Adnan Akfırat: BM Genel Sekreteri’nden Yeni Dünya Düzeni çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 18 Temmuz 2020’de New York’ta, konumuna ve çizgisine aykırı bir konuşma yaptı.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres 18 Temmuz’da yaptığı konuşmada, Kovid-19’un bir insanlık trajedisi olduğunu, ancak aynı zamanda insanlık için tarihi bir fırsat yarattığını söyledi. Guterres’in konuşmasından önemli kısımları sizlere sunuyoruz.


Nazım Hikmet, “Kıyamet Sureleri”nde şöyle demişti:

 

“Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.

Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.

Haram sevaboldu, sevap haramdır.

Ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemir,

çekin ki körükleri

ateşe girdi demir….” (1)

 

Öyle günler yaşıyoruz.

 

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 18 Temmuz 2020’de New York’ta, konumuna ve çizgisine aykırı bir konuşma yaptı. Atlantik Kampı’nın 70 yıl önce kurduğu Düzenin yıkıldığını ilan etti ve Yeni Dünya Düzeni kurulması çağrısı yaptı.

 

BM Genel Sekreteri’nin, Afrika’nın efsanevi lideri Mandela’nın doğum günü nedeniyle Nelson Mandela Vakfı’nda yaptığı konuşma Türk basınında yeteri ilgiyi görmedi. Tam metni, Nelson Mandela Vakfı’nın web sitesinde yayınlanan konuşmanın, önemli kısımlarını sunuyoruz:

 

 

SALGIN RÖNTGEN OLDU


 

“Sevgili arkadaşlar,

 

Dünya kargaşa içinde. Ekonomiler serbest düşüşte.

 

Mikroskopik bir virüs tarafından dize getirildik.

 

Salgın dünyamızın kırılganlığını gösterdi.

 

On yıllardır göz ardı ettiğimiz çıplak riskleri ortaya çıkardı: Yetersiz sağlık sistemleri; sosyal korumadaki boşluklar; yapısal eşitsizlikler; çevresel bozulma; iklim krizi.

 

Yoksulluğun ortadan kaldırılması ve eşitsizliğin azaltılması konusunda ilerleme kaydeden tüm bölgeler, birkaç ay içinde eski konumlarına döndü.

 

Virüs en savunmasız olanlar için en büyük riski oluşturuyor: Yoksulluk içinde yaşayanlar, yaşlılar, engelli insanlar ve kadınlar.

 

 

II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en derin küresel durgunlukla ve 1870'den bu yana gelirlerde en büyük çöküşle karşı karşıyayız.

 

Tarihte görülmemiş oranda kıtlıklar yaşanabilir.

 

Bu kriz, yüz milyon insan aşırı yoksulluğa itilebilir.

 

COVID-19, inşa ettiğimiz toplumların kırılgan iskeletindeki kırıkları ortaya çıkaran bir röntgen filmine benziyor.

 

 

YALANLAR AÇIĞA ÇIKTI


“Her yerde yanlışları ve yalanları açığa vuruyor:

 

Serbest piyasaların herkes için sağlık hizmeti sunabileceği yalanı;

 

Ücretsiz bakım işinin, iş olmadığı kurgusu;

 

Irkçılığın geçmişte kaldığı yanılsaması;

 

Hepimizin aynı teknede olduğumuz miti.

 

Çünkü hepimiz aynı denizde yüzerken, bazılarımızın süper yatlardayken, bazılarının ise yüzen döküntülere yapıştığı açıktır.

 

 

BUGÜNÜN ÖZETİ: EŞİTSİZLİKLER


“Zamanımızın en belirgin özelliği eşitsizliklerdir.

 

Dünyadaki insanların yüzde 70'inden fazlası refah eşitsizliğinden muzdarip. Dünyanın en zengin 26 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısının gelirinin toplamı kadar.

 

Ancak gelir, ücret ve servetlerdeki farklar eşitsizliğin tek ölçüsü değildir. İnsanların yaşamdaki şansları cinsiyetlerine, ailelerine ve etnik kökenlerine, ırklarına, engelli olup olmadıklarına ve diğer faktörlere bağlıdır. Çoklu eşitsizlikler nesiller boyunca birbirini etkiler ve katmerlendirir. Milyonlarca insanın yaşamı ve beklentileri büyük ölçüde doğuştaki durumlarına göre belirleniyor.

 

Bu şekilde eşitsizlik herkesi etkiler çünkü insani gelişmeye karşı çalışır. Sonuçları hepimizin canını yakar.

 

Bize bazen artan ekonomik büyüme dalgasının tüm tekneleri yükselttiği söylenir.

 

Ama gerçekte, artan eşitsizlik tüm tekneleri batırıyor.

 

Yüksek eşitsizlik düzeylerinin sonuçları, ekonomik istikrarsızlık, yolsuzluk, finansal krizler, artan suç ve kötü fiziksel koşullar ve artan zihinsel sağlık sorunlarıdır.

 

Bu eşitsizlikler insan haklarına doğrudan bir saldırıdır.

 

Bu nedenle eşitsizliği ele almak tarih boyunca sosyal adalet, işçi hakları ve cinsiyet eşitliği için itici bir güç olmuştur.

 

Birleşmiş Milletler'in iddiası ve vaadi, gıda, sağlık, su, eğitim, insana yakışır iş ve sosyal güvenlik hepimizin hakkı olan temel insan haklarıdır. Bedelini ödeyecek güce sahip olacakların alacağı satılık mallar değildir.

 

 

 

SORUMLUSU KUZEY ÜLKELERİ


“Kuzey ülkeleri, özellikle de benim kıtam Avrupa, yüzyıllar boyunca şiddet ve baskı yoluyla Güney'in çoğuna sömürge yönetimi uyguladı.

 

Sömürgecilik, Güney Afrika'daki Transatlantik köle ticaretinin kötülükleri ve apartheid rejimi de dahil olmak üzere ülkeler içinde ve arasında büyük bir eşitsizlik yarattı.

 

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Birleşmiş Milletler'in yaratılması eşitlik ve insan onuru konusunda yeni bir küresel konsensüse dayanıyordu.

 

Ve sömürgelikten kurtuluş dalgası dünyayı süpürdü.

 

Ama kendimizi kandırmayalım.

 

Sömürgecilik mirası hala yankılanıyor.

 

Bunu ekonomik ve sosyal adaletsizlik, nefret suçlarının ve yabancı düşmanlığının yükselişinde görüyoruz; kurumsallaşmış ırkçılık ve beyaz üstünlüğün sürekliliği.

 

Bunu küresel ticaret sisteminde görüyoruz. Sömürgeleştirilen ekonomiler, yeni bir sömürgecilik biçimi olan hammadde ve düşük teknolojili malların üretimine kilitlenme riski altındadır.

 

Ve bunu küresel güç ilişkilerinde görüyoruz.

 

Afrika çifte kurban oldu. Birincisi, sömürgecilik projesinin bir hedefi olarak. İkincisi uluslararası kurumlardan dışlanarak. Afrika ülkeleri, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan uluslararası kurumlarda yeterince temsil edilmiyor.

 

Yetmiş yılı aşkın süre önce zirveye yerleşen ülkeler, uluslararası kurumlarda güç ilişkilerini değiştirmek için gereken reformlara niyet bile etmediler. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki ve Bretton Woods Sistemi’ne göre oluşturulan kurullardaki kompozisyonlar ve oy hakları sistemin eşitsizliğini tanımlıyor.

 

 

EŞİTSİZLİK EN TEPEDE


“Eşitsizlik en tepede başlıyor: küresel kurumlarda. Eşitsizlikle mücadeleye onları yeniden biçimlendirerek başlamalıdır.

 

Ve dünyamızdaki bir başka büyük eşitsizlik kaynağını da unutmayalım: bin yıllık ataerkillik.

 

Erkek egemen bir kültürde, erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz.

 

Her yerde, kadınlar sadece kadın oldukları için erkeklerden daha kötü durumdalar. Eşitsizlik ve ayrımcılık normdur. Kadınlara yönelik şiddet, kadın cinayeti de dahil olmak üzere salgın düzeydedir.

 

Ve küresel olarak, kadınlar hala hükümetlerde ve şirket kurullarında üst düzey görevlerden hariç tutulmaktadır. Dünyadaki 10 liderden birinden azı kadındır.

 

Cinsiyet eşitsizliği herkese zarar verir çünkü tüm insanlığın zekası ve deneyiminden yararlanmamızı engeller.

 

 

 

YENİ DÜNYA DÜZENİ FIRSATI


“COVID-19 bir insanlık trajedisidir. Ama aynı zamanda tarihsel bir fırsat yarattı.

 

Daha eşit ve sürdürülebilir bir dünya düzeni kurma fırsatı.

 

Pandemi ve ondan önceki yaygın hoşnutsuzluğa verilen yanıt, herkes için eşit fırsatlar yaratan ve herkesin haklarına ve özgürlüklerine saygı duyan Yeni bir Sosyal Sözleşme ve Yeni Küresel Anlaşma'ya dayanmalıdır.

 

 

Yeni bir Sosyal Sözleşme, gençlerin haysiyet içinde yaşamasını sağlayacak; kadınların erkeklerle aynı beklentilere ve fırsatlara sahip olmasını sağlayacak; ve her türlü hastayı, savunmasız ve azınlıkları koruyacak.

 

 

 

ÇÖZÜM KAMUCULUK


“Bu Yeni Sosyal Sözleşmenin mümkün olabilmesi için Küresel Yeni Anlaşma ile el ele gitmesi gerekir.

 

Gerçeklerle yüzleşelim. Küresel siyasi ve ekonomik sistem, kritik küresel kamu mallarını sağlamıyor: halk sağlığı, iklim eylemi, sürdürülebilir kalkınma, barış.

 

COVID-19 salgını, kişisel çıkar ile ortak çıkar arasındaki trajik kopukluğu gözümüze soktu.

 

Yeni Sosyal Sözleşmeyi mümkün kılmak için Küresel Yeni Anlaşmaya ihtiyacımız var: gücün, servetin ve fırsatların yeniden dağıtılması.

 

Küresel yönetişim için yeni bir model, küresel kurumlara tam, kapsayıcı ve eşit katılımı temel almalıdır.

 

Bu olmadan, bugün COVID-19 pandemisine parçalanmış küresel yanıtta gördüğümüz gibi, dayanışmada daha geniş eşitsizlikler ve boşluklarla karşılaşıyoruz.

 

Birleşmiş Milletler'in 75. yıl dönümü dolayısıyla yapılan dünya çapındaki istişare süreci, insanların kendileri için küresel bir yönetim sistemi istediklerini açıkça ortaya koydu.

 

…” (2)

 

 

SONUÇ: TÜRKİYE İNİSİYATİF ALMALI!


Büyük şairimizin dediği gibi “Çok alametler belirdi! Guterres, Portekiz’in eski başbakanlarından. Avrupa’nın sosyal demokratlarından. Bu konuşma bir imdat çağrısı!!”

 

Adil, eşitlikçi bir dünya düzeni kurulması kaçınılmaz hale geldi. Kuşkusuz, yeni düzen kendi kendine kurulmaz. Eşitsizliklerin nedeni emperyalizm! Guterres’in umduğu üzere emperyalistler “vicdanlarını dinleyerek” eşit, adil ve sürdürülebilir bir düzeni kabul etmezler. Dünya’nın, mazlumların çözümlerini dillendirecek yeni bir Bandung Konferansı’na ihtiyacı var. Türkiyemiz bu sürece önderlik edebilir. Edecektir de!

 

1. Şiir: Nazım Hikmet-Dört hapishaneden, Kitabı yayına hazırlayan Memet Fuat, Yayınevi De Yayınevi, 1. baskı

2.https://www.nelsonmandela.org/news/entry/annual-lecture-2020-secretary-general-guterress-full-speech