Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (REM)’nin Grup Başkanı Richard Ferrand: ‘Avrupa acilen istikrar istiyor. Ancak istikrarlı ve ekonomisiyle güçlü Almanya güven verebilir. Şu an zaafları var, biraz zaman tanıyoruz. Biz Fransızlar, Almanların bilincine güveniyoruz. Liberallerden farklıyız. Onlar sadece pazarı düşünüyor ama, Avrupa sadece pazar değildir. Merkel’i tanıyoruz, onunla çalışmak güvende olmamızı sağlar’
24 Eylül seçimlerinden sonra beklenen Jamaika modelinin Atlantik etkisine açık ve çıkmaz olduğunu, tekrar büyük koalisyona gidileceğini yazmıştım. Atlantik’ten uzaklaşan Almanya’nın güçlü ve istikrarlı olması gerekiyordu.
Hükümet Krizi’ni çözmek amacıyla, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Başbakan Angela Merkel (CDU), CSU Genel Başkanı Horst Seehofer ve SPD Genel Başkanı Martin Schulz’u ortak görüşmeye çağırdı. Görüşme Perşembe günü gerçekleşecek. Schulz, öncekilerin tersine koalisyona açık olduklarını söyledi. Schulz’un tavrında Cumhurbaşkanı’nın ağırlığını koyması etkili oldu. Schulz “Devlet krizi yok ama ülke zor bir dönemden geçiyor” dedi.
ALMANYA VATAN KAVRAMINA
Hezimet yaşayan SPD dinlenmek istiyordu. Merkel’in partisi de oy kaybetmiş ve sorumluluğu yıkacak birisini arıyordu,”Başbakan harcanacaktı.” Cumhurbaşkanı Steinmeier ağırlığını koydu ve özellikle Schulz ile görüştü. Sonuçta Merkel ve Schulz “Ülke menfaatleri gereği” büyük koalisyon sinyali verdiler. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ), Schulz ve Merkel’e Avrupa’nın etkili kişi ve çevrelerinden “Güçlü ve istikrarlı Almanya’nın gerekliliği üzerine” çağrılar geldiğini yazdı.
Steinmeier yeni seçime sıcak bakmadı, SPD’yi sorumluluğa davet etti. Atlantik bağlantılı Jamaika isteyen çevreler, Steinmeier’i tarafsız davranmamakla eleştirdiler. Steinmeier geçenlerde Amerika’nın Rusya’ya karşı kış- kırtmalarına ve ambargolarına aldırmadan Rusya’yı ziyaret etmiş ve Putin’le görüşerek “ortak yanlarımızı güçlendirmeliyiz” mesajı vermişti.
FAZ’in 25 Kasım analizi de şöyle: “Merkel zorlu bir hatta girdi ama şanslı. SPD 2013’teki gibi şartlar ileri süremez. Merkel zorluklara rağmen, ülkeye hizmet gereği güverteden atlamıyor.” 26 Kasım günlü FAZ pazar ekinde durumu manşetten, “Merkel istikrar, Schulz daha iyi bir hayat istiyor. Yeşiller ise kaçırdıkları fırsattan dolayı köpürüyor” diye özetledi.
FRANSA GÜÇLÜ ALMANYA İSTİYOR
Krizde Almanya gelişmeye devam etmiş, işsizlik oranı düşmüş, ihracatı artmıştı. Yunanistan, Portekiz gibi zayıf AB ülkeleri krizden çok etkilenerek iflas noktasına gelmişlerdi. Almanya’ya tepki vardı. Şimdi Fransa ve Avrupa ülkeleri hükümet kurulmasının uzamasından kaygılılar. Avrasya Atlantik saflaşmasının Avrupa’daki ağırlığı, kıtanın Amerikan dayatmalarından uzaklaşarak bağımsızlaşma yönelimi durumu tersine çevirmiştir. Güçlü Avrupa, Avrupa ordusu, Avrupa güvenliği istikrarlı ve güçlü bir Almanya’yı gerektiriyor. Almanya Fransa ile birlikte ortak savunma ve güvenlik projelerini hayata geçirmezse, güçlü ve bağımsız ordusu olan Avrupa’nın yaratılması gerçekleşemez. Zaten Amerika, Avrupa’yı zorla Atlantik’te tutmaya çalışıyor.
Haftalık Die Zeit gazetesi Fransa’nın kaygılarını yazdı: “Berlin’deki iktidar boşluğu hangi sonuçları doğurur. Paris sabırsızlanıyor, Macron çevresi daha fazla zaman kaybedilmesini istemiyor. Avrupa Almanya’nın üstünlüğünden yakındı. Şimdi ise zayıflığından korkuyor. Birçok sorunu aşan Merkel vazgeçilmez ve kaybedilmemesi gereken rolünü oynamayacak mı?”
Die Zeit’e demeç veren Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (REM)’nin Grup Başkanı Richard Ferrand, hükümetle ilgili: “Almanya’nın durumu huzursuz ediyor. Oysa Avrupa acilen istikrar istiyor. Ancak istikrarlı ve ekonomisiyle güçlü Almanya güven verebilir. Şu an zaafları var, biraz zaman tanıyoruz. Martin Schulz, Almanya’da istikrarın önemini biliyor. Biz Fransızlar, Almanların bilincine güveniyoruz. Liberallerden farklıyız. Onlar sadece pazarı düşünüyor ama, Avrupa sadece pazar değildir. Merkel’i tanıyoruz, onunla çalışmak güvende olmamızı sağlar.” Ferrand, “AfD’nin verdiği sinyallere bakarak kuvvetli Avrupa için inandırıcı olmalıyız. Düşük ücretler ve zenginlerin vergi cenneti olması iyi değildir. İnsanlar böyle bir AB’ye sırt çevirirler. Örneğin Siemens rekor seviyede kazanıyor, ama işyerlerini iptal etmeyi plânlıyor. Almanya ve Fransa bu süreçte ortak bir tarihi sorumluluk taşıyorlar” dedi.
DIŞ ETKENLER BELİRLEYİCİ
Sosyal gelişmelerde iç dinamikler belirleyicidir ancak dış etkenlerin hükümet kurulmasını belirlediği bir süreç yaşıyoruz. Ekonomik krizin başlamasından bu yana birçok AB ülkesi Almanya’nın ağırlığı altında kaldı. Şimdi Almanya’nın ağırlığından daha tehlikeli bir durum kapıda, Almanya’nın zayıflığı. Trump’ın seçilmesi ve Breksit’ten sonra Merkel “Özgür dünyanın lideri” ilân edildi. Avrupa Almanya’nın ne yaptığına bakıyor. Emmanuel Macron, gündemdeki yaza kadar sonuçlanması gereken sorunları nedeniyle huzursuz. Mart 2019’da İngiltere AB’yi terk ediyor. Mayıs’ta yeni AP seçilecek. Hollanda, Avusturya, Polonya, Macaristan da kaygı içindeler. ABD’de kamplaşma, AB’de partiler ve toplumda ayrışmalar var. Bu bakımdan Almanya’nın güç ve iktidar merkezi olması bekleniyor. Dış politika etkeni, Almanya’yı büyük koalisyona götürüyor. Avrupa’nın sorumluluk sahibi şahsiyetleri SPD’nin “tekrar düşünmesini önerip, gerekirse kurban versin” dediler.
Basında “Almanya bugün Trump, Erdogan, Putin ve Çin Lideri Xi için farklı kutup ama vazgeçilemez bir ortaktır. Almanya gibi otoriter milliyetçiliği ve bunun rönesansını yaşamış Almanya AB dış politikasında çok önemlidir” görüşleri yer aldı. AB’nin güvenlik ve savunma politikaları Almanya olmadan olmaz. Ancak şu sıra zaaflar vardır. Seçimler sırasında geliştirilen Türkiye karşıtı ve Rusya’ya ambargo politikaları geri tepiyor, Ukrayna sorununda Brüksel ve Paris kaygılı, AB’de çatlak var.
ALMANYA’NIN BATI ASYA’DA AĞIRLIĞI SÜRÜYOR
Sigmar Gabriel, “Ortadoğu’yu Trumplaş- tırmayacağız” diyerek Batı Asya’daki duruşlarını gösterdi. Amerika’nın “Sünni NATO” girişimiyle İran’ı kuşatma çabalarına karşı çıktı. Nükleer anlaşmaya yan çizen Amerika’ya, Fransa ve İngiltere ile birlikte meydan okudu. Almanya’nın, başta Türkiye ve İran olmak üzere Batı Asya’da güçlü ekonomik bağları vardır.
FAZ 23 Kasım’da, “Suriye’deki savaşın şu aşamasında üç etmen birlikte: Putin Esad’ı ağırladı, Rusya Suriye’de kalacak. Suriye muhalefeti Riad’da buluştu. Soçi’de Putin, Erdoğan ve Hamaney siyasi geçiş sürecini görüştüler.”
Gazeteye göre Putin askerlerini gönderdiğinde ‘Suriye, Rusya’nın Vietnamı olacak’ dendi, ama Rusya bölgede en etkili aktör oldu. İran ve Şii milislerle olduğu gibi Sünni Türkiye ile de anlaştı. Suriye muhaliflerine yardım eden Suudi Arabistan, Rusya’ya açılmaya başladı. IŞİD yenildi. Amerika’nın bölgede kalmak için bahanesi kalmadı. Artık ABD, Suriye’deki Rus varlığını sineye çekmek zorundadır. Rusya sürecin sorumluluğunu taşımaktadır. Esad zafer kazandı ancak yarım milyon ölü ve milyonlarca mülteci sorunu var. Şimdi yaraları sarma ve barışma zamanı. İktidar ülkenin yarısını kontrol edebiliyor. Petrol, doğal gaz ve su kaynakları Kürt örgütlerin elinde. Bu bölgeler olmadan Suriye’nin yaşaması zor. Amerika Kürtleri federasyona zorluyor. Bu nedenle sorun yeni bir sürece girdi. Almanya Suriye’nin yeniden imarı ve barış için de devreye girmiştir. Şimdi Türkiye’nin Suriye ve Almanya ile sıkı ilişkiler kurmasının zamanıdır.