Adnan Akfırat: Kovid-19 sonrası Çin gözlemleri

Masallardan biliriz, o güzel ülkeye varmak için pek çok zorlukla mücadele etmek gerekir. Yedi başlı ejderhayı yenmek, tuzaklı yollardan geçmek ve çeşitli hilelerle seni caydırmaya çalışan şeytana uymamak şarttır.

 

 

MASAL ÜLKESİNE GİDİŞİN ZORLUKLARI


Bugün bir bakıma Çin’e gitmek de benzer! Önce aşı olunmalı. Aşı kartını aldıktan sonra vize başvurusu yapmalı. Vize için, alınması mümkün olmayan yerel hükümet onaylı davetiyeyi ya da çalışma belgenizi ibraz etmeniz şart. Vizelerden sorumlu konsolosun “ahret sualleri”ni aşıp, en az iki kere belgelerinizin gerçek ve özgün olduğunu kanıtlamalısınız. Vize alındı, diyelim. Macera yeni başlıyor.

 

Eğer Türkiye’den doğrudan uçuş varsa, onu tercih etmek zorundasınız. Şu sıralar THY sadece Guangzhou’ya uçuyor. Giden yolcularda Kovid-19 virüsüne rastlanınca, iki, üç hafta uçuşlar askıya alınıyor. O zaman Çin’e gidiş için bir aktarmalı uçuş kabul ediliyor. Ama aktarma yapılan şehirden Çin’e girişinizi de sık sık denetlemelisiniz. Çin hükümeti, bu uçuşları da askıya alabilir. Başımıza geldi. Singapur’dan Çin’e giriş, bileti aldıktan sonra durduruldu. Şansımıza THY sefere başladı. Uçak biletleri ise ateş pahası.

Bileti de aldınız diye sevinmeyin. Bu kez, Çin hükümetinin çevrim içi sağladığı “yeşil kod”u almanız gerekiyor. Bunun için varıştan 48 saat öncesinde PCR test yaptırmanız ve sonucun negatif olması şart. Hem de nükleik vücut testi yaptırmanız ve geçmişte Kovid-19 virüsüne yakalanıp yakalanmadığınızın, kanınızdaki antikor düzeyinin sonuçlarını göstermeniz gerekli. Bu testleri Çin Büyükelçiliği’nin ve Başkonsolosluğu’nun belirlediği laboratuvarlarda yaptırmanız gerekiyor.

 

Pasaportunuzu, vizenizi, biletinizi, aşı karnenizi, test sonuçlarını Çin’in merkezi sağlık web sitesine yükleyip bekleyeceksiniz. Çin’de en yaygın haberleşme uygulaması olan WeChat’te “yeşil kod” göründükten sonra, uçağa binebilecek duruma geliyorsunuz. Havaalanındaki sağlık ve güvenlik amaçlı sıkı denetimlerden geçtikten sonra uçağa girişte bir kere daha bütün evraklarınızı tek tek göstermeniz gerekiyor. Hepsinin fotoğrafları çekiliyor. Çin’deki gümrük görevlilerine iletiliyor, Guangzhou’dan onay gelince uçağa adım atabiliyorsunuz. Uçuşta, yemek dışında maskenizi çıkarmak yasak. Maskeli uyuyabilirsiniz.

 

 

TAYKONOTLAR ÜLKESİ


Çin’de uzay çalışmalarına katılan özel giysili kişilere “taykonot” deniyor. Çince “Taikong”, uzay demek. Buradan üretilmiş. Çin’e varınca, uçağın kapısından çıkışı anından itibaren taykonot gibi giyinmiş kişiler dışında kimseyi göremiyorsunuz. Bütün Çinliler, virüsten korunmak için böyle giyiniyor sanısına kapılabilirsiniz. Çünkü Çinli yolculardan bazıları da uçağa bu giysilerle geliyor.

 

Çin’e girişte denetimler çok sıkı. Pasaportlarınızı fotoğraf sayfasını açıp, şeffaf torbaya koymanız isteniyor. Dışarıdan gelen her nesne ile temas engelleniyor. Ellerinde çift katlı ameliyat eldivenleri var ama yine de torbaya koymalısınız. Herkese bir numara veriliyor. O numaranın bir örneği pasaportunuzun arkasına yapıştırılıyor biri de giysinizin üzerine. Araya birilerinin karışmaması için önlem!

 

Özel giysili yetkililerin gözetiminde sağlık istasyonuna varınca sıraya giriyorsunuz. Önce sağlık denetiminden geçiliyor. Bir kez daha PCR ve kan testi yapıyorlar. Eğer hastalık yok ise, polis denetimine gidiliyor. Sınır polisi, vizeniz var ama Çin’e gelmenizin neden zorunlu olduğunu ve Çin’de ne yapacağınızı anlatmanızı istiyor.

 

Giriş damgası vurulduktan sonra bitti diye sevinmeyin. Valizinizi aldıktan sonra yine sıraya giriyorsunuz ve havaalanından çıkmak için otobüs bekliyorsunuz. Otobüslerle aktarma istasyonuna gidiyorsunuz. Otobüs şoförleri de taykonot kılığına bürünmüşler. Aktarma istasyonunda yolcular ve taykonot giysili görevliler dışında kimse yok. Bir süre bekledikten sonra otobüslerle, 14 gün karantinada kalacağınızı otellere dağıtılıyorsunuz. Bu işlemler, üç-dört saat sürüyor. Su, yemek bedava.

 

 

21 GÜN KARANTİNA


Otele varınca, özel bir bölüme alınıyor, özel bir kapıdan giriyor yine, özel giysililer dışındaki kişilerle karşılaşmıyorsunuz. Otel odası dışına çıkmak yasak. Koridora bile! Günde iki kez ateş ölçümü var. Girdiğiniz gün, bir hafta sonra ve 13 gün sonra üç kez PCR testi yapılıyor. Hastalıklarınız, aldığınız ilaçlar kayıt altına alınıyor. Yalnız kalmanın ruh halinizi olumsuz etkilemeyeceğinden emin olmak için çalışıyorlar.

 

Yabancı dilde iletişim kuracağınız telefon numaraları ve web siteleri bildiriliyor. Günde üç öğün yemek dağıtılıyor. Dilerseniz dışarıdan sipariş verebiliyorsunuz. Otelin ücretini kendiniz ödüyorsunuz. Son gün bir kez daha sağlık denetiminden geçip, Çin içinde geçerli olan “sağlık kodu”nuzun yeşile dönüşmesini bekliyorsunuz. Yeşil, Guangzohu’dan çıkışta 24 saat geçerli. Süre sonunda sarıya dönüyor. Guangzhou’dan başka şehre gidecekseniz önceden bildiriyorsunuz. Çünkü çıkış da sıkı denetimde. Havaalanı ya da tren istasyonunda girişte, valiz tesliminde, uçağa girişte üç kez bütün belgelerinizi göstermeniz ve yeşil kodunuzun incelenmesine izin vermelisiniz.

 

Gittiğiniz şehre girişte de aynı işlemler yapılıyor. Diyelim evinize vardınız. Bir hafta daha denetimli gözetimde kalıp, iki kez daha test yaptırınca, sonuçlar negatif ise, hastalık belirtisi saptanmamışsa tekrar yeşil oluyor ve nihayet insan içine çıkabiliyorsunuz. 


 
‘TÜRK ÖĞÜN ÇALIŞ GÜVEN’


Bu sıkı önlemler, Çin’in salgını nasıl yendiğinin kanıtı.

 

Maalesef, Özal sonrası yakalandığımız, “bedel ödemeden başarı bekleme” bulaşıcı hastalığından muzdarip Türk milleti olarak bu sıkı önlemleri anlamakta zorlanıyoruz. Bedel ödemeden, emek vermeden, sıkıntı çekmeden başarı kazanılmıyor. Büyük Atatürk’ün neden “Türk, Öğün, Çalış, Güven” dediğini idrak ederek, biz daha iyisini yapabiliriz.

 

 

ÇİN SANKİ BAŞKA GEZEGENDE


Çin’e gidişin güzel tarafı, karantina sonrası. Hastalık yok. Toplu ulaşım araçları dışında maske takma zorunluluğu yok. İnsanların toplu bulunduğu yerlerde otomatik aygıtlarla ateşiniz ölçülüyor. Arkadaşlarınızla buluşabiliyor, serbestçe gezebiliyor, topluca yemek yiyebiliyor, birlikte eğlenebiliyorsunuz. Üretim ve dağıtım çarkları düzenli çalışıyor. Hizmetler aralıksız sürüyor.

 

On beş ay aradan sonra, Çin’de dört kenti gördüm. Guangzhou, Şanghay, başkent Pekin. Şimdi Dünya Ekoloji Forum’una katılmak için güneydeki Jiangxi eyaletine bağlı Ganzhou şehrindeyim.

 

İl göze çarpanlar; insanlar daha neşeli ve tasasız. Kentler daha temiz ve düzenli. Devlet görevlileri daha enerjik ve daha disiplinli.

 

Çin sanki çağ atlamış. Pek çok hizmet dijitalleşmiş. Her yaştaki insan size cep telefonundan hizmet almayı öğretebiliyor. Nakit para işlevini yitirmiş gibi. Taksi şoförleri bile dijital ödemeyi şart koşuyor. Şoförsüz otobüsler hizmete başlamış. Trafik sıkışıklığı azalmış.

 

 

GÜNDE 20 MİLYON DOZ AŞI


Çin kendisi rahata ermiş, gözünü dışarıdaki salgının durumuna dikmiş durumda. Bu yazı kaleme alınırken, Çin’de yapılan aşı dozu sayısı bir milyarı aşmıştı. Her gün 20 milyon doz aşı yapılıyor. Sokaklarda aşı masaları kurulmuş, hemencecik aşıyı yapıyorlar. Megafonlarla çağrılar yapılıyor, aşı olmak teşvik ediliyor.

 

 

‘HER ÜLKEYE BİR ÇKP LAZIM!’


Çin halkının devlete ve Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) güveni en üst düzeye çıkmış durumda. Parti üyesi olmayan dostlarımız bile, sözü mutlaka Çin’in salgın konusundaki başarısına getiriyor. Ekonomi tıkır tıkır işliyor. Ürün ve hizmet bolluğu var. Hayat pahalanmış ama gelirler de artmış. Salgından en çok etkilenen ithal gıda ürünleri. Ancak yine de sıradan marketlerde ithal gıda ürünleri görebiliyorsunuz.

 

Devlet Başkanı ve ÇKP Genel Sekreter Xi Jinping’e içten takdir ve sevgi var. ÇKP’nin 100. yılını kutlama etkinlikleri sadece Parti üyelerinin değil, 1,4 milyarlık Çin halkının birinci dereceden ortak meselesi. Türkiye’de geçen yaz dışında eve tıkılıp kaldıktan ve salgından büyük sıkıntı çeken dünya manzaralarından sonra, hastalık yokmuş gibi yaşayıp, feraha ermek büyük bahtiyarlık.

 

Halkçı ve kamu öncelikli bir yönetim ve disiplinli halk ile en ağır sorunlar aşılabiliyor. İstanbul’da etkili bir işadamı arkadaşımın dediği gibi: “Demek ki her ülkeye bir ÇKP lazım!”