Ali Mercan: İstenmeyen NATO

Türkiye kendisini arkadan hançerleyen Amerika ve NATO’ya karşı durmalıdır. İncirlik kapatılmalı, diğer Amerikan üsleri, füze savunma radarları sökülüp atılmalıdır.


22 Şubat günü basında yer aldığına göre Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Brüksel’de meslektaşlarıyla katıldığı NATO toplantısında, NATO’nun Ege Denizi’nden çekilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye, yasadışı göçmen geçişlerine karşı Ege Denizi’nde oluşturulan NATO misyonuna son verilmesini istiyor. Aslında kaçak göçmen sorunuyla Türkiye tek başına uğraşıyor. En çok şikayetçi olan İngiltere ve Almanya bu sorunla ilgilenmiyor. Kaçak geçişlerin yüzde 90’ı Türk Sahil Güvenliği, yüzde yedisini Yunanistan, sadece yüzde üçünü NATO misyonu engellemiş. Türkiye’nin ısrarına rağmen NATO, Ege’den çekilmeye yanaşmıyor.


Kıbrıs’ta İngiltere ve Türkiye’nin garantörlüğü yerine NATO getirilmek isteniyor. Böyle bir gelişme KKTC’nin ortadan kalkması yanında, Amerika’nın (Aynı zamanda İsrail’in) Doğu Akdenize hâkim olması, Türkiye’nin büyük bir savunma zaafiyetine uğraması demektir. Bunlara ek olarak Karadeniz’de NATO girişimleri ve askeri yığınaklarla birlikte baktığımızda büyük bir kuşatma girişimine hedef olduğumuz görülüyor.

 


ABD’NİN PLANI


Almanya, NATO yükümlülükleri çerçevesinde Litvanya’ya, Rusya sınırına 100 km yakınına Murder ve Leopar 2 panzerleri yerleştiriyor. ABD, Polonya ve Litvanya’ya binin üzerinde NATO askeri yerleştiriyor. Ayrıca Karadeniz’de manevra alanını genişletiyor.


Sayın Amiral Soner Polat’ın 24 Şubat tarihli Aydınlık’taki “Karadeniz’de NATO’dan pusu” başlıklı yazısında, “NATO’nun Karadeniz havzasında kara, deniz ve hava gücünü arttıracağını” Pakt’ın Genel Sekreteri Stoltenberg’ten aktarıyor. Bunun temelleri NATO’nun 2016 Temmuz’undaki Varşova Zirvesi’nde atıldı. Romanya koçbaşı oldu; Bulgaristan peşine takıldı. Türkiye “Havet” dedi (S. Polat). Romanya’ya füze kalkanı yerleştirildi. Ayrıca buraya 5 bin kişilik bir NATO gücü yerleştirilecek. Bulgaristan, ABD’ye üs verdi. Ayrıca orası 5 bin kişilik NATO gücü için genişletiliyor. Bu örnekler gittikçe artıyor. Avrupa’da, Amerika’ya “Körü körüne itaat etmeme” fikri geliştiği için bu tür girişimlere Almanya ve Fransa’nın katılımı iç politikada tartışma yaratıyor. NATO’nun bölgedeki toplam girişimleri Rusya’yı ana tehdit olarak belirlemesine bağlı. Oysa Avrupa’nın fiilen önde gelen ülkesi Almanya, güvenliklerini Rusya ile birlikte planlamaktadır. Rusya da bunu istemektedir.

 


NATO’NUN MİSYONU


Trump’ın yardımcısının ABD’nin NATO’ya bağlı olduğu açıklamasına rağmen, AB ülkelerinin Amerika’nın, NATO için istediği mali yükümlü- lükleri yerine getirmeleri zor görünüyor. Dahası NATO’nun rolü tartışma konusu. Soğuk Savaş sona ereli bunca yıl geçtiği halde NATO yine Doğu Batı zıtlığı üzerinde yaşıyor. Rusya’ya karşı “nüfuz yarışı” NATO bölgesi içinde ve dışında gerginliklere ve sürtüşmelere yol açıyor.

 


‘NATO’NUN DEVRİ GEÇTİ’


Münih Güvenlik Konferansı (MGK)’nda Avrupa, savunmasını kendi gücüne dayanarak sağlamak, ABD ve denetimindeki NATO’ya muhtaç olmamak yönünde politika geliştiriyor. Almanya caydırıcılık gücünü geliştirerek nükleer alana girmek istiyor. Bu anlamda Fransa ile işbirliği, etki ve katkı yapmayı planlıyor. Buna gerekçe olarak da “Amerika nükleer şemsiyesini kapatırsa ne olur?” sorusu gerekçe gösteriliyor. (Die Zeit, 16 Şubat 2017.)


NATO’nun demode olduğunu Amerika’nın yeni Başkanı Donald Trump söyledi. MGK öncesi ve sırasında da NATO bir sorun olarak gündeme yerleşti. NATO’nun vaktinin geçtiği söylemini değiştiren Tramp, NATO’nun giderlerini Avrupa’nın sırtına yıkmak istiyor. MGK sırasında net olarak ifade ettiği gibi Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ABD’ye körü körüne itaate karşı çıktıktan başka kendi güvenlikleri için daha çok pay ayıracaklarını açıklamıştı. Şansölye Merkel de NATO’ya katkı yapabiliriz ama dedikten sonra “Aynı göz hizasında olmalıyız, AB kendine güvenen bağımsız tavrını takınmalı” gibi Almanya’nın görüşlerini tekrar etmişti. MGK’da Mike Pence ve JohnMcCain hep “Amerika’yı silemezsiniz” tehdidi savurdular. “Birbirimize muhtacız” söylemi altında yatan anlam buydu. 2014 NATO zirvesinde 2024’e kadar üye ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılalarının yüzde ikisini İttifaka vermeleri kararlaştırılmıştı. Ancak, Almanya bile yüzde 1,2 ye ulaşabildi. NATO payı Almanya’da, koalisyon içinde sorun yaratıyor. Ekonomik darboğaza, bir de NATO payına itirazlar yükseliyor. Sonuç itibariyle, NATO ve AB aralarında kolay konuşamıyorlar.

 


NATO YERİNE RUSYA


Fransa’nın güçlenen lideri Marine Le Pen de, AB’ye karşı açıklamaları yanında, NATO’ya da karşı çıkıyor. Avrupa’da yükselme eğilimi gösteren “Radikal sağ” ve ‘sol’ partiler yanında genel anlamda da NATO’nun rolü üzerine tartışmalar yayılıyor. MGK’nda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lawrow da ısrarla “NATO’nun miadını dolduğunu” açıklamıştı.


Federal Alman Meclisi Sol Parti Grup lideri Sahra Wagenknecht, Rusya’nın da içinde bulunduğu kolektif bir güvenlik sistemi kurulması gerektiğini söyledi. Bu görüşün Alman politikasında yaygın bir yeri vardır. Sputnik’in haberine göre Funke Medya Grubu’na konuşan Wagenknecht, “NATO lağvedilmeli ve Rusya’yı dahil edecek bir kolektif güvenlik sistemi ile değiştirilmeli” dedi.

 


SAVUNMA DEĞİL SALDIRI PAKTI


1949 yılında kurulan NATO, soğuk savaş döneminde Batı’nın askeri kolu olarak işlev gördü. NATO’nun askeri bütçesi 1 trilyon dolar. Küresel askeri giderlerin yüzde altmışına tekabül ediyor. Bu meblağın yüzde yetmişini ABD ödüyor, parayı verenin düdüğü çaldığı malum. Bilindiği gibi Amerika bütün üye ülkelerde Gladyo-Süper NATO adlı derin devleti örgütledi. Batı Almanya 1955’te dahil edilerek Sovyetler Birliği (SB) ne karşı NATO’yu tahkim ettiler. Varşova Paktı bunun üzerine kuruldu.

 


TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKMALIDIR


Türkiye, Münih Güvenlik Konferansı’nda sergilediği titrek, edilgen tutumuyla içinde bulunduğumuz vatan savunması sürecine uygun davranmamıştır. Bütün Avrupa ve dünyadan Amerika ve NATO saldırganlığına karşı sesler yükselirken, onlardan destek ve yardım beklemek olacak iş değildir.