Arslan Kılıç: ‘Pişmiş aşa su katmak’ istemiyorlar!

Esas soru şu: 24 gün boyunca ve son gün Maltepe Mitinginde “adalet”, “adalet” diye yeri göğü inleten CHP yönetiminin “mağdurlar” listesine “Ahmet Altaaan”, “Nazlı Ilacaaak” girerken, Aybüke ve Necmettin öğretmenler niye giremiyor?

 

Sorunun yanıtı, CHP’nin HDP ile ittifak hesabında “gizli.”

 

Bilindiği gibi, CHP liderliği 24 gün süren yürüyüş boyunca dosta düşmana, “adaleti” HDP/PKK (ve FETÖ) ile kolkola girerek arayacağını ilan etti. Bu yürüyüşle birlikte, CHP-HDP/PKK ittifakının taşlarını döşedi. HDP/PKK’ye soğuk bakan CHP tabanını HDP ile “dava arkadaşlığına” alıştırdı.

 

Tam bunları yaparken, PKK adaletsizliğinin kurbanı olan öğretmenler için adalet istemenin; hele hele de, PKK terörünü eylemli olarak protesto etmenin, “pişmiş aşa su katmak” olacağı açıktı. PKK adaletsizliklerini hedef almak, CHP kitlesinin HDP’ye ilişkin soğukluğunu yeniden depreştirebilirdi. Bu durum ise, HDP ile kurulmasına çalışılan ittifakı zora sokardı.

 


PROJENİN SİHİRLİ GÜCÜ

 

Bu projenin sihirli gücü de, pişmekte olan ittifak “aş’ı”nın su katılmamış bir ABD projesi olmasındaydı. AKP’nin “Oslo görüşmeleri” “açılım” ve “barış süreci” siyasetleri de AB destekli ABD projeleriydi ve AKP’yi ABD projeleri olmaları yüzünden içlerine çekmişlerdi.

 

AKP’nin sırtından atmasından sonra bu kez CHP’ye sunulan, Kılıçdaroğlu ve ekibinin ise havada kaptığı “HDP/PKK ile ittifak” projesinin “gücüne” dönersek... CHP’nin Sayın Genel Başkanının ABD-AB-NATO’ya bağlılık konusundaki militanlığı malumdu. Durum böyle olunca, PKK tarafından değil 10 gün içinde 2 öğretmen, her gün 2 öğretmen öldürülse bile, Kemal Beyin bu ittifakı suya düşürecek davranışlara girmekten sonuna kadar uzak durmaya çalışması kaçınılmazdı.

 

Üstelik, Aydın Doğan medyası ve Sözcü gazetesinin büyük desteği ile, “Dersimli Kemal” Bey, “Turuncu Yürüyüş”ten “milyonların lideri” olarak çıkmıştı. Ortada, hem HDP ile birlikte olma konusunda, hem parti içi muhalefeti bastırma konusunda, hem de tabandaki hoşnutsuzluğu giderme konusunda kazanılmış büyük bir “zafer” vardı. Bu zafer sarhoşluğu içinde ne Kemal Bey’in, ne de Batı hayranı ekibinin gözü, öğretmen Necmettin’i ve inşaat işçisi babasını görecek durumda değildi. Onlar için gerekli olan adalet, FETÖ ve HDP/PKK için gerekli olan “büyük adalet” yanında ihmal edilebilecek kadar “önemsizdi”

 


TUNCELİ İL BAŞKANI’NIN FERYADI

 

15 Temmuz 2017 günü CHP Tunceli İl Başkanı Avukat Ali Rıza Güder’in yaptığı konuşma ve çağrı, 24 günlük “Turuncu Yürüyüş”ün Aydın Doğan medyası tarafından yaratılan “karizmasını” fena halde çizdi.

 

“Adalet Yürüyüşü”nde CHP tabanının Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden ısındırıldığı HDP ile ittifak hesaplarına ağır bir darbe indirdi.

 

CHP Tunceli İl Başkanı “15 Temmuz darbe girişiminin 1’inci yıldönümü töreni”nde yaptığı heyecan dolu konuşmada, “Turuncu Yürüyüş”ün özgürlük istediği FETÖ’cüleri lanetliyor; Tunceli’den o gün cesedi gönderilen Necmettin öğretmeni katleden PKK’yi ve destekçilerini adlarını anarak ağır şekilde suçluyor ve sözlerini şöyle bitiriyordu:

 

“Bu elim olay, bu katillere bazı soruların sorulmasını gerektirmiştir. Ne istiyorsunuz? Bizden ne istiyorsunuz? 40 yıldır bu topraklardan ne istiyorsunuz? Bu coğrafyada sadece gencecik bir öğretmeni değil, insanlığı, vicdanı, haysiyeti, onuru da katlettiniz. Artık yeter! Bu şehre çağrıda bulunuyorum. Susmayın... Haykırın...”

 

Tunceli İl Başkanın konuşması kamuoyunda büyük yankı yarattı. Sosyal medyada ve diğer medya araçlarında, konuşmayı TV’lerden ve YouTube’dan izleyenlerin gözyaşlarını tutamadıkları yazıldı.

 

CHP yönetimi Tunceli İl Başkanının konuşmasını suskunlukla karşıladı. PKK ve yasal uzantısı HDP’ye karşı kabarmış öfkelerin yatışmasını bekleyen bir tutum içine girdi. Fakat bu kez de sahneye Tunceli Milletvekili Gürsel Erol çıktı.

 

CHP Tunceli Milletvekili Gürsel Erol, 18 Temmuz günü akşam saatlerinde Meclis kürsüsünden yaptığı ve PKK, FETÖ ve DEAŞ terörüne karşı bütün partileri ortak tutum almaya çağırdığı konuşmasında, “Tunceli’nin bir terör kenti olmadığını, bir cumhuriyet, bir hoşgörü, bir medeniyet kenti olduğunu” belirtti.

 

Tunceli’yi, HDP’nin düşmanı olduğu Cumhuriyet’in kenti ilan etmek... “Terör kenti”, yani bir PKK kenti olmadığını söylemek... Al başına ikinci bela...

 

Gürsel Erol aynı konuşmasında, “15 Temmuz hain darbe girişiminin bastırılmasında belirleyici rol oynayan Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve Emniyet teşkilatımızı da kutluyorum” dedikten sonra bütün milletvekillerine şu çağrıyı yaptı:

 


EROL’UN ÇAĞRISI

 

“21 Temmuz Cuma günü, terör örgütlerine direnmek için, bugüne kadar Tunceli tarihinde hiç yapılmamış bir şeyi gerçekleştirerek hayatımız pahasına irademizi ortaya koyacağız ve Tunceli’de ‘Teröre hayır’ demek için yürüyüş yapacağız. Yürüyüşümüze parlamentomuzda görev yapan 550 milletvekilimizi de davet ediyorum. Çünkü terör, Türkiye’de bir siyasi partinin sorunu ve meselesi değil, Türkiye’de yaşayan 80 milyonun ulusal bir sorunudur.”

 

Tunceli milletvekilinin konuşması, HDP ile yapılması planlanan ittifakı bozacak net bir tutum içeriyordu. Dahası, Gürsel Erol, “Adalet Yürüyüşü” boyunca “mağdur” ve “özgürlük savaşçısı” ilân edilen FETÖ mensupları ve uzantılarına “hain” diyordu.

 

Meclisteki AKP, MHP ve CHP milletvekillerinin büyük çoğunluğunun alkışladığı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kutladığı bu konuşma, Amerikancı medyanın şişirdiği “Adalet Yürüyüşü” balonuna bir de FETÖ yönünden iğne batırıyordu.

 


ÖNLENEMEYEN YÜRÜYÜŞ

 

Kendi milletvekilinin konuşma ve çağrısına kadar Tunceli’deki PKK cinayetine sessiz kalan CHP yönetimi, Gürsel Erol’un konuşmasından sonra “Adalet Yürüyüşü” balonunun hızla sönmekte olduğunu fark etti.

 

Gürsel Erol’un konuşmasından bir gün sonra, Tunceli Yürüyüşü’ne, Meclis Grup Başkanvekili Levent Gök başkanlığında bir milletvekili ekibinin gideceği açıklandı.

 

CHP Genel Başkanının resmi-gayriresmi ama hepsi de Batı hayranı olan liberal danışmanlarının, yürüyüşe, “Dersimli Kemal” Bey’in gitmesini doğru bulmadıkları anlaşılıyordu.

 

Oysa Kemal Bey, “Dersimli” olmasının yanında bir de 16 Nisan halkoylamasından bu yana her fırsatta “sokak eylemleri” edebiyatı yapıyordu. Bu durum, Tunceli’deki sokak eylemine katılmasını gerektiriyordu.

 

Kılıçdaroğlu “Turuncu Yürüyüş” boyunca, “Yürüyüş bittikten sonra da her fırsatta sokak eylemlerinin başında olacağım” açıklamaları yapmıştı. Maltepe Mitinginde, “Sokaksa sokak, hodri meydan” diye kükremişti.

 

Fakat sokak eylemi Tunceli’de “PKK Terörünü Protesto” olunca, Kemal Beyin “Turuncu Yürüyüş”teki meydan okumasının ömrü ancak 12 gün sürebildi.

 

Tunceli’de PKK terörüne karşı açık ve kararlı tavır ortaya koyan bir protesto yürüyüşünün başında CHP Genel Başkanı’nın bulunması, hem Tunceli’de, hem de Türkiye çapında ve CHP tabanında PKK’ye karşı büyük bir öfke kabarmasını tetikleyebilirdi. Bu kabarma stratejik planda PKK’nin iyice tecrit olmasına yol açar; planlanan CHP-HDP ittifakı konusunda ise, olumsuz etkiler yaratırdı.

 


BATICI EKİBİN TELAŞI

 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Batıcı ekibinin bu koşullarda, yürüyüşte düşük bir profille boy gösterme, ama aynı zamanda eylemi başında olup denetim altına alınması çizgisini benimsediği görüldü.

 

21 Temmuz Cuma günü, binlerce Tuncelilinin Türk baraklarıyla katıldığı “PKK Terörünü Protesto Yürüyüşü” başarıyla gerçekleşti. Vatan Partisi Tunceli, Elazığ ve Malatya örgütleri yürüyüşe büyük destek ve katalım sağladı.

 

“Adalet Yürüyüşü”ne, CHP’li Belediyelerin ve HDP’nin desteği ile Türkiye’nin 81 ilinden insan taşıyan CHP yönetimi, Tunceli Yürüyüşü’ne il dışından sadece 5 kişilik milletvekili grubunu katmakla yetindi.

 

Böylece, “PKK Terörünü Protesto Yürüyüşü”nde, eylemin, hem denetim altında tutacak kadar başında olmak, hem de pek fazla içinde gözükmemek dengesi sağlanmış oldu.

 

Bu sonuçla, “Batı Cephesi”ne gerekli mesaj verilmiş oldu. Batı’nın CHP yönetimine güveni konusunda şimdi yine ve gönül rahatlığı ile, “Garp Cephesi’nde yeni bir şey yok” diyebiliriz. “Güven”in CHP’nin bütününü kapsamadığı ve belirli “yedek lastiklik” rolleri ile sınırlı olduğu ise ayrı bir yazının konusu...