŞMELİ TARIM


Sözleşmeli tarım Türk çiftçisinin yabancı olduğu bir konu değildir. Öncelikle Şeker Şirketi ile şekerpancarı üreten çiftçiler arasında yapılan sözleşmeler akla gelir. Konserve ve salça fabrikaları da sanayide işlenecek özelliğe sahip sebze ve meyvelerin yeterli miktarda üretilmesini sağlamak üzere çiftçilerle sözleşme yapmaktadırlar.

 

Sözleşmeli tarımın geçerli olduğu diğer bir alan etlik piliç (broiler) yetiştiriciliğidir. Civciv, yem ve ilaçları temin eden firma 6 -7 haftalık üretim dönemi sonunda piliçleri kesimhaneye götürmektedir. Ağırlık ve randıman esasına göre bir ödeme yapılmaktadır. Üreticinin kendi mülkü üzerinde ırgatlık yapmaktan başka şansı yoktur. Çünkü ne girdileri alabileceği bir yer, ne de ürününü satabileceği bir piyasa mevcuttur.

 

Organik tarımda da sözleşmeli üretim söz konusudur. Genellikle dış piyasalara yönelik üretim yaptıran firmaların denetiminde sürdürülen üretim süreci sonunda ürünler geleneksel üründen pek de farklı olmayan fiyatla alınır.

 

 

TARAFLAR EŞİT DEĞİL


Söz gelimi hasat mevsiminde domates fiyatları yüksek ise çiftçiler bir yolunu bulup ürünün bir kısmını el altından satmaya çalışır. Piyasa fiyatları ile sözleşmedeki fiyat arasında fazla fark varsa bu sefer şirket yan çizmeye başlayacaktır.

 

Bir yanda ekonomik gücü, uzman personeli, muhasebe müdürü, hukuk müşaviri olan, etkili bir çevreye sahip, devlet katında işini kolaylıkla yürütebilen bir firma var. Karşısında, okusa dahi anlayamayacağı bir sözleşmeye imzasını bile zor atabilecek bir çiftçi.

 

 

RİSK KONUSU


Derslerimizde sık kullandığımız bir özdeyiş vardır. “Tarım üstü açık bir fabrikaya benzer.” Yağmur yağar, sel gelir. Yağmazsa kuraklık olur. Soğuk olur çiçekler, meyveler donar. Dolu yağar. Hastalık ve zararlılar da var. Bu ve benzeri nedenlerle taahhüt edilen ürün verilemezse sözleşmedeki ceza maddeleri işletilecektir. Şirketin bu işle görevli, işinin ehli bir avukatı vardır. Yalnız başına çiftçi derdini nasıl anlatsın, hakkını nasıl savunsun? Hakkını aramak için dava açmak bile masraf gerektiriyor. Avukat lâzım, bilirkişi heyetine ödeme yapmak lâzım, zaman lâzım, gidip gelmek lâzım. Davayı kaybedince karşı tarafın masraflarını da ödemek lâzım. Ayrıca açılacak on binlerce davaya kim ne zaman bakacak ?

 

 

MASUM DEĞİL


Karayolu yük taşımacılığı yapan bir yakınımın işyerine gitmiştim. Kahvelerimizi içtik, patron olan yakınım ofisten çıktı ve epey bir süre gelmedi. Sehpanın üzerinde taşımacılıkla ilgili bir sigorta poliçesi dikkatimi çekti, okumaya başladım. Ufacık harflerle sayfalar dolusu yazı. Sigortanın hangi koşullarda geçerli olduğunu anlatan bölümde “sirkat hariç” diye biten bir cümle dikkatimi çekti. Yaşı benden küçük, ortaokul mezunu, zeki biri olan yakınıma; “Sirkat kelimesinin anlamını bilip bilmediğini” sordum. “Ne bileyim abi? Sen söyle” dedi.

 

“Merd-i kıpti şecaat arz ederken, sirkatin söyler” beyitini okuyup “Çingenenin erkeği yiğitliğini anlatırken, hırsızlığından söz eder” şeklinde açıkladım. “Sirkat” kelimesinin hırsızlık anlamına geldiğini ve sigorta poliçesinde “taşınan malın çalınması halinde, uğrayacağı zararın karşılanmayacağının yazıldığını” anlattım. Yakımının aklı almadı bu işi. “Nasıl olur ?” dedi. Poliçede anlaşılmaz biçimde, ama açıkça yazılı olduğuna göre, taşıdığı mal çalınırsa yakınım asla para alamazdı.

 

O sayfalar dolusu sözleşmelere; daima bankaları ve şirketleri haklı çıkaracak maddeler sıkıştırılıyor. Biri devlet bankasından, diğeri özel bankadan iki kez konut kredisi aldım. Bütün yükümlülüklerimi yerine getirdiğim halde, bankalar sabit faiz oranlarını değiştirdiler. Belirli süre içinde krediyi nakden ve tamamen geri ödemediğim takdirde, iki katı faiz ödemem gerekecekti. Büyük sıkıntılara katlanarak geri ödemek zorunda kaldım. Her iki banka da beni resmen dolandırmıştır.

 

Şimdi de okudum, anladım diye imza alıyorlar. Yabancı dil bilen, eski deyimlere de aşina olan biriyim. Yüksek öğrenim görmüş bir kişi olarak ben sözleşmeleri anlayamamışım. Anlaya bilene de aşk olsun. Unutmayalım sözleşmeler iyi niyetli olanlar içindir.

 

Not: DİTAP konusuna devam edilecektir. 14 Mayıs Çiftçiler Gününüz kutlu olsun.