Ali Mercan: Almanya politikasında Atlantik baskısı

‘Gelecek Avrasya’dadır. Avrasya’nın genişlemesi aynı zamanda Atlantik paktının parçalanmasıyla gerçekleşiyor

Yeni Koalisyonun kurulması süreci Almanya-Türkiye ilişkilerinde gerginliklere eşlik etti. Rusya’ya ambargo da önemli bir gerginlik sorunu oldu. Almanya’da hükümetin ancak 6 ayda kurulabilmesi sürecini, bu kadar uzamasında Transatlantik merkezinin rolünü yazmıştık. Bunun hükümetin kurulmasıyla sona erdiğini düşünmek gerçekçi olmaz.

 

Almanya’da koalisyonun kuruluş sürecinde Trump, alüminyum ve çelik için gümrük vergilerini yükseltti. Esas olarak Almanya ve Avrupa’yı hedef alan bu adıma Alman otomobil ihracatı da eklendi. Almanya-AB’ye karşı bu ABD engellerinin iç politika ayağı olduğu, bunun sadece koalisyonun uzamasıyla sınırlı olmadığı da bilinmektedir. Transatlantik içi çelişmelerde ABD silah tehdidi dahil her türlü yaptırımı ileri sürmektedir.

 

Almanya, ABD baskısı karşısında bazı tavizler vererek tehdidi savuşturmaya çalışmaktadır. Ayrıca gerileyen Amerika’nın yerine etki alanlarını güçlendirmeyi öteden beri gözetmektedir. Bu durum Almanya açısından çelişkili politikalar izlemesine yol açmaktadır. Avrasya ve Atlantik arasındaki jeostratejik ara konumu da bunu izah eden bir etkendir. Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel’in 24 Mart’ta Tagesspiegel’deki etraflı makalesi bunun göstergelerinden bir diğeridir. Önce şunu belirtelim, Gabriel’in tasfiyesinin Transatlantik baskılarıyla ilişkisi vardır. Gabriel, ABD’nin Türkiye’ye karşı politikalarını, PKK-PYD terör örgütlerini silah gönderilmesi dahil yanlışlığın ötesinde provokatif bulmaktadır. Türkiye’yi eleştirmeye devam etmek ama jeostratejik ilişkileri ve ortaklığı geliştirelim demektedir. Sonucunda bugüne ışık tutacak şekilde Avrupa’nın zarar etmesine yol açan Rusya’ya ambargo tecrübesini hatırlatmaktadır. Daha önce yazdığımız gibi Rusya’ya ambargo sonuçta kendilerini vurmuş ve Avrupa’ya ambargoya dönüşmüştür.

 

Almanya, sisteminin karakteri ve içindeki güçlü Atlantik varlığı nedeniyle yalpalamaktadır. Bu durum son AB Dışişleri Bakanları toplantısında dış politikada ortaklık sağlanamadığı şeklinde tespit edilmiştir. Türkiye gibi Almanya ve AB’nin de mecburiyetleri vardır. Almanya Fransa eksenli Avrupa, Avrasya’ya yönelmek zorundadır. Bu jeostratejik bir zorunluluktur. Çökmekte olan ABD, şantajla, ekonomik, politik ve askeri baskılarla bunu değiştiremez.

 

Unutmayalım, Avrupa Ordusu projesinin sürükleyicisi Almanya’dır. Avrupa’yı güçlü kılarak, birleştirerek, Atlantik’ten bağımsız hareketini sağlamanın öncüsü de Almanya-Fransa eksenidir. Almanya gibi büyük ve Avrupa’nın lideri olan bir ülkenin bugünden yarına 180 derece dönmesi düşünülemez. Görülen yalpalamalar manevra alanı kazanmak olarak da yorumlanabilir.

 

 

SÖYLEMLERE RAĞMEN TÜRKİYE’YE MALİ DESTEK

 

Örneğin dalgalanan Türkiye Almanya ilişkileri: Spigel’in 24 Mart 2018 tarihli 12. sayısında yazdığına göre Suriye’den mülteci akınına karşı Türkiye’nin sınır güvenliği için alınan tedbirlere Almanya da 80 milyon avro ile katılmış. Ayrıca gelişme yardımı çerçevesinde Otokar Firmasına 35,6 milyar avro havale edilmiş, Kobra 2’lerin zırhlı parçayla geliştirilmesi için. Bunlar Suriye hududunda Türkiye’nin güvenliği için görev yapmaktadır. Türkiye Yunanistan sınırının güvenliği için Aselsan’a 30 milyon avroluk bir proje verilmiştir. Mart 2016’da da AB Türkiye’ye mülteci akınını durdurması için 3 milyar avroluk anlaşma yapmıştır. Türkiye’ye yardımlar kesilsin açıklamalarının politik manevra veya Türkiye’nin tavırlarına karşı politik manevra olduğu anlaşılmaktadır. Spiegel’in yukardaki haberin içinde TSK’nın Suriye’de sivillere ateş ettiğinin yalan olduğu, sivillere ateş etmenin PKK PYD tarafından yapıldığı kayıtlarla belgelenmiştir. Bu tür yayınların artık Almanya’yı etkilemesi zorlaşmıştır.

 

PKK yandaşlarının eylemlerine karşı Almanya’nın tavrı ortadadır. Terör örgütüne karşı yasaklar uygulanmaktadır ve adım adım gelişmektedir. Ancak Atlantik bağlantılarının en güçlü olduğu alanlardan birisinin istihbarat örgütleri olduğu ve terör örgütlerinin kollanmasında önemli roller aldığı unutulmamalıdır.

 

 

TÜRKİYE AMERİKA’YLA MI SAVAŞIYOR ‘BATI’ İLE Mİ?

 

Son gelişmeleri Atlantik paktının tekrar yapıştığı gibi anlayanlar olabiliyor. Türkiye Amerika ile savaştığı halde sanki Almanya ve AB ile de fiilen savaşıyor gibi yazılar yazılmakta, açıklamalar yapılmaktadır. Başta AKP Hükümeti’nin Trump’la ortak politikalar belirliyoruz vb. derken AB ve genel olarak “Batı” ya veryansın etmesi buna örnektir. Bu tutum Atlantik’i birbirine yaklaştırmaya hizmet eder. Gelişmelere stratejik olarak bakmak, yani önce büyük resmi görmek gerekir. Taktik, yani günlük politikalar sonra gelir. Sıralama yapmak gerekir. Evet, Batı sistemi çökmüş, çürümüştür. İnsanlık için yapacağı bir şeyi ve geleceği kalmamıştır. Batı’nın sistemini açıklamalı, ülkemize ve batıda yaşayan vatandaşlarımıza karşı olumsuz tutumlarını eleştirmeli ve mücadele etmeliyiz. Bu taktik konumdaki duruş stratejik bakışa, geleceğe yönelik tutumlara engel olmamalıdır. Gelecek Avrasya’dadır. Avrasya’nın genişlemesi aynı zamanda Atlantik paktının parçalanmasıyla gerçekleşiyor. Avrupa ayağı olmadan Avrasya’da bütünlük sağlayamaz. Bu nedenle daha önce Amerika’nın üssü olan Avrupa’nın özellikle Almanya’nın Avrasya’nın gelişmesinde oynadığı role göre politika geliştirilmelidir. Türkiye bu konuda edilgen, yani tepkisel mi davranacak, yoksa uzun vadeli, yapıcı, birleştirici ve köprü rolünü doğru mu uygulayacaktır? İşte sorun buradadır. Unutmayalım ne Türkiye Almanya-AB’den, ne de Avrupa Türkiye’den (üyelik değil) vazgeçebilir. Bu zorunluluğun yararımıza olması Türkiye’nin milli ve dirayetli politikalar izlemesine bağlıdır.

 

 

AVRUPA’NIN İNİSİYATİFİ ELE ALMA ÇABALARI

 

Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Bakanlığının resmi sitesinde yayınlanan açıklamasında “Avrupa’nın çelik ve alüminyum sanayi için iyi haberler var. Tek bir ağızdan konuşan birleşik bir AB sesini duyurmaktadır. Ancak temel çelişme durmaktadır. Bundan sonrası Mayıs başına kadar sürdüreceğimiz görüşmelerde adil ve kurallara bağlı ticaret ve çok kutuplu dünya ticaret sistemi görüşlerimizde güçlü olmamıza bağlıdır” ifadelerini kullandı

 

Diğer taraftan, Federal Meclis Irak’a asker göndermeyi onayladı ve Kuzey Irak’ta yürütülen başarılı talim terbiye (Peşmerge’ye) de son bulmuştur denildi. Bu karar Federal Almanya resmi sitesinde yayımlandı. Artık ‘Almanya Peşmerge’yi eğitti’ yönünü görürken, bunu resmen kaldırdığını da görmek gerekir.

 

27 Mart’ta Donald Trump ve Angela Merkel arasında gerçekleşen bir telefon görüşmesinde gümrükler, Kuzey Kore ve Putin konularını görüştüler. Bu kadar nazik konuları görüşen ikili karşılıklı olarak birbirlerini bile övdüler. Beyaz Saray ve Federal Hükümet’in karşılıklı yaptıkları açıklamalarda esas olarak gümrükler konusunun görüşüldüğü bildirildi. Merkel, AB ve ABD arasında bir diyalog süreci istedi. Merkel, diyalog sürecinin kurallar temelinde uluslararası bir ticaret sistemini dikkate alarak yürütülmesini istedi. Görüşmelerde gelecekteki ticaret kuralları belirlenecek. Trump ve Merkel’in Rusya’ya karşı Londra ile dayanışma içinde oldukları belirtildi.

 

Almanya Dışişleri Bakanı’nın 192 devleti ikna ederek ülkesinin BM Güvenlik Konseyi için değişik bir seçim kampanyası yaptığı belirtiliyor. Bu amaçla iki yıllık bir propaganda turu başlatmış bulunuyor. Maas 27 Mart akşamı New York’ta Karibik ve Pasifik ada devletleri BM Büyükelçileri ile buluştu. Akşam yemeğinde ana konu “Dünyanın ısınması ve suların yükselmesi” gibi iklimin korunması idi. Maas, Çarşamba günü de BM Genel Sekreteri Antonio Gutterres, ABD BM Büyükelçisi Nikki Halley ve Afrika temsilcileriyle görüşecek.