Ne güzel bir atasözümüzdür: “Korkunun ecele faydası yok!”
Gerçekten öyle. Zalim bir sürecin sonunda dünyanın efendilerinin korktukları başlarına geldi. İnsanlığın geleceğini belirlemede artık onlar yok!
Atlantik sistemi sadece toplumsal, ahlaki, kültürel, siyasal olarak değil ekonomik olarak da iflas etmiş bulunuyor. ABD’nin “pabucunun dama atıldığını” resmeden yandaki şema, ABD’nin finans dünyasını yönlendirmede en etkin aracı olan Bloomberg Ajansı tarafından hazırlanmış. Bloomberg uzmanları, IMF’nin verilerinden satın alma gücü paritesine göre hesaplamışlar. (1)
2025’te, yani sadece beş yıl sonra, 15 büyük ülkenin dünya ekonomisi içindeki payını saptamışlar. Buna göre:
1. Çin % 27.7
2. Hindistan % 13
3. ABD % 10
4. Endonezya % 3.5
5. Rusya % 2
6. Almanya % 1.9
7. Türkiye % 1.8
8. Brezilya % 1.7
9. Japonya % 1.7
10. İngiltere % 1.5
11. Fransa % 1.5
12. Vietnam %1.4
13. Mısır %1.4
14. Güney Kore %1.4
15. Meksika %1.3
Atlantik kampının ülkelerinin (ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Japonya) dünya ekonomisi içindeki toplam payı ancak yüzde 16.6’ya ulaşıyor. Bu oran Çin’in ekonomik payının yüzde 60’ı kadarı, Çin ve Hindistan toplamının ise yüzde 40’ı nispetinde. Hey gidi günler hey!
PEKİN’DE DÜNYAYI ETKİLEYECEK TOPLANTI
Bu altüst oluş içinde Çin bir istikrar ve umut adası olarak duruyor. Pekin’de Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi 5. Genel Toplantısı, Pazartesi’nden bu yana devam ediyor. Dünya başkentleri nefesini tutmuş bu toplantının sonuçlarını bekliyor. 26-29 Ekim günlerinde dört gün sürecek toplantının en önemli gündem maddesi, Çin'in ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerinin belirlendiği 14. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2021-2025).
Çin, 1953 yılından bu yana ekonomisini beş yıllık planlarla belirliyor. 2016-2020 yıllarını kapsayan 13. Beş Yıllık Plan ile Çin’in, yoksulluk sınırı altındaki nüfusu sınırlayarak “orta halli refah toplumu”na ulaşması hedeflenmişti. Çin 2021 yılına ilk 100 yılık hedefini tamamlamış olarak girecek. İkinci 100 Yıllık hedef ise 2049’da “modern ve güçlü sosyalist ülke” olmak. Çin’de ilke, aşamalı ilerlemek. Önümüzdeki 30 yıl, hem beş yıllık dilimlerle hem de 15 yıllık hedeflerle planlanıyor. 14. Beş Yıllık Plan’ın ilkeleri 2035’e kadar uzanan dönemi de kapsayacak.
Bütüncül bir yaklaşım taşıyan bu cesur planla ekonomik yönetimin iyileştirilmesi ve birden çok hedef arasında dinamik bir denge kurulması amaçlanıyor.
14. Beş Yıllık Plan, geliri ABD ortalamasına ulaşmış 400 milyonluk orta sınıf dâhil olmak üzere dünya nüfusunun yaklaşık beşte birine sahip bir ülkenin yol haritasını yansıtmaktadır. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük ekonomisi olduğu IMF tarafından kabul edilen Çin’in yeni planının dünyayı etkileyeceği, hatta sarsacağı anlaşılır bir beklentidir.
BEŞ YILLIK PLANLAR NASIL HAZIRLANIYOR
Çin’de beş yıllık planların hazırlanması, ülkedeki katılımcı demokrasinin röntgeni gibi. Plan’ı hazırlamakla yükümlü olan Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu, bir yıl önceden bir taslak hazırlıyor. Bu taslak, her idari birimin meclislerinde ve yerel yönetimlerinde genişçe tartışılıyor ve kendi yerel birimlerine nasıl uyarlanacağı ayrıntılı olarak geliştiriliyor. En küçük birimden başlayarak hazırlanan plan taslakları, eyaletler düzeyinde ele alındıktan sonra merkeze iletiliyor. Yerelden süzülüp gelen halkın iradesi merkezde bütünleşiyor.
Binlerce düşünce kuruluşunun, üniversitelerin ve akademilerin seçkin uzmanlarının görüşü ve önerileri bir araya getiriliyor. Olgunlaşan taslak karara dönüşmeden önce bir kez daha aynı süreçten geçiriliyor.
En sonunda vatandaşların önerilerine sunuluyor. ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping, bu yıl düzenlediği yurt gezilerinde doğrudan vatandaşlardan 14. Beş Yıllık Plan’dan beklentilerini derledi. Başkan Xi, taban örgütlerinin ve sahadaki birinci derecedeki kurumların yöneticilerinin görüşlerinin merkeze ulaştırılması için talimat verdi. Bu yıl 16-29 Ağustos arasında internet üzerinden bir milyondan fazla öneri toplandığı açıklandı. Dolayısıyla bütün katkılarla olgunlaşan plan çok geniş bir toplumsal mutabakatı yansıtmış oluyor.
YENİ DÖNEMDE EKONOMİK BÜYÜME BEKLENTİSİ
Çin’in 14. Beş Yıllık Planı hazırlanırken dünya kritik bir eşiğe girmiş bulunuyor. Korona salgını hızını artırarak dünyayı kasıp kavuruyor. Sıkışan ABD yönetimi, Çin’i engellemek için yaptırım üzerine yaptırım açıklıyor. En çok da iyi bildiği bir yönteme baş vurarak Çin’in komşularını kışkırtıyor, Çin içinde istikrarsızlık yaratmaya çabalıyor. Kuşkusuz Çin, çok başarılı şekilde virüs salgınını durdurup ekonomisini ayağa kaldırmış olsa da dışarıdaki olumsuzluklar onu da etkiliyor.
Çin, 13. Beş Yıllık Planı'nda belirlenen yüzde 6,5 ve üzeri büyüme hedefini tutturdu. Ancak yeni dönemde daha düşük ve esnek bir büyüme hedefi belirlenmesi bekleniyor.
2021'de yüzde 7,6 büyüme tahminine rağmen önümüzdeki beş yılda Çin ekonomisinin büyümesinin yalnızca yüzde 5 olması öngörülüyor.
ÇİFT DEVİRLİ KALKINMA STRATEJİSİ
Önümüzdeki beş yıl içinde politikaların, Başkan Xi Jinping tarafından ortaya atılan “çift devirli kalkınma” stratejisi etrafında formüle edilmesi bekleniyor. Beklenen odur ki Çin, dış ticaretle desteklenen ve daha kendine güvenen bir ulusal ekonomi yaratmaya çalışacak.
Xi, Mayıs ayında ilk kez kullandığı "çift devirli kalkınma stratejisi" kavramını 15 Ekim’deki Shenzhen konuşmasında da kullandı. Atlantik sisteminin Çin uzmanları bu kavram karşısında çoğunlukla şaşkınlar. Wall Street Journal'ın Pekin temsilcisi Lingling Wei, stratejinin "Çin'in ana büyüme itici gücü olarak iç tüketime, pazarlara ve şirketlere öncelik vermeyi" içerdiğini, denizaşırı ülkelerden yatırımları ve yeni teknoloji transferinin ise "destekleyici bir role" indirgediği için eleştirdi. (2)
New York Times'tan Chris Buckley’ın yorumu ise şöyle: "Çin'in, dış pazarları ve yabancı sermaye yatırımlarını ikinci bir büyüme motoru olarak sağlama alırken, ekonominin ana itici gücünün sağlam bir iç talep ve yenileşme döngüsüne dayandırması gerektiği anlamına geliyor.” (3)
Xinhua ise bu kavramı "iç ve dış pazarların birbirini güçlendirmesine izin verirken iç pazarı dayanak noktası olarak belirleyen" strateji olarak tanımladı. Çin'in dış şoklara karşı direnç oluşturması ve dünyanın geri kalanıyla kalkınma fırsatlarını paylaşması için uygulanabilir bir çözüm olarak daha net ve kapsamlı tarif etti. (4)
İÇ PAZARA DAYANAN KALKINMA
Resmi veriler, Çin'in tüketici harcamalarının 2008'deki yüzde 35,3 oranına kıyasla geçen yıl GSYİH büyümesine yüzde 57,8 katkıda bulunduğunu gösterdi.
2019'da Çin'in kişi başına düşen GSYİH'si tarihte ilk kez 10.000 ABD Dolarını aştı ve iç pazara yapılan ısrarlı vurguyu kaçınılmaz hale getirdi. Çin'in devasa pazarının daha derin kazılması iç pazarı büyütecek ve devam eden dışa açılma çabalarının dünya ekonomisini toparlanmasına yardımcı olacak.
Çin'in toplam tüketiminin 2025'te 12 trilyon ABD Doları'na ulaşması bekleniyor. 2020 yılına göre 4 trilyon ABD Doları artış öngörülüyor. Anlaşılan o ki, önümüzdeki 5 yıl içinde Çin, dünyadaki talebe dayalı büyümenin ana motoru olmaya devam edecek.
Çin’in iç pazara dayanan kalkınma stratejisinin, dış yatırımcıları Çin’e daha fazla yatırıma yönlendireceği de kabul görüyor. Bloomberg, Singapur'daki Natwest Markets Plc’nin ekonomisti Liu Peiqian’ın ağzından şöyle yansıtıyor: "2035 planı için, yatırımcıların önümüzdeki 15 yıl içinde daha fazla süreklilik ve politika kesinliği beklentisini karşılıyor."(5)
AR-GE HARCAMALARINDA ARTIŞ
2020'de Hukou sistemine göre (Çin'in hane kayıt sistemi) kentleşme oranı yüzde 45'e yükseldi. 2021-2025 döneminde 80 milyonun üzerinde kırsal nüfusun kentlere taşınması öngörülüyor. 2025 yılına kadar kentli nüfusun yüzde 50’ye çıkması planlanıyor.
Çin'in Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içindeki ar-ge payını 2020'de yüzde 2,5'ten (350-400 milyar ABD Doları) 2025'te yaklaşık yüzde 3'e (600-650 milyar ABD Doları) çıkarması ve eğitim harcamalarını daha da artırması bekleniyor.
Teknoloji kısıtlamaları nedenleriyle, Çin bilimsel araştırma ve kritik teknolojilere daha fazla kaynak ayıracağı açıklandı. Örneğin çip, yarı iletken, yazılım, hassas makineler, ince kimyasallar, gelişmiş robot, yeni malzemeler, havacılık teknolojisinde Çin’in dışa bağımlılığına son vermesi hedefleniyor.
Çin'in e-ticaretin gelişme hızını her yıl yüzde 20’nin üzerinde olması planlanıyor. Uzaktan çalışma, eğitim, sağlık hizmetleri ve finansal hizmetler dâhil olmak üzere diğer hizmetlerin çevrimiçi sunumunun da hızla artacağı öngörülüyor. Hükümet, veri merkezleri, 5G ağları, yapay zeka, nesnelerin interneti (IoT) dâhil olmak üzere "yeni altyapı" sunumunu artırarak, Çinli şirketlerin dijital hizmetlerle iş modellerini dönüştürmelerine yardımcı olacak.
YEŞİL EKONOMİ
Çin'in 14. Beş Yıllık Planı döneminde, toplam enerji tüketiminde fosil olmayan enerjinin payı yüzde 18 olması hedefleniyor. 2020’de bu oran yüzde 15. Daha yüksek bir çevre koruma ve kirliliği azaltma standardı belirlenecek. 14. Beş Yıllık Plan'da Karbondioksit emisyonun, BM’nin 2030 Sürdürülebilir Gelişme Hedefi’nde belirlenen orana ulaşması planlanıyor. Çin’in 2060'dan önce karbon nötrlüğünü elde etmesi planlanıyor. (6)
SONUÇ: ÇİN’İN KALKINMASI TÜRKİYE’NİN ÇIKARINA
Çin’in dış dünyaya tok sesini yansıtma işlevini gören Global Times gazetesi bu konuda bir yorum yayınladı: “Çin'in kalkınma planlaması diğer ülkelerle rekabet etmeyi amaçlayan bir plan değil, ulusal ekonomik talepleri ve insanların daha iyi bir yaşam için isteklerini yerine getirmeye odaklanıyor. ‘Güçlü sosyalist modern bir ülke’ olma hedefi Çin halkının daha onurlu ve daha zengin bir yaşam arzusunu da taşımaktadır. Çin, büyük bir ülke olarak modernleşmeyi gerçekleştirmek için emek yoğun sanayilere ve turizme güvenemez; teknolojik ilerleme ve endüstriyel iyileştirmeler vazgeçilmezdir. Çin ayrıca askeri modernizasyon vizyonunu da yükseltti. Ancak küresel hegemonya niyeti yok. Tarih, Çin halkına geride kalanların yenileceğini söylüyor. ABD Çin'e karşı giderek daha fazla düşmanlaştıkça, Çin'in ulusal güvenliği savunmak için birinci sınıf bir ordu oluşturmaktan başka seçeneği kalmadı.” (7)
Çin’e Türkiye’den bakıyoruz. Çin’in sosyalizmde ısrar ederek kalkınmasını sürdürmesi, sadece dünyayı olumlu yöne ilerletmiyor. Çin’in Atlantik Sistemi’ni gerileten gelişmesi, Türkiye’nin hem bağımsızlaşmasının hem de üretim devriminin başarısının güvencesi.