Doğu Perinçek: Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin ortak politikası

Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan ayında, Kürt meselesinde şiddet politikasını ilan etmişti. Mübarek ayın bitmesini bekliyordu. ABD gezisinde, birden politika değiştirdi, yeniden masaya oturmaktan söz ediyor. Bizce değişen bir şey yok.

Kemal Kılıçdaroğlu, “silahla olmaz” diyor.

Devlet Bahçeli, Kandil seferi çağrıları yapıyor.

Dikkatsiz bir göz, üç liderin farklı politikalar savunduğunu düşünebilir.

 

“Orduyu temizleme” politikasında birlikteler

         Ancak her üçünün birleştiği temel bir politika var: “Ordudaki darbeciler temizlensin” diyorlar. Bu konuda o kadar kararlı ve ısrarlılar ki, tutuklanan general ve amiral sayısının 60’a yaklaşması onları tatmin etmiş değil. Çünkü amaç, darbecileri falan değil, Orduyu temizlemek!

         İşte esas süreci belirleyen ortak politikaları budur: TSK’nin etkisiz hale getirilmesi, hatta tasfiye edilmesi.

         Geri kalanı boş laftır; hava cıvadır.

 

TSK etkisiz hale gelince

         Türkiye’nin yaptırım gücünü etkisiz hale getirdikten sonra, bütün yollar Roma’ya, daha doğrusu Washington’a çıkar.

         Türk Ordusunu sahneden çektiğiniz zaman, meydan, silahlı güç olarak, ABD, İsrail ve onlara bağlı kuvvetlere kalır.

         O durumda, uygulanacak biricik çözüm, “özerklik” adı altında Diyarbakır merkezli ayrı bir devletin kurulmasıdır. Yalçın Küçük arkadaşımız, buna “Mısır Modeli” diyor. Yani hukuken Osmanlı’ya bağlı gibi gözükecek ama yabancı devletin denetimine girecek. Washington ve Tel Aviv’den yönetilen ama Türkiye Anayasasına kayıtlı bir Kürdistan!

 

“Silahla çözülmez”i ispat harekâtı!

         Tayyip Erdoğan’ın şiddet politikası ABD planı çerçevesindedir. Verilen görevi iyi anlamak gerekiyor.

         AKP, sorunun silahla çözülmeyeceğini ispatlamak ve Ordunun itibarını yerle bir etmek için son bir denemeyi gündeme getiriyor. Tayyip Erdoğan, askeri harekâtı başarısız kılmak için gereken her şeyi yapmıştır. Burası çok önemli!

         TSK’nin bölücülükle mücadelede deneyimli komutanları hapse atılmış, Ordu bir “suç örgütü” olarak gösterilmiş ve komuta kademesinden rütbesiz ere kadar bütün Ordunun moralini kırmak için her şey yapılmıştır ve harekât devam ediyor.

         Türkiye, bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından, bölgedeki bütün devletlerle düşman hale getirilmiştir. Şu anda AKP iktidarı, Suriye, İran, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Türkiye’nin bütün komşularıyla düşmanca ilişkiler içindedir. Komşularla “sıfır sorun” politikası, meğerse sıfır dost politikası imiş.

 

TSK’ye kurulan tuzak

         Hem TSK’ye düşmanlık, hem de komşularla düşmanlık, Tayyip Erdoğan’ın görevini açıklıyor. Tayyip Erdoğan, TSK’ye karşı ABD güdümünde yürüttüğü tasfiye harekâtında şimdi nihai sonuç alıcı darbeye yönelmiş bulunmaktadır. Açıkçası TSK, başarısız olacağı bizzat Tayyip Erdoğanlar tarafından belirlenmiş koşullarda, uygulamaya sevk ediliyor. Açıkçası TSK bir tuzağın içine itilmektedir.

 

Bölünme anayasasının koşulları hazırlanıyor

Uygulamadan sonra, Türkiye halkına dönüp “silahla olmuyor, görüyorsunuz” diyeceklerdir ve ABD’nin bölünme anayasası Türkiye’ye dayatılacaktır.

         Bölünmeyi önleyecek yaptırım gücünü etkisiz hale getirmek yanında, itibarını bütünüyle kaybeden TSK’nin bölünme anayasasına direnme kabiliyeti de kırılacaktır; planlanan budur.

         İşte bu nedenlerle “TSK’nin içindeki darbeciler temizlensin” sloganı Türkiye’yi bölme harekâtının merkezi politikasıdır. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, bu harekâtın önemli aktörleridir.

 

Giderilmesi mümkün olmayan hata

         Bugün her yanlış siyasetin ilerde düzeltilmesi çareleri bulunabilir. Ancak TSK’ye karşı yürütülen harekâtı desteklemenin yol açacağı sonuçların düzeltilmesi şansı yoktur. Çünkü bu hata, yığınakta yapılan hata türündendir.

         TSK’yi temizleme harekâtına tam destek veren Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli, ne söylerse söylesinler, Recep Tayyip Erdoğan’ın misyonuna tarihi katkılarda bulunuyorlar. O nedenle BOP Eşbaşkan Yardımcılığı sıfatını fazlasıyla hak etmişlerdir.

 

Cürüm ortaklığına son verin!

         Eğer bu sıfat onları rahatsız ediyorsa, yapabilecekleri tek bir iş vardır:

         “Darbeciler Ordudan temizlensin” sloganıyla işledikleri cürüm ortaklığına derhal son vermek ve Orduya karşı yürütülen yabancı devlet harekâtına karşı cepheden savaş açmak.

         Bu tutumu almayanlar, Türkiye’yi bölen tertibin aktörleri olarak anılacaklardır.

 

 

YARIN: KÜRT MESELESİNDE DOĞRU SİYASET