
Türkiye
Barolar
Birliği
(TBB),
diğer
kamu
kurumu
niteliğindeki
meslek
kuruluşlarından
farklı
bir
konumda.
Çünkü
TBB’nin
temsil
ettiği
savunma
makamı,
milletin
egemenliğini
kullandığı
erklerden
biri
olan
yargının
üç
sacayağından
birisi.
Tam
da
bu
konumundan
ötürü
TBB,
Türkiye’deki
bütün
siyasi
güçler
açısından
bir
mücadele
alanı.
Bakmayın
herkesin
ağız
birliği
etmişçesine
“yargı
siyasallaşmasın”,
“barolara
siyaset
girmesin”
dediğine.
Hükümet
de
muhalefet
de
burada
bilek
güreşi
içerisinde.
İstisnasız
bütün
il
barolarındaki
saflaşma
siyasi
tavra
göre
oluşuyor,
yoksa
mesleğin
sorunlarına
ya
da
Türkiye’de
yargı
faaliyetinin
ihtiyaçlarına
göre
değil.
Bu
anormal
de
değil.
TBB’NİN
STRATEJİK
ÖNEMİ
Türkiye’deki
siyasi
saflaşma
neredeyse
karbon
kopyayla
barolarda
da
oluşmuş
durumda.
Baroları
ve
giderek
TBB’yi,
gayrı
milli
konuma
çekmek
isteyen
güçler
var.
CHP’nin
HDP
üzerinden
PKK
ile
birlikte
oluşturduğu,
muhafazakâr
ya
da
milliyetçi
maskeli
partileri
de
peşine
taktığı
iktidar
stratejisinin
bir
hedefi
de
meslek
örgütlerini
bu
kervana
katmak.
Rand
Corporation
raporunda
amaçlanan
iktidar
senaryosunun
önemli
bir
ayağı
meslek
kuruluşlarına
hakim
olmak.
FEYZİOĞLU
BİR
ŞANS
Tam
da
burada
Prof.
Dr.
Metin
Feyzioğlu,
Türkiye’nin
bir
şansı
olarak
ortaya
çıkıyor.
Bir
Atatürkçü
olarak,
bölücülerin
karşısına
dikilmiş
durumda.
Üstelik
çoğu
liderin
bacaklarını
titreten
şizofrenik
sosyal
medya
saldırılarına
boyun
eğmeden
yapıyor
bunu.
Batı
dünyasının
Türkiye’nin
karşısına
dikilmesi
karşısında
da
asla
taviz
vermiyor.
Onlarla
kendi
mecralarında
mücadele
ediyor.
Türkiye’nin
PKK’ya
karşı
yürüttüğü
sınır
ötesi
harekâtlardan,
Kıbrıs
ve
Doğu
Akdeniz’deki
çıkarlarına
kadar
bütün
dış
siyaset
alanlarında,
Türkiye’nin
hukuki
meşruiyetini
ortaya
koyan
çalıştaylar,
seminerler
düzenliyor,
açıklamalar
yapıyor.
Tam
da
millî
bir
avukat
örgütlenmesinin
yapması
gerektiği
gibi.
Üstelik
Türkiye’yi
savunurken,
PKK,
FETÖ,
DHKP/C
gibi
terör
örgütlerine
tavır
almakta
tereddüt
de
etmiyor.
TBB
camiası
içerisinde
nüfuz
kaybederim,
oy
kaybederim
gibi
kaygılarla
vatana
sırtını
dönmüyor.
Günlük
çıkarlar
uğruna,
millî
menfaatlere
ihanet
etmiyor.
Bugünlerde
bu
dik
duruşu
bulmak
o
kadar
da
kolay
değil.
Dahası,
mesleğin
gelişmesi
ve
yargıda
sorunların
çözülmesi
noktasında
yapıcı
ve
avukat
camiası
açısından
kimsenin
itiraz
edemeyeceği
kazanımlar
sağlamış
durumda.
Yani
siyasi
saplantılarından
arınmış
bir
avukat
için
sadece
ürettiği
hizmetle
bile
takdir
edilecek
bir
isim.
Kısacası
hem
Atatürkçü
hem
de
Millî.
Millî
olmayan
Atatürkçü
mü
olur
diyeceksiniz.
Maalesef
var.
Kendisine
Atatürkçü
diyor
ama
HDP’yle
iş
tutuyor.
Kendisine
Atatürkçü
diyor
ama
Zaman
gazetesi
kapanmasın
diye
yırtınıyor.
Kendisine
Atatürkçü
diyor
ama
“ne
işimiz
var
Libya’da”
diye
söyleniyor.
Biz
onlara
sahte
Atatürkçü
diyoruz.
ÇOKLU
BARO
ISRARI
KARŞI
TARAFA
ALAN
AÇIYOR
Tam
bu
noktada
hükümetin
yanlış
stratejisi
ortaya
çıkıyor.
“Çoklu
Baro”
ısrarı,
karşı
tarafın
değirmenine
su
taşımaktadır.
Özellikle
büyük
barolara
çöreklenmiş
“baro
ağalarına”
şov
yapacakları
meydan
sağlamaktadır.
Baro
yönetimlerinin
oluşumunda
ve
TBB
delegasyonunun
belirlenmesinde
daha
demokratik
yöntemler
önerilebilir.
Ancak
çoklu
baro
gibi
meslek
örgütlenmesinin
ruhuna
ve
mantığına
taban
tabana
zıt
bir
öneri
gelince,
üstelik
bu
TBB’ye
rağmen
dayatılınca,
diğer
bütün
konular
gölgede
kalıyor.
Bu
tutum
Metin
Feyzioğlu’na
açıkça
zarar
veriyor.
İçinde
bulunduğumuz
dönemde
Feyzioğlu’na
zarar
veren
strateji,
yanlış
bir
stratejidir.
Türkiye
Vatan
Savaşı
verirken
o
savaşın
sesi
olacak
bir
TBB
Başkanına
ihtiyaç
vardır.
O
başkanı
karşı
tarafa
itmek
ya
da
en
hafifinden
yalnızlaştırmak
siyaseten
ağır
bir
hatadır.
BAROLARDA
MİLLÎ
GÜÇLER
BİRLEŞMELİ
Ankara,
İstanbul,
İzmir
ve
diğer
bütün
baroların
tabanları
vatanseverdir.
Baroların
önemli
bir
kısmı,
üye
sayıları
düşünüldüğünde,
çoğunluğun
oyunu
almayan
gruplar
tarafından
yönetilmektedir.
Yapılması
gereken
iş
baroları
bölerek
“küçük
olsun,
bizim
olsun”
yaklaşımıyla
işlevsiz
ve
ciddiye
alınmayacak
yapay
barolar
kurmak
değil
barolara
çöreklenen
HDP
dostlarına
karşı
bütün
millî
güçleri
birleştirmektir.
Kendisini
Atatürkçü,
Muhafazakâr,
Milliyetçi,
Sosyalist
ya
da
başka
bir
biçimde
tanımlayan
ama
Millî
saflarda
yer
alan
bütün
avukatları
birleştirmek
ve
baro
yönetimlerini
gayrı
milli
unsurlardan
kurtarmak
doğru
yöntemdir.
Ciddi
bir
ideolojik-siyasi
mücadeleyle
Türkiye’nin
aydınlık
insanları
olan
avukatlar,
CHP-HDP
tasallutunda
kurtarılabilir
ve
millî
saflara
çekilebilir.
Çünkü
bu
kitle
mevcut
baro
yönetimlerinin
her
olayda
Türkiye’nin
karşısına
dikilen
tavırlarını
paylaşmamaktadır.
Hatta
önemli
bir
kısmı
sandığa
bile
gitmemektedir.
KAZANMANIN
MATEMATİĞİ
Örneğin
bugün
üyelerine
“talimat”
veren
İstanbul
Barosu
Başkanı
Mehmet
Durakoğlu
İstanbul
Barosuna
kayıtlı
41
bin
462
avukattan
sadece
8
bin
77’sinin
oyunu
alarak
seçildi.
Yani
yaklaşık
beş
avukattan
birinin.
Seçime
26
bin
294
avukat
katılmış.
Demek
ki
İstanbul’da
tam
15
bin
avukat
seçimlere
katılmamış!
Yani
toplam
avukat
sayısının
yaklaşık
yüzde
37’si…
Bugünlerde
sırt
dönmesiyle
meşhur
olan
ve
23
Nisan’ı
HDP
ile
kutlama
gibi
bir
garabetin
sahibi
olan
İzmir
Barosu
Başkanı
Özkan
Yücel
ise
Baroya
kayıtlı
yaklaşık
9
bin
avukattan
yalnızca
bin
955’inin
oyunu
alarak
başkan
seçilebildi.
Yani
o
da
İzmir’deki
5
avukattan
birinin
oyunu
almış!
İzmir’de
tam
3
bin
avukat
seçime
gitmemiş.
Yani
3
avukattan
biri
sandığa
küsmüş.
TBB
Başkanına
hakaret
etme
cüretini
gösteren
Antalya
Barosu
Başkanının
durumu
da
farklı
değil.
Polat
Balkan,
Antalya
Barosuna
kayıtlı
yaklaşık
4
bin
200
avukattan
bin
184’ünün
oyunu
alabilmiş.
Yani
o
da
dört
Antalyalı
avukattan
birinin
oyuyla
şu
anda
başkan.
Antalya’da
da
avukatların
neredeyse
yüzde
40’ı
seçimlere
katılmamış.
Örnekler
çok.
Demek
ki
millî
güçler,
güçlerini
birleştirir,
doğru
bir
seçim
stratejisi
oluşturur,
yapacakları
hizmetleri
doğru
anlatır,
karşı
tarafın
ipliğini
pazara
çıkarır
ve
sandıktan
uzak
kalan
meslektaşlarını
sandığa
taşırsa,
barolarda
zafere
ulaşabilirler.
Ve
bu
Türkiye
için
çok
büyük
kazanım
olur.
Yapılması
gereken
tepeden
inme
ve
avukat
dünyasının
benimsemeyeceği
değişiklikler
değil,
tabanda
yürütülecek
coşkulu,
iddialı
ve
millî
bir
siyasi
çalışmadır.

