Genel Sekreterimiz Özgür Bursalı, Çankaya Olağan İlçe Kurutayı'nda konuşma yaptı.
Çankaya İlçemizin Değerli Yöneticileri,
Delegeleri, Üyeleri,
Değerli Konuklarımız,
Önce, Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek’in Kurultayımıza saygılarını ve yürekten selamlarını iletiyorum.
Genel Başkanımız maalesef grip olduğu için, bugün Kurultayımızda bulunamıyor.
Elbette hepimiz bugün görevlerimizi Genel Başkanımızın üstün birikimi ve tecrübesinden dinlemek isterdik ancak, rahatsızlığı sebebiyle görev bana düştü. Genel Başkanımızın Kurultayımıza başarı dilekleriyle hepinize hoşgeldiniz diyorum.
Ayrıca emek mücadelesinin en güçlü kalelerinden TES-İŞ Sendikamıza ve Sayın İrfan Kabaloğlu Başkanımıza bu salonu kullanma imkanı verdiği için çok teşekkür ediyoruz.
Çankaya sıradan bir kaya değil.
Çankaya, Cumhuriyet Devriminin kayası.
Çankaya Atatürk Devriminin kayası.
Çankaya yalnız bir kaya değil,
İstiklal Savaşımızın karargahı.
Böyle kutsal bir anlamı var.
Şimdi bir asır sonra yeniden
Çankayamız, İkinci İstiklal Savaşımızın,
Atatürk Devrimini tamamlama mücadelesinin karargahıdır.
O yüzden, bir asır evvel olduğu gibi, yine Çankayamıza, Çankayalılara, Karargahın sahiplerine büyük işler ve tarihi görevler düşüyor.
Yeniden tarih yapacağız.
Yeniden bağımsızlığımızı ve Üretim Devrimini başaracağız.
Buna sizler, bu tarihsel mirası omuzlanarak, Çankaya’nın fedaileri ve kadroları olarak önderlik edeceksiniz,
Genel Başkanımız bizlere ne diyor: Türkiye devrime gidiyor. Evet, Türkiye Üretim Devrimine gidiyor.
Türkiye devrime gidiyorsa, Çankaya’ya büyük görevler düşüyor.
Bu bilinçle ve Kurultayımızın yüksek görev bilinci ve sorumluğuyla Kurultayımıza başlıyoruz.
DÖNÜM NOKTASI: 2014
Türkiye büyük bir karara gidiyor.
Bu gerçeğin kanıtları, her geçen gün güçleniyor.
İstiklal Savaşımızdan sonra ilk kez, yeniden bir devrim sürecine giriyoruz.
İşaret fişeği 2014 Baharıdır.
Birkaç cümlede kısaca özetleyeceğimiz bu dönem, yüzyılları belirleyecek niteliktedir. Türkiye’nin büyük kararının zeminidir. Türkiye’de Atlantik sisteminin ömrü dolmuştur.
1945’ten bugüne 80 yıldır Türkiye’yi bağladıkları Atlantik Sisteminin sonuna geldik. Sistemin sahipleri bile artık bu sistem için “sürdürülemez” diyorlar.
Silivri Duvarlarını yıkmamızla başlayan dönem, yeni bir doğum sürecidir. Atatürk Devrimini tamamlama sürecidir. Milli Demokratik Devrimimizi kesin sonuçlarına ulaştırma dönemidir.
2014 sonrası, bütün olgularıyla bu zemini bize sunmuştur.
Partimizin Silivri duvarlarını yıkması,
Türk Ordusu’nun özgürleşmesi,
Suriye’nin Kuzeyinde Amerikanın egemenlik alanına müdahale etmemiz,
PKK’yı hendeklere gömme süreci ve Vatan Savaşının başlaması,
15-16 Temmuz Amerikancı FETÖ-Gladyo darbesini ezmemiz,
144 binden fazla FETÖ unsurunun Devletten temizlenmesi,
En önemlisi, Amerikan unsurlarının, Gladyonun Türkiye’de silahsızlandırılması,
Bunlar, devrimci sürecin en önemli olgularıdır.
SİSTEM BİTTİ
Bir yandan Türkiye Atlantik zincirlerini kırarken, bir yandan da ömrü olan, tükenen sistemin son çırpınışlarını yaşıyor.
Türkiyemizi 1980’de dünya ekonomisiyle bütünleştiren, üretimi dışlayan, üreticiyi kambur ilan eden, borçlanma ekonomisinin sonuna geldik.
Durum ortada: Türkiye 500 Milyar Dolar borca battı. Bir 500 Milyar Dolar da yurtdışı bankalarına kaçırıldı.
Üretici isyanda. Daha dün, Türkiye’nin en büyük sanayicilerinden, tekstil üreticilerinden biri, 6 ay sonra ürün bulamayacağız, bir felakete gidiyoruz diyor.
Konkordatolar rekor kırıyor. 2025’in ilk 9 ayında 4424 şirket iflas açıklamış. Bu rakam, geçtiğimiz yılın kat kat üstünde.
Çiftçi isyanda, her yıl tarımsal üretim geriliyor, girdi maliyetleri ve plansızlık çiftçimizi tüketiyor.
İşçi-emekçi mücadelesi Türkiye tarihinde eşine az rastlanır biçimde yükseliyor ve gümbür gümbür geliyor.
İşçi işsiz, ekmeksiz kalıyor. Binlerce işçi işten atılma tehlikesiyle yüz yüze.
İşçi sendikalı olduğu için işten atılıyor.
Kamu işletmeleri özelleştiriliyor. Çayırhan’ı birlikte yaşadık. Yok pahasına hazinelerimiz peşkeş çekiliyor.
İşçi ücretleri insanca yaşam koşullarının altında kalıyor.
Dar gelirli, asgari ücretli perişan,
Memur emeklisi, asgari ücretin dahi altında, çırpınıyor.
Ama faizciler mutlu, tarikat rantçıları mutlu, sıcak para komisyoncuları mutlu.
Efendi onlar!
Üretenler kambur, faizciler efendi!
İşte bu yüzden Üretim Devrimi artık bir zorunluluk.
KAYNAK KANUNU
Şimdi Bütçe görüşmeleri dönemine girildi. 2026 Merkezi Yönetim Bütçesinde 2,6 Trilyon açık var.
Mecliste atışmalar başlayacak. Sistemin teknesinde kayıkçı kavgalarını izleyeceğiz.
Soru ortada:
Hangi kaynakla işçinin sorunu çözülecek?
Hangi kaynaklar memura maaş verilecek?
Hangi kaynakla emekliye zam yapılacak?
Hangi kaynakla yatırım yapılacak, istihdam sağlanacak?
Hangi kaynakla asgari ücret insanca yaşam koşullarına yükseltilecek?
Buna, ömrü dolan sistem Partilerinin vereceği tek bir yanıt yok!
Türkiye’nin büyün üretici sınıflarının sorunu, ancak devrimle çözülebilecek noktaya gelmiştir. Üreticiyi ezen sömüren sistem bitti. Yeni sistemin programını ise Vatan Partisi yaptı.
Sistemin içinde bu kaynak yok! Sistemin içinde çözüm yok!
İşte burada Vatan Partisi’nin yanıtı var!
Vatan Partisi kaynak gösteriyor!
Türkiye’nin yurtdışı bankalarına kaçırılmış, bu milletin alın teriyle elde edilmiş, 500 Milyar Dolar tasarrufu var!
Bir Kaynak Kanunu hazırladık. Birkaç gün içinde Türkiye kamuoyuna ilan edeceğiz.
Yurtdışına kaçırılan bu 500 Milyar Doları, kanunla Türkiye’ye getireceğiz. Bu paraya el koymayacağız, ancak bu paranın sahiplerine yatırım yolları göstererek, Türkiye ekonomisine kazandıracağız.
500 Milyar dolar, müthiş bir tasarruf kabiliyeti.
Türkiye’yi şahlandıracak bir rakam. Bu paranın yüzde 30’u dahi ekonomiyi uçurur.
20-30 Milyar Dolar için kapı kapı geziyorlar.
Yüksek faizle Üreticinin belini kırıyorlar.
Yurtdışı bankalarından para dileniyorlar,
Vatan Partisi ise çözüm gösteriyor. O kaynağı getireceğiz.
Bütün mesele, Türkiye’nin büyük tasarruf kabiliyetinin yatırıma ve üretime çevrilmesidir.
Yine ikinci bir kaynak, Türkiyemizin banka kasalarında kilitli, büyük zenginlerimizin 500 Milyar Dolar değerine yakın altınları var.
Vatandaşımızın günlük birikimlerinden bahsetmiyoruz, büyük servetlerden banka kasalarına kilitlenen altınlardan bahsediyoruz.
Bu birikimi de üretim süreçlerine sokacağız. O değer, banka kasalarında kilitli kalmayacak.
Tabii bu çözümler sistemin içinde uygulanamaz.
O yüzden bu çözümleri bir tek Vatan Partisi yazar, bir tek Vatan Partisi uygular.
Sonuç itibariyle bu çözümler, Türkiye’deki bölüşüm ilişkilerine bir müdahaledir.
Yine öz kaynaklarımızla beraber Asya’dan yükselen büyük ekonomileri de yatırım sermayesi olarak ülkemize getireceğiz.
Çin, Rusya, İran başta olmak üzere büyük Asya güçleriyle de partimiz devletler katında bunların planlarını hazırlamıştır.
Bu olacak. Çareler tükendi. Çarelerin tükendiği yerde devrimci programımızla hazırız. Türkiye’yi plan yaparak, tasarruf, yatırım, istihdam, üretim ve hakça bölüşüm programıyla, Üretim Devrimiyle ayağa kaldıracağız.
GÜVENLİK
ABD-İsrail tehditlerinin ağırlaştığı koşullardayız.
Ekranlarda halkımıza masal anlatıyorlar.
Trump’ın kollarında mışıl mışıl uyutmaya çalışıyorlar.
Tehdit büyük.
-İşte Kıbrıs, yarın bir kader seçimi var. Güney Kıbrıs’a silahlar yığılmış. ABD-İsrail, tanklarını getirmiş, uçaklarını getirmiş, radar sistemlerini kurmuş, siber savaş başlıklarını yerleştirmiş.
-Doğu Akdeniz’de uzun yıllardır ABD-İsrail-Yunanistan ve Avrupa emperyalistleri ---Nemesis ve Noble Dina Tatbikatlarını yapıyorlar.
-Ege adalarında 9 Amerikan üssü dizilmiş, namluları bize dönmüş.
-Edirne sınırımızda Türkiye’ye karşı NATO tatbikatları yapılıyor.
-Suriye’nin kuzeydoğusunda İkinci İsrail-Kürdistan planı devrede.
Manzara bu,
Şimdi bu manzara, Trump ve Netanyahu ile birlikte çözülebilir mi?
Trump’ın şovlarına katılarak bu tehditler göğüslenebilir mi?
Trump dostluğuyla Kıbrıs, Filistin, Doğu Akdeniz, Karadeniz’deki ABD-İsrail tehditleri halledilebilir mi?
Gazze’de sözümona barış getirenler, Filistin’in elinden silahını almak istiyor. Elinden silahı alınırsa Filistin kalır mı?
Şimdi Trump ve Netanyahu’yla beraber neyi kutlayacağız?
Türkiye’yi yönetenler Trump’ın şovlarında yer alıyor.
Özgür Özel CHP’si de tamamen Atlantik güdümünde, NATO’yla bütünleşeceğiz diyor, emperyalistlerin çıkarı bizim iktidarımızdadır diyor, Avrupa Birliği hayalleri görmeye devam ediyor, Nobel ödülü alan Trump kuklalarına saygı duruşunda bulunuyor.
Burada da çözümü gösteriyoruz.
İşte yarın Kıbrıs seçimi. Orada Milli seçenek bizim seçeneğimizdir.
Kıbrıs Türk Halkının geleceği, tehditlere karşı güvenliği Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar yönetimiyle mümkündür.
Yine Doğu Akdeniz’de karşımızdaki büyük tehdidi caydıracak bir güç dengesi kurmak zorundayız.
Doğu Akdeniz’de Rusya, İran, Çin ve katılabilecek diğer ülkelerle askeri tatbikatlar yapmalıyız. Potansiyel müttefik birikimimizi bu tehdit odağının karşısına yığmalıyız. Zaman dar.
TÜRKİYE-RUSYA-ÇİN-İRAN İTTİFAKI
Zaman daraldıkça, devrimci çözümler de dayatacak.
İşte Sayın Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin-İran ittifak önerisi, Vatan Partimizin 40 yıldır yazdığı, çizdiği, uyguladığı, kurumlaştırdığı, ördüğü siyasete Türkiye’nin geldiğini göstermektedir.
Bu sıradan bir taktik ya da tercih değil, zorunluluktur.
1980’lerin sonundan itibaren Genel Başkanımız Doğu Perinçek liderliğinde Avrasya Seçeneğini anlatıyoruz.
Şimdi Türkiye buraya geldi.
Bu aynı zamanda bir sistem değişikliğidir. Devrim budur. Bu sistem değişimi, Türkiye devriminin en temel dinamiklerinden biridir.
Vatanını savunan herkes şimdi bu stratejide birleşiyor.
CHP ATLANTİKÇİLERE TESLİM EDİLEMEZ
Şimdi bu ittifakın hükümeti oluşacak.
Rusya, İran, Çin dostu, Asya dostu bir Üreticilerin Milli Hükümeti seçeneğinin kurulması aşamasına geldik.
AK Parti’nin Türkiye’yi tek başına yönettiği dönemin sonuna geldik.
Ekonomide ve güvenlikte bocalayan bu çizgiyle Türkiye ilerleyemez.
Diğer taraftan, ABD’nin tertiplediği Özgür Özel ve İmamoğlu önderliğinde örgütlenen CHP, yani Atlantikçi hükümet ise Türkiye’ye tam bir felaket getirir.
Türkiye’yi yeniden Atlantik’e bağlayacak bir güç tanımıyoruz.
Özgür Özel CHP’sine Türkiye’de kimse iktidar vermez.
Türkiye’de Atlantikçiler hükümet olamaz.
Turuncu devrimlerle hükümet olamazlar.
Zaten Partilerinin halini görüyoruz. Günlerdir Kurultaylarında kavgalar var. Yumruklar, sandalyeler, hakaretler havada uçuyor.
Bu Özgür Özel CHP’si mi yönetecek Türkiye’yi?
CHP’yi yönetemeyen Özgür Özeller mi yönetecek Türkiye’yi?
2025 Yılında Türkiye’nin başkentini bir hafta susuz bırakanlar mı yönetecek Türkiye’yi?
Boğazına kadar yolsuzluğa batanlar mı yönetecek Türkiye’yi?
Daha üç gün evvel NATO’ya İran düşmanı rapor verenler, NATO’da İsrail ve ABD’nin fedaisi olanlar mı yönetecek Türkiye’yi?
Onlara iktidar verilmeyecek.
CHP Atlantikçilere teslim edilemez.
CHP içinde de Atlantik’e teslim olmayan, yolsuzluklara bulaşmayan, 6 Ok programına sarılan, CHP’nin devrimci köklerine yaslanan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve onunla birlikte olan vatanseverler var. Biz de onlara güveniyoruz.
24 Ekim’de önemli bir karar verilecek.
Burada hepimizin sorumluluğu var. Yargının da sorumlulukları var.
CHP’yi Atlantikçilere, NATO bağımlılarına teslim etmeyecek bir karar, Türkiye’nin milli güvenliği ve geleceği açısından da hayati önemdedir.
SİSTEM PARTİLERİNİN ÖMRÜ DOLDU
Diğer taraftan, sözümona Milliyetçi maskeli, Gladyo artığı Partiler de rollerini oynuyorlar.
Türkiye bir bütünleşme sürecinin içine girmiş, PKK’ya silah bıraktırılıyor, ABD’nin elinden oyuncağı alınıyor, 200 yıllık Milli Demokratik Devrimimizin bütünleşmede son aşamasına geçme fırsatı yakalıyoruz,
Buna karşı ABD ve İsrail güdümlü unsurlar harekete geçiyor.
Meclis’teki kışkırtmaları izliyoruz.
İYİ Parti’nin Genel Başkanı ve Milletvekilleri bütünleşme sürecini baltalamaya çalışıyor. Hakaretler, küfürler havada uçuyor.
Zafer Partisi gibi yabancı düşmanlığı üzerine inşa edilen MOSSAD bağlantılı unsurlar yine bu sürecin karşısına dikiliyor.
Bir yandan sahte solcular, bu sahte milliyetçilerle beraber.
Yine DEM Parti içinde İsrail güdümlü unsurlar da Meclis’te benzer kışkırtmalarda rol alıyorlar.
Bunların da devri bitmiştir.
Türkiye’nin geleceğinde hiçbirinin rolü olmayacaktır.
Maskeleri düşmüştür. Görevleri iç cepheyi dağıtmak, baltalamak, ABD-İsrail planlarında görev almaktır. Türkiye’nin dostlarına düşmanlık yapmaktır. Başaramayacaklar.
Türkiye bütünleşme sürecini mutlaka başarıya ulaştıracaktır.
Havanda su döven Komisyonlarla değil, inisiyatif alamayan titrek yöneticilerle değil, Vatan Partisi’nin hazırladığı, bizim kesin sonuçlarına ulaştıracağımız bütünleşme stratejisiyle bunu başaracağız.
Af Kanunumuzu hazırladık. Tek seçenek aftır. Silah bırakma sürecini kesin sonuçlarına ulaştırmanın başka yolu yoktur. Şimdi herkes buraya gelmeye başlamıştır.
TOPLUM VE KÜLTÜR HAYATINDA YOZLAŞMA
Sistem Partilerinin, sistemleriyle birlikte çürüdüğü bu manzarada, halkımıza yönelik emperyalist kültürün ağır bir saldırısını görüyoruz.
İnsanımızı çürütmek istiyorlar.
LGBT ile Kadını erkek, erkeği kadın yapmak, kendi bedenine yabancılaştırmak istiyorlar. LGBT Kanunumuz hazır.
Uyuşturucuyla milletin geleceğini boğmak istiyorlar. Mücadele programımız hazır.
Sanal Bahis ve kumarla toplumu esir almak istiyorlar. Çözüm Kanunumuz hazır.
Aynı gerici merkezler, kızlarımızı toplum hayatından, okullarını dahi ayırarak koparmak istiyorlar. Mücadele ettik ve kazandık. O okula tek bir kayıt yaptırılmadı.
İnsan kaynağımıza yönelen saldırıya karşı da Vatan Partisi en önde göğsünü siper ediyor. Lafla değil, eylemle ve devlet yönetme sorumluluğunda, kanun teklifleriyle, daha iktidar olmadan hazırlıklarını yapıyor.
Çürüme medyayı sarmış. Yalnız Trump ninnileriyle uyutmuyorlar Türkiye’yi. İnsan haysiyeti de ekranlarda ayaklar altındadır.
Sabah programlarıyla, dizileriyle, müzikleriyle kadın, erkek, aile hepsi hedeftedir.
Rojin isimli kardeşimiz acı bir şekilde bu hayattan koparılmış, öldürülmüş, sistemin ekranları onu bir kez daha öldürülmektedir.
Vefat eden kardeşimizi, ailesini, kardeşini, anasını, babasını, toplumu düşünen yoktur.
Atlantik medyasında, iğrenç muhabbetleriyle insan haysiyeti ve onuru o sözümona medya uzmanlarının gevezeliklerinin malzemesi halindedir.
Bunları Türkiye’den temizleyeceğiz.
Yine toplumu saran rüşvet, torpil, yolsuzluk sarmalından kurumlarımızı kurtaracağız. Vatan Partisi iktidarında torpil işlemez, rüşvet sökmez, kartvizit geçmez. Kamu çıkarını esas alan, halka hizmet ruhuyla bilinçleri ateşlenmiş bir kadroyla, Türkiye’nin kadrosuyla Türkiye’yi yöneteceğiz.
ÜRETİCİLERİN MİLLİ HÜKÜMETİNİN GÜÇLERİ
Önümüzdeki süreçte Türkiye’yi bu zorluklardan mevcut statükoyu koruyarak çıkarmak mümkün değildir.
Üreticilerin Milli Hükümeti’ni kurma zorunluluğu önümüzdedir.
Bu hükümetin unsurları,
-En başta Vatan Partisi’dir. Bu hükümetin anahtar Partisidir.
-AK Parti’nin tek başına yönetme devri bitmiştir ama AK Parti’nin milli güçlerini kenara iterek de Atlantik tertiplerine karşı koyamayız. AK Parti’nin milli kanadı bu hükümette olacaktır.
-Milliyetçi Hareket Partisi ve
-Kemal Kılıçdaroğlu CHP’siyle beraber
Türkiye’nin vatansever, üretimden yana güçlerini birleştirerek bu hükümet kurulacaktır.
Türkiye’nin bölünmeye ve Amerikan planlarına direnmesi, hükümet düzleminde de bir güç işidir, hesap işidir, strateji işidir.
Vatan Partisi bu beraberliğinde merkezindedir.
VATAN PARTİSİ’NİN TARİHİ ROLÜ- GÖREVLERİMİZ
Şimdi bu manzarada, yeniden Çankaya’da büyük sorumluluklar omuzlarımızdadır.
Güç toplayacağız, örgütleneceğiz.
Yarım asrı deviren Partimiz, Genel Başkanımız Doğu Perinçek önderliğinde 7 ateşten geçmiş,
Emek davasına adanmış, her dönem Türkiye’ye yön vermiş,
Silivri duvarlarını yıkmış, Ermeni Soykırımı yalanlarını bitirmiş, 15 Temmuz gecesi Türkiye’nin kaderini değiştirmiş,
Devrimci programını olgunlaştırmış, öncü bir kadro birikimi yaratmış
Milli medya araçlarını inşa etmiş, şimdi onlar Türkiye’de ve dünyada lider konumlara yükselmiş
Türkiye’nin yayın, teori ve bilim alanında araçlarıyla kutup haline gelmiş,
Türkiye’nin geleceğini sigortalayacak bir gençlik yetiştirmiş, tecrübeyle kol kola bu birikimi harmanlamış,
Vatana, insanlığa, davaya adanmış kıskanılacak bir kadromuz var.
Sistemin önümüze ördüğü duvarlar yıkılmış.
Partimize büyük bir yöneliş var, her kesimde büyük bir itibarımız var. Uluslararası alanda yıldız gibi parlıyoruz.
Emek mücadelesinin önder Partisiyiz, Üreticinin bayrağı olmuşuz.
Şimdi bu birikimle temel görev: Partiyi örgütlemektir.
ÖZGÜVEN ESASTIR
İçinde bulunduğumuz sürece bir bakalım;
-Bütünleşme süreci geliyor, stratejisini koyuyor, kanununu çıkarıyor, Türkiye’ye yön veriyoruz.
-Bir yerde İşçi hareketi yükseliyor, kapısında biz bitiyoruz, mücadele ediyoruz, diplomasi yürütüyoruz, sorun çözüyoruz. Çayırhan mücadelesinde kurmay oluyoruz.
-Sanayici Asya’ya açılmak istiyor, ona anahtar oluyoruz.
-Alevi açılımı dayatıyorlar, cepheden müdahaleyle bir haftada geri püskürtüyoruz.
-Kız ortaokulu açıyorlar, saha çıkıyoruz, manşet atıyoruz, planlarını bozuyoruz.
-Bütün medya çöküyor, koca koca gazeteler kurumlar kapanıyor, Milli medyamız Aydınlık-Ulusal atak yapıyor, Youtube’da dünya üçüncüsü, Türkiye birincisi oluyor.
-Bütün Partilerde kavgalar, gürültüler, istifalar, bunalımlar, yolsuzluklar, bölünmeler almış başını gidiyor, Vatan Partisi aslanlar gibi birleşiyor ve büyüyor.
-Türkiye TRÇİ tartışıyor, 40 yıllık birikimimizi ve pratiğimizi ortaya koyuyoruz.
PARTİYİ BÜYÜTMEK TEMEL GÖREV
Üreticilerin Milli Hükümeti için de Türkiye’nin kapısındaki devrim için de Partimizi büyütmek, örgütlü gücümüzü arttırmak en önemli görevdir.
Düzenlerimizi bozacağız. Statükolarımızı bozacağız.
İçine girdiğimiz süreçte, sıradan tavırlara yer yok! Önümüzde sıradan tavırlar değil, kahraman tavırların, öncü tavırların konuşacağı günler var.
Çankayamızın önündeki görev budur.
İlçemiz, Türkiye’nin çok sayıda ilinden daha büyüktür. Çankaya bir aydın kentidir. Siyasetin nabzının en canlı attığı yerdir. Ankara’nın ve Türkiye’nin kalbidir.
Partimizin yeni dönem üyeleme atağına en güçlü katkıyı Çankaya vermelidir.
Hepimize düşen görevler vardır.
Kitle örgütleri içinde ve hayatın içinde olacağız. Medya organlarımızı örgütlenmede değerlendireceğiz. Sadece Ankara’da geçtiğimiz ay 22 Milyon 700 kişi Youtube’da Ulusal Kanal izlemiş.
Toplumun gözü üzerimizde.
Hedefler belirleyeceğiz. Sistemli çalışacağız. Rapor vereceğiz, rapor alacağız. Başarıyı somut bir şekilde ölçeceğiz.
Atatürk’ün Çankayasına güveniyoruz.
Aslanlı Yol Çankaya’dadır. O Yolun öncülerine güveniyoruz.
Yeniden karargahımızın ışıklarını yakıyoruz, çizmelerimizi giyiyoruz, hükümet olmaya geliyoruz!
Kurultayımıza başarılar diliyor, saygılar sunuyorum.