Ali Mercan: Avrasya'nın umut yılı

"2018 yılında Almanya’nın gündeminde yine öncelik Asya ülkeleri olacak"

2018 umut yılıdır. Bu “dilek ve temenni” değil bir saptamadır. Bilimin yol göstericiliği bu sonuca götürmektedir. Atlantik’in battığı, Avrasya’nın hızla şekillendiği, olgularla görüldüğü halde karamsarlık yayanlar var. Karamsarlık, batan güçlerin, Atlantikçilerin ruh halidir.

 

Bir süredir yazıyoruz. Almanya-AB küresel plânda kendi başına bir güç olarak yer almak istiyor, ağırlık koyuyor. Almanya, ABD’nin tarih olduğunu saptarken dünyada bağımsız ve düzen kurucu bir ağırlığa sahip olmak istiyor. Bu yönelim geçmiş de dikkate alındığında, bazı soru işaretleri yaratıyor. “Amerika tarih olurken onun yerine Almanya mı göz koyuyor?”

 

 

ALMANYA SÜPER GÜÇ OLUR MU?

 

Bu sorunun cevabını Trump’ın güvenlik stratejisi açıklamasından önce konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel veriyor: “ABD tarih oluyor, yerini Çin ve Rusya dolduruyor. Almanya bağımsız bir güç olarak etkin rol oynamalıdır.” Dünyadaki gelişmelerin Avrasya Atlantik saflaşması tarafından belirlendiği tartışma götürmez bir olgu. Bunun en önemli yanlarından birisi Atlantik’teki yarılma ve Almanya liderliğindeki AB’nin Avrasya’ya yönelmesidir. “Kaderini kendi ellerine alma, bağımsız bir güç olarak dünya politikasında yer alma” Atlantik hegemonyasından kopmaktır. Bütün Avrupa’da AFD, Le Pen gibi milliyetçi partilerin gelişmesi de Atlantik hegemonyasına karşı ulusal devletlere dönüşün sonuçlarındandır.

 

Helmut Schmidt başta olmak üzere Schrö- der, Steinmeier, Gabriel ve Başbakan Merkel, Almanya’nın tek başına bir süper güç olamayacağını açık olarak belirmişlerdir. Süper güç olmak bir istek ve yönelim sorunu değildir. Jeopolitik konum, ekonomik, askeri güç durumu vb.lerin toplamından oluşur. Hedeflerin objektif koşullarla uyum içinde olması gerekir.

 

Atlantik’ten bağımsızlığın öncülüğünü yapan Almanya ve Fransa ortak bir eksen olarak hareket etmektedirler. Özellikle Avrupa ordusu ve Almanya’nın nükleer alandaki kısıtlamaları bu yoldan aşılmış oluyor. İkili arasındaki rol paylaşımı, Aralık ayında Paris’te toplanan iklim değişimi zirvesinde de yaşandı. Koalisyon görüşmeleri nedeniyle 50 devlet liderinin katıldığı zirveye katılamayan Merkel’in yerine Fransa Başkanı Macron açış konuşmasını yapmıştır. Macron, İngiltere Başbakanı Theresa Mey ile birlikte yan yana “ABD’siz de olur, Trump’sız da” diye konuş- muştur. Bu meydan okumanın ABD ve Trump’ın sadece iklim sözleşmesinden çıkmasıyla sınırlı olmadığı gayet açıktır.

 

Almanya’da Hükümet kuruluşu neden uzadı ve kriz görüntüsü verdi? Almanya seçimlerinden hemen sonra Jamaika modelinin (Hristiyan Birlik, Sol Parti ve Yeşiller) Atlantik bağlantılarına yakın davranacağını, Avrupa’nın Atlantik’ten bağımsızlaşması nedeniyle bu hükümet formülünün olmayacağını yazmıştık. Nitekim büyük koalisyonun kapısı aralandı.

 

 

MERKEL: DÜNYA BİZİ BEKLEMEZ

 

Başbakan Angela Merkel, Almanlara yeni yılda hızla istikrarlı bir hükümet kurma sözü verdi. Üç aydan fazladır hükümet kurulamıyordu. Yeni yıl konuşmasında 2016’da yaşanan Berlin, Ansbach ve Würzburg’taki terör olayları, politik tartışmalarla geçen bir yıl, AfD’nin Federal Meclise girmesi konularına değinen Merkel, birlik ve toplum içinde saygı çağrısı yaptı. Merkel’in konuşmasında esas vurgu yaptığı konu Avrupa güvenliği idi. Merkel, işyeri güvenliği, ailelerin iyi yaşaması, mali bakımdan rahatlamaları görevlerini saydıktan sonra “Ortak hayatımızı ve hepimizin güvenliğini savunacak kuvvetli bir devlet olma alanına daha çok yatırım yapmalıyız” dedi. Koalisyon görüşmelerinde iki öncelik tartışılıyor. İçe dönük ekonomik düzeltmeler mi, dış politika ve güvenlik sorunları mı? Merkel konuşmasına şöyle devam etti: “Ortak tutum Avrupa için de gereklidir. Avrupalılar değerlerini dayanışma ve kendine güvenle içerde ve dışarıya karşı da savunmalıdırlar. Almanya ve Fransa ortak olarak Avrupa’nın geleceğinin diri olması için çalışıyoruz.”

 

 

İÇE DÖNÜK POLİTİKA MI

 

Muhafazakâr kanat Atlantik’ten bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran bir Almanya ve AB isterken Sosyal Demokratlar (SPD) halk sigortası, emekli aylıkları gibi konuları esas alıyor. Zaten Jamaika seçeneğinin gerçekleşmemesi dış politika ve güvenlik konularındaki anlaşmazlıklardı. Bütün sol görünümüne rağmen Yeşiller ve Sol Parti, Almanya-AB’nin bağımsız savunma gücünü arttırmasına karşı çıktılar. Bu partileri PKK’nın hararetli destekçileri ve onlar adına etkinlik izinlerini almalarından tanıyoruz. SPD içinde ise Steimeier, Gabriel gibi Schröder geleneğini sürdü- renler Atlantik’e karşı konumdalar. Bu sayede büyük koalisyon Atlantik’ten bağımsız politika yürütebiliyor.

 

13. kez yeni yıl konuşması yapan Baş- bakan’a karşı “Merkel gitmeli mi?” anketleri ve sonuçları basında yer almaya başlamıştı. En son ankete göre halkın yüzde 47’si Merkel’in gitmesini istiyormuş. Koalisyon görüşmeleri 7 Ocak’ta tekrar başladı...

 

 

İLİŞKİLERDE OLUMLU GELİŞME

 

Alman basınına yansıdığı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman Hükümeti için “Nazi metodları” gibi suçlamaları terk etmiş görünüyor. Türk gazetecileri, Erdoğan’ın “Steinmeier ve Merkel’le aram çok iyidir” dediğini Alman meslektaşlarından duymuş ve kulaklarına inanamamışlar. Ayrıca, Almanya, Hollanda ve Belçika ile hiçbir sorunumuz yok demiş. Bu açıklamalara dikkatle yaklaşmak gerekir diyen Avrupalı gazeteciler de, Türkiye’de olduğu gibi Erdoğan’ın istikrarsızlığını tespit ediyorlar.

 

Berlin Üniversitesi’ne bağlı Otto-SuhrEnstitüsü’nden Gülistan Gürbey bir röportajda, “Böyle olumlu açıklamaları dikkatle izlemeli, sözün gelişi gibi görmeli” yorumunu yapıyor. “Sözün gelişinden” kastı, “Erdogan büyük baskı altında, ABD ile bozuştu, ülkede ekonomi bozuk, ABD’de Türk-İran işadamı davası.” Erdogan’ın gazeteciler önünde “Düşmanı azaltıp dostları çoğaltmak” sözleri ekonomik bakış açısıyla söylenmiş görünüyor. Turist sayısı ve AB yardımları azaldı. Politika bilimcisi Gürbey’in görüşüne göre Türk-Alman ilişkileri sorunlu olmaya devam edecek. Özellikle 2016’daki darbe kalkışmasından sonra bozulmaya devam etti.

 

Dış politika uzmanlarına göre iyi ilişkiler Türkiye, Almanya ve AB’nin yararınadır. Almanya-AB Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı. 1996’dan beri ticaret hacmi yıllık 28 milyardan 145 milyar avroya yükselmiş. AB’de Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı Almanya aynı zamanda güvenlik ve enerji politikalarında da çok yakın ilişkiler içinde. Almanya-AB için ise Ankara önemli bir jeostratejik ortaktır. Tagesspigel’in not ettiği gibi, Afrika gezisi sırasında Erdoğan, “Direksiyonu kıracak kadar ağır bir sorunumuz yoktur” dedi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da iki ülke ilişkilerinde olumlu adımların gerekliliğine vurgu yapmış karşı tarafın da adımlarını hızlandırmasını istemişti. Alman politika çevreleri ve kamuoyunda Erdoğan’a karşı güvensizlik belirtilmekle birlikte Türkiye ile ilişkilerin gelişmesini istiyorlar.

 

 

ALMANYA, ÇİN VE RUSYA İLE BİRLİKTE

 

Almanya enerji ve güvenlik alanlarında Rusya ile köklü ilişkiler geliştirmektedir. ABD’nin Rusya karşıtı ambargolarını hafifletme veya kaldırma yanlısı tutum almaktadır. Almanya-AB Ortadoğu politikalarında da Atlantik müdahalelerine karşı gittikçe belirginleşen bir farklılık göstermektedir. İran’a, Kuveyt’e sahip çıkması, Barzani’nin Bağımsızlık tavrına karşı çıkması, Kudüs’ün İsrail’in Başkenti olmasını reddetmesi, son olarak İran’da itidal çağrısı vb. çoğaltabileceğimiz örnekler. Bunlar Almanya-AB tarafının kaderinin Avrasya ile birleştiğinin olgularıdır.

 

Gabriel’in konuşmasında Çin’le ilgili şu görüşler yer alıyor: “Çin’in ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ çok önemli. Çin, coğrafi, ticari, stratejik amaçlarını gerçekleştirmek istiyor. Ve büyük olasılıkla askeri boyutu da olacak. Çin’in dünya genelinde, uzun vadeli jeostratejik perspektife sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çin’in son 30-40 yıldır başardığı hızlı ve kararlı yükselişe saygı duyuyor, hayranlıkla izliyorum. Batı ise stratejiden yoksun.”

 

Almanya Çin’e büyük güven duyuyor, bu ülkenin kendisiyle birlikte Almanya’yı da değiştirdiğine inanıyor. Çin ve Asya ile ilişkilerden hep kazançlı çıkıyor. Son ÇKP Ulusal Kurultayı, Dünya Partileri Toplantısı, Kuşak Yol Projesi ve Şi Jinping’in yeni yıl konuşması insanlığa yeni ufuklar açan adımlardır. Ülkemizdeki olumlu her adım, aynı zamanda bütün insanlık içindir. Sosyalizm rehberliğinde ve Çin Komünist Partisi’nin yönetimindeki dünyanın en büyük nüfusu insanlığa güven vermektedir. Avrasya’nın ileri mücadele hattı, Batı Asya’nın öncü ülkesi Türkiye bir kez daha mazlum milletlere esin kaynağı olmaktadır.