Cengiz Çakır: İsraf edecek suyumuz var mı?

"Konunun ekonomik önemi ve güncelliği dolayısıyla sonraki yazıda devam edilecektir"

Kuraklık; belirli bir zamanda kullanıma hazır olan suyun, ihtiyacı karşılamaya yeterli olmayışıdır. Burada iki önemli kavram var. Bunlardan biri mevcut su miktarı diğeri de ihtiyaç duyulan su miktarıdır. Dünyadaki su miktarını hacim olarak ölçmek için kullanılan ölçü kilometreküptür. Kenar uzunluğu 1km (=1000 metre) olan küpün hacmi 1 milyar metreküptür. Suyun yoğunluğu 1 kabul edilirse 1 milyar tonluk bir ölçü birimi söz konusu. Dünyada 1,386 milyar kilometre küp suyun mevcut olduğu belirtilmektedir. Ancak bu miktarın sadece % 3’ü insanların kullanabileceği tatlı sudur.

 

Bunun da dörtte üçü buzullarda donmuş durumdadır. Donmamış olan suların yarısı da 800 metre ve daha fazla derinlikteki kayaların içine gömülmüş durumdadır. Bu derinlikteki suların çıkarılması ekonomik olarak mümkün değildir. Göller, nehirler, yer altı suları ve atmosferde erişilebilir durumdaki sular tatlı su oranının sekizde biri kadardır. Bu dünyadaki toplam suyun % 0,375’idir. Özet olarak su çok kıymetli bir maddedir. Kaynak: Toby Hemenway, (Çev.İlknur Urkun Kelso), Permakültür Bahçeleri, Yeni İnsan Yayınevi, 3. Baskı Eylül 2016, İstanbul, s.102.

 

Küresel ölçekteki su mevcudunun ülkelere ve bölgelere göre dağılımı düzensizdir. Bazı yerlere her gün yağmur yağarken , bazı yerlere on yıllar boyunca yağış düşmez. Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında bazı yerler 2000 milimetre yağış alırken bazı Tuz Gölü dolayları 150 – 300 mm yağış almaktadır.

 

Türkiye’de toplam yıllık su akış miktarının yaklaşık yarısı, 26 havzanın beşinde (Fırat, Dicle, Doğu Karadeniz, Doğu Akdeniz ve Antalya) bulunmaktadır. Bu beş havzanın dışındaki 21 havza toplam su akışının geri kalan yarısını paylaşmaktadır. Sadece Fırat ve Dicle Havzalarının payı toplam akışın yaklaşık %30’unu bulmaktadır. Ülkemizde mevcut 112 milyar m³ kullanılabilir su kaynağından yararlanma oranı yaklaşık yüzde 39 olup, bu kaynağın 32 milyar m³’ü (yüzde 73) sulamada, 7 milyar m³’ü (yüzde 16) içme ve kullanmada, 5 milyar m³’ü (yüzde 11) sanayide kullanılmaktadır. Ülkemiz, 2013 yılı itibarıyla kişi başına düşen yaklaşık 1.500 m³ kullanılabilir su miktarı ile su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır.

 

Kaynak: A. Aksoy, N. Demir, F. Gökşen Öztürk, Türkiye’de Tarımsal Amaçlı Su Kullanımı ve Sürdürülebilirliği TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 8.Teknik Kongre Cilt 1.

 


TOPRAK KAYNAKLARI

 

Türkiye’nin yüz ölçümü 78 milyon hektar olup, bu alanın yaklaşık üçte birini oluşturan 28 milyon hektarı tarım yapılan arazidir. Yapılan etütlere göre; mevcut su potansiyeli ile teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek arazi miktarı 8,5 milyon hektar olarak hesaplanmıştır. Bu alan içerisinde 5,9 milyon hektarlık sulamaya açılmış olup, bu alanın 3,61 milyon hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş modern sulama şebekesine sahiptir. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) sulanması planlanan 1,8 milyon hektar alanın ancak yüzde 26’sı sulanabilmektedir.

 

“Vahşi sulama” denilen yöntemlerle hem su israf edilmekte, hem de tuzlanma ve erozyon yoluyla toprak zarar görmektedir. Suyun dörtte üçü tarımda kullanılmaktadır. Son zamanlarda kapalı ve basınçlı sulama sistemlerine önem verilmeye başlanmıştır. Ancak bunun yeterli olduğu ve bilinçli kullanıldığı söylenemez.

 

Topraklarımızda organik madde azdır. Bu nedenle topraklar suyu ve besin maddelerini tutmamaktadır. Malçlama, çok katmanlı bitki yetiştirme, toprak işlemesiz tarım gibi yöntemler yaygın değildir. İşlemeli tarım yapılmaması gereken eğimli araziler işlenmekte, hem de eğim yönünde sürülerek erozyon tetiklenmekte ve su kaybı artmaktadır.

 

Halen sulanan alanlar toplam ekili dikili alanın üçte birinden azdır. Diğer bölgelerin ürün deseni yağmur ve kar şeklindeki yağışların miktarına ve zamanına göre belirlenmektedir. Bu durumda verim ve üretim üzerine etki eden en önemli faktör yağıştır. Toprakta su az olduğunda fazla gübre kullanılamaz. Yağış az olduğunda verimde ve rekoltede büyük düşüşler olur. B u nedenle tarım üstü açık bir fabrikaya benzetilir. (Konunun ekonomik önemi ve güncelliği dolayısıyla sonraki yazıda devam edilecektir)