Adnan Akfırat: Çin, saldırgan dış politikaya mı geçti?

Vatan bütünlüğümüzü, ulusal birliğimizi korumak, üreten Türkiye’yi inşa etmek için yükselen Asya’yı ve onun motoru olan Çin’i doğru anlamamız zorunlu

Arif olanlar bilir! Bilgisizler, eksiklerini bir nevi “caka satarak” kapatırlar!

 

“Hava atma” sevdalıları derin bilgi sahibi olduklarını göstermek için özgün benzetmeler kullanmaya bayılırlar. Bir yerde kendini olduğundan bilgili göstermek için özel bir çaba varsa, biliniz ki orada cahillik ve önyargı vardır. Türkiye’de Çin hakkında yazıp, konuşanlar bilgi eksikliğini, Amerikan kaynaklarından ezberlenmiş bazı aforizmalarla kapatmayı bir tarz edinmişler. Ya da bilgi eksikliklerinin, giderek tutarsızlıklarının temeli bizatihi ABD’den yana tutum alma çabasıdır.

 

“Çin’in artık, ‘Savaşçı Kurt Diplomasisi’ stratejsine geçtiği” de bu türden bir uydurmadır!

 

 

YARATILAN ALGI,GERÇEĞE YENİLİYOR


Son zamanlarda Çin Dışişleri Bakanlığı’nın, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Kanada ve Avustralya’nın küstahlıklarını yüzlerine vurunca “Çin ‘Savaşçı Kurt Diplomasisi’ stratejisine geçti” diye bir kampanya başlatıldı.

 

Bu kavram, Çin özel harekât kuvvetlerinin özel bir timini öne çıkaran ve Çin’de gişe rekorları kıran “Rambo” türü “Wolf Warrior” ve “Wolf Warrior II” filmlerinden türetilmiş. Bu filmlerin ilki 2015 yılında, ikincisi ise 2017’de gösterime girdi. 

 

Ardından ABD’nin haydutluğunun sözcüsü CNN ve Wall Street Journal (WSJ) gibi yayın organlarında Çin’in artık “Savaşan Kurt tarzı diplomasiye” geçtiğini ileri sürdüler. Bu konuda yabancı basında oldukça fazla makale ve haber bulunuyor. Çin yayın organları da laf yetiştirmeye çalışıyor.(1)

 

Aslında değişen, Batı’nın kendi kafasında yarattığı Çin algısı. Atlantik kampı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, kendi gücünü aşırı abarttı. Francis Fukuyama’nın kaleminden “Tarihin Sonu”na gelindiğini ileri sürecek kadar gerçekten kopmuşlardı. Neoliberalizmin önünde hiçbir engel olmadığına kendilerini ikna etmek için Çin’i, kendi gerçeğinden farklı bir şekilde tanımlayıp, tanıttılar.

 

Onlara göre Çin, “Amerikan sermayesi sayesinde ihracata dayalı olarak büyüyen, kendini yönetmekten aciz bir ucuz işçi cenneti” idi.

 

Her ne kadar Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip beş üyesinden biri ise de uzun zaman “ensesine vur, ekmeğini al” diye sınıflanan devletler arasında sayıldı. Çin Halk Cumhuriyeti’nin yöneticileri ise, Batı’nın şişinmesinin işine geleceğini öngörerek, dışarıdaki bu söyleme fazla itiraz etmedi. ABD’nin kendi kazdığı tuzağa düştüğü görünüyor.

 

Batı’nın zorbalığa karşı durduğu için Çin’i zorbalık yapmakla suçlamasının arka planında, “Çin de kim oluyormuş?” küçümsemesi, hatta aşağılaması var.

 

Batı’nın iki yüzlü tutumunu, Mavi Vatan’ı savunma kararlılığımızı, “Yeni Osmanlı olma düşü”, “saldırganlık” diye suçlamasından bugün biz doğrudan yaşıyor, biliyoruz. 

 

 

HAYDUDUN KARA ÇALMASI


Hz. Ali’nin çok güzel bir sözü var: “Kötü kişi başkalarını kendi gibi bilirmiş!” Çin’in egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve haysiyetine sahip çıkmasını, “Savaşan Kurt Diplomasisi”ne benzetene bakın hele! 1945’ten bu yana her gittiği coğrafyaya kan, gözyaşı, yıkım ve savaş götüren ABD, Çin’i zorbalıkla suçluyor!
 
Çin İnsan Hakları Araştırmaları Topluluğu’nun yaptığı hesaplamaya göre, “II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden 2001'e kadar, dünyanın 153 bölgesinde meydana gelen 248 silahlı çatışmanın 201'i ABD tarafından başlatıldı. Yani toplam sayının yüzde 81'i! ABD tarafından yürütülen saldırı savaşlarının çoğu tek taraflı eylemlerdi. Bu savaşların bazılarına kendi müttefikleri bile karşı çıktı. Bu savaşlar, sadece çok sayıda askeri cana mal olmadı, aynı zamanda çok ciddi sivil kayıplara ve maddi hasara neden olarak korkunç insani felaketlere yol açtı. Amerika Birleşik Devletleri'nin bencilliği ve ikiyüzlülüğü de bu dış savaşlarla tamamen açığa çıktı.” (2)

 

 

ÇİN’İN BAŞINA TAŞ MI DÜŞTÜ?


ABD Başkanı Biden’ın dünyaya “ABD geri geldi” diye çalım satmak için düzenlediği Çin Halk Cumhuriyeti ile Alaska’daki ilk görüşmede Çin’li yöneticilerin net tavrı, ABD masalıyla uyuyanları uyandırdı. Ülkemizdeki sözüm ona siyaset duayenleri “Çin’in başına taş mı düştü” diye soruşturmaya başladılar.

 

Oysa Perşembe’nin geleceği Çarşamba’dan belliydi. Çin’in 2005’te Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesinden sonra, kendi ulusal politikasını adım adım inşa etmeye yöneldi. 2006 yılında uygulamaya konan 11. Beş Yıllık Plan ile, ihracata dayalı büyüme stratejisini terk etti, yerine iç pazara dayanan kalkınma stratejisi benimsendi.

 

Türk-Çin İş Der olarak 4-5 Aralık 2005’te İstanbul’da Mövenpick Otel’de düzenlediğimiz uluslararası Çin toplantısını kapsamını anlatmak için “Çin’e mal satmaya var mısınız?” sloganını seçmiştik. O yıllarda Çin’den almak moda idi ve bizim bu dengesizliği bozma uyarımız, Batı’dan esen kuvvetli dalgalar nedeniyle pek duyulmadı.

 

Çin, 1974 yılında efsanevi Başbakanı Zhou Enlai’nin BM kürsüsünden ilan ettiği, “Barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesi”nden hiçbir zaman sapmadı.

 

Çin, 1978-1989 arasındaki Zhao Ziyang dönemi dışında, hep hegemonyacılığa karşı çıkma ve sosyalizmde ısrar etme çizgisini sürdürdü.

 

 

XI JINPING YÖNETİMİNDE ÇİN, KENDİNE GÜVENİNİ ARTIRDI


Çin yönetimi, neoliberalizmin derin bir krize gireceğini öngörerek, ekonomilerinin dışarıya bağımlılığını azaltmak için yoğun bir çabaya girdi. Bu önlemler sayesinde 2008 krizinden en az hasar alan ülkelerden biri oldu.

 

Çin 2010 yılında Japonya’yı geçerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi sırasına çıktı. İç pazara dayalı kalkınma stratejisi, nicelikten çok niteliğe önem vermeyi zorunlu kılıyordu. Çin, kendi markalarını yaratmaya öncelik verdi. Bu ülke içinde bilim ve teknolojinin geliştirilmesini, halkın refahının artıracak önlemleri ve en büyük üretici güç olan halkın seferber edilmesini gerektiriyordu.

 

2012 yılında Xi Jinping’in, ÇKP Genel Sekreterliği’ne seçilmesinden sonra, yeni kalkınma stratejisi bütünlüklü hale getirildi ve Çin, adım adım kendine güvenini artırdı. Buna bağlı olarak da gelişen dünya durumuna uygun yeni bir dış politika stratejisi benimsedi. Gerileyen ABD’nin savaş çılgınlığına başvurmasını önlemek için, Çin ekonomisinin gelişmesini temel öncelik olarak gören dış politika terk edildi.

 

Xi Jinping’in dış politika stratejisi, Mao Zedung’un “Üç dünya teorisi”nde tanımladığı stratejinin günümüz koşullarına uyarlanmasıdır. ABD emperyalizmine karşı, kendi gücünü temel almak, gelişmekte olan ülkelerin gücüne dayanmak, Batı Avrupa, Japonya, Avustralya gibi kapitalist ülkeleri tarafsızlaştırmak ve onları giderek kazanmak.

 

 

ABD İSTİHBARAT RAPORU’NDA ÇİN


9 Nisan 2021 günü yayınlanan ABD’nin yeni yıllık istihbarat raporunda, Çin’in artan nüfuzunu genişletme çabası, ABD’ye yönelik en büyük tehdit olarak gösteriliyor.
 
Rapor, Çin’in “küresel güç olma dürtüsü”nü tehditler listesinde ilk sıraya koyarken, onu Rusya, İran ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) izliyor.

 

Raporda, "Pekin, Moskova, Tahran ve Pyongyang, salgına rağmen ABD ve müttefiklerinin aleyhine çıkarlarını ilerletme kabiliyetlerini ve niyetlerini gösterdiler" deniliyor. "Çin, ABD'ye çeşitli alanlarda (özellikle ekonomik, askeri ve teknolojik olarak) meydan okuyan ve küresel normları değiştirmeye çalışan bir rakip haline geliyor," saptaması yapılıyor.

 

Rapora göre Çin’in stratejisi, Amerika Birleşik Devletleri ile müttefikleri arasında çatlak yaratmak üzerine dayanıyor. Pekin ayrıca Kovid-19 salgınıyla mücadeledeki başarısını "sisteminin üstünlüğünü" desteklemek için kullanıyor diye de suçlanıyor. (3)

 

 

YANG JIECHI’NİN ÖNEMLİ YAZISI


Açık ve net konuşmasıyla ABD Dışişleri bakanı Blinken’e soğuk duş yaptıran Çin’in dış politikadaki en yetkin ismi Yang Jiechi’nin sözlerine kulak verelim. ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Büro üyesi Yang Jiechi’nin Qiushi dergisinin İngilizcesinde 14 Ocak 2021’de yayınlanan makalesi Çin’in yeni dönemdeki dış politikasının esaslarını belirliyor:

 

“Uluslararası hukuk, devletlerin ortaya çıkmasıyla oluşmuş ve uluslararası ilişkilerdeki değişikliklerle gelişmiştir. İnsan toplumunun tüm gelişim sürecinde, uluslararası hukuk, gelişmekte olan ülkelerin emperyalizme ve sömürgeciliğe direnmeleri, kendi çıkarlarını korumaları ve dünya barışını ve kalkınmasını ilerletmeleri için önemli bir araç olmuştur. Uluslararası hukukun siyasi, sınıf temelli ve çağdaş doğası gözden kaçırılmamalıdır.

 

“Derinleşen küresel değişimler ve değişen uluslararası düzen, uluslararası hukuk alanında değişikliklere, düzenlemelere ve yeniden şekillenmelere yol açmıştır. Süreç yeni başladı ve uzun bir süre gelecekte de devam edebilir. Olağanüstü özellikleri şunlardır:

 

“Birincisi, yükselen piyasaların ve gelişmekte olan ülkelerin rolü ve etkisi artmaya devam ettikçe, uluslararası toplumdan gelen çağrılar, uluslararası hukukun birleşik yorumlanması ve uygulanması için güçleniyor.

 

“Ülkeler, daha adil ve eşit bir uluslararası düzen ve eşit katılım için küresel bir yönetişim sistemi talep etmektedir. Ekonomik küreselleşmenin sağlıklı gelişimini teşvik etmek gerekir. Böylelikle dünya ekonomik kalkınmasının meyveleri ülkeler arasında düzgün bir şekilde paylaşılabilir ve küresel riskler ve zorluklar ortak müdahaleler yoluyla çözülebilir.

 

“İkinci olarak, uluslararası hukukun temel ilkeleri tek taraflılıkla sorgulanmış olsa da ülkelerin büyük çoğunluğu çok taraflılığı, eşitler olarak danışmayı ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğini temel davranış kuralları olarak benimsemeye devam etmektedir.

 

“Son yıllarda, bazı ülkeler, kendi iç sorunlarını gerektiği gibi çözememekle birlikte, ‘insan haklarını’ ve ‘iyi yönetişimi’ diğer ülkelerin içişlerine küstahça müdahale etmek için bahane olarak kullandılar ve hatta onlara karşı güç kullandılar veya kullanmakla tehdit ettiler. Bu tür girişimler, uluslararası toplumdan güçlü bir muhalefetle karşılandı.

“Dünya meselelerinin uluslararası toplum tarafından birlikte ele alınması ve anlaşmazlıkların istişare yoluyla çözülmesi için sesler gittikçe yükseliyor. Belirli ülkeler tarafından yapılan tek taraflı zorbalık, egemenlik, eşitlik, içişlerine karışmama, barış içinde bir arada yaşama dâhil olmak üzere uluslararası hukukun temel ilkelerini ciddi şekilde zayıflatır. Bu tek taraflı eylemlerin kabul görmeyeceği kanıtlandı ve başarısız olmaya mahkûmdur.
 
“Üçüncüsü, uluslararası kuralların oluşturulması ve iyileştirilmesi hız kazanıyor.

 

Küresel yönetişim, alanlar ve kapsam açısından genişliyor, küresel güvenlik riskleri ve zorlukları da öyle. Devletler arası etkileşim ve rekabet, geleneksel kara temelli bölgelerden denizler ve okyanuslar, kutup bölgeleri, dış uzay ve siber uzay gibi yeni alanlara, yapay zekâ ve büyük veri gibi yeni alanlara giderek daha fazla kaymaktadır. Böylesine büyüyen bir eğilim, acilen uluslararası işbirliği yoluyla kural koymayı gerektirir. Kovid-19 salgını, daha güçlü bir küresel yönetişim sistemine olan ihtiyacı daha da vurguladı. Küresel halk sağlığı alanında uluslararası yasal düzenlemelerin gelişimini hızlandırmak için aktif işbirliği çağrıları artıyor.

 

“Çekirdeğinde Yoldaş Xi Jinping olan ÇKP Merkez Komitesinin güçlü liderliği altında Çin, bileşik ulusal gücünü ve uluslararası etkisini ve çekiciliğini istikrarlı bir şekilde artırdı. Ülke, ulusal egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını korumak için uluslararası hukuku kullanma konusunda genel yeterlilikte büyüyor. İnsanlık için ortak bir geleceğe sahip bir topluluk oluşturma ve yeni bir tür uluslararası ilişkileri teşvik etmeyi temel ilke olarak belirlemiştir. Çin’in bakışı güncel, gelişmiş, doğa ve insan merkezlidir. Çin uluslararası alışverişler yürütürken, uluslararası hukukun uygulanması ve geliştirilmesine daha fazla vurgu yapacaktır.

 

“Çin, küresel yönetişim sisteminin reformunda ve geliştirilmesinde aktif rol almaktadır. Uluslararası ilişkilerde daha fazla demokrasi ve hukukun üstünlüğü çağrısında bulunur. Daha adil ve eşit bir uluslararası düzene olan bağlılığının temelini oluşturan teorileri ve uygulamaları geliştirmek için istikrarlı bir şekilde çalışmaktadır. Uluslararası değişim ve işbirliğini teşvik etmeye devam edecek ve dünya barışını ortaklaşa korumak ve ortak kalkınmayı kolaylaştırmak için diğer ülkelerle birlikte çalışacaktır.” (4)

 

 

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN GÜCÜ


Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, 23 Mart 2021’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, "Büyük ülkeler, diğer ülkeler üzerinde baskı kurmak yerine eşitliğin vurgulanmasında başı çekmeli ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın uygulanmasına örnek olmalıdır,” dedi. (5)

 

Wang Yi, 11 Nisan 2021 günü Singapur, Malezya ve Endonezya dışişleri bakanları ile Çin'in Fujian Eyaleti'nde yaptığı görüşmeler hakkında yaptığı basın toplantısında, Çin'in kendisini diğerlerinden üstün gören hiçbir ülkeyi kabul etmediğini söyledi. “Çin, uluslararası ilişkilerin temel normlarına sadık kaldığı için ve gelişmekte olan pek çok küçük ve orta ölçekli ülkenin çıkarlarını savunduğu için taviz vermeyecek veya geri adım atmayacaktır” dedi. (6)

 

 

HER ŞEY YÜKSELEN TÜRKİYE İÇİN! 


Çin başta olmak üzere dünyadaki gelişmelere Türkiye’nin yükselen değerleri açısından bakıyor, konulara aynı özenle yaklaşıyoruz. Vatan bütünlüğümüzü, ulusal birliğimizi korumak, üreten Türkiye’yi inşa etmek için yükselen Asya’yı ve onun motoru olan Çin’i doğru anlamamız zorunludur. Çin’in başarısından ve başarısızlığından öğrenmemiz gerekir. Bizim için öne çıkan davranış biçimi kendine güvenmek ve atılan adımlarda kararlı olmaktır. Çin’in ABD saldırganlığı karşısında geri adım atmaması ve eşit ve adil bir uluslararası düzeni kararlılıkla savunması Türkiye’nin yararınadır. Bu tutum Türkiye’nin İkinci İstiklal Savaşı’nı başarıya ulaştırmasına hizmet edecektir. Her şey yükselen Türkiye için!

 

DİPNOTLAR
1. https://www.wsj.com/articles/pushback-xi-china-europe-germany-beyond-u-s-11609176287, https://us.cnn.com/2020/05/28/asia/china-wolf-warrior-diplomacy-intl-hnk/index.html, https://news.cgtn.com/news/2020-12-21/-Wolf-warrior-diplomacy-Misportrayal-weaponization-and-solutions-Wp68wRGJlS/index.html,https://thediplomat.com/2020/05/interpreting-chinas-wolf-warrior-diplomacy/,https://economics.rabobank.com/publications/2013/october/the%2Ddriving%2Dforces%2Dbehind%2Dchinas%2Dforeign%2Dpolicy%2Dhas%2Dchina%2Dbecome%2Dmore %2Dassertive/, https://jamestown.org/program/early-warning-brief-the-xi-administration-openly-challenges-american-global-leadership-and-takes-multiple-measures-to-counter-washingtons-containment/?mc_cid=34b2c5cae8&mc_eid=9f30f742a0

2. https://www.globaltimes.cn/page/202104/1220648.shtml

3.https://www.nytimes.com/2021/04/13/us/politics/china-national-security-intelligence-report.html?%20utm

4. http://en.qstheory.cn/2021-01/14/c_604313.htm
5.https://www.globaltimes.cn/page/202103/1219999.shtml

6.https://www.globaltimes.cn/page/202104/1220289.shtml

 

 

16 Nisan 2021 Cuma / Aydınlık