Şule Perinçek: Versinler bize! Siyasi ve hukuki suçların hesabını soralım!

"Bu davanın kirli adamları da ortada. Yapan merkez aynı olunca yöntem yaratıcı değil"

Rıza Sarraf duruşmaları herkese açık. İzleyen gazetecilerden Cüneyt Özdemir “İyi eğitilmiş, iyi çalıştırılmış” diyor. Mahkeme için de “Savcılıkla al gülüm, ver gülüm izliyoruz” yorumunu yapıyor.

 

Sağ elini kaldırıp Amerikan bayrağı önünde doğruyu söyleyeceğine ilişkin yemin ediyor. Rahat sanki dünyanın en normal işini yapar gibi.

 

İçeriye telefon ya da kayıt aracı alınmadığı için ara verildiğinde kameralara konuşan gazetecilerin hemen hepsini izledim.

 

Sarraf ilk FBI ifadesini aldığında yalan söylemiş. Mahkum değiş tokuşunu denemiş. Avukatları beceremediği için işbirliği yapmaya karar vermiş. Yani önceden anlaşarak gelmemiş ona yanıt veriyor. Cezaevinden ayrılmış, çünkü tehditler almış.

 

Senaryo pek de yabancı değil.

 

Flynn da benzer öykü anlattı.

 

Hatta bu senaryoyu başka yerden de hatırlıyoruz. Ergenekon tutuklamalarının ilk günlerindeydi. Önemli bir yetkili o zaman bana demişti ki, “Şimdi Beşiktaş’tan geliyorum. Kirli işleri olanları da davaya dahil etmeye çalışıyorlar. Gizli tanık, itirafçı filan devşirmek için...”

 

Bu davanın kirli adamları da ortada. Yapan merkez aynı olunca yöntem yaratıcı değil.

 

Kabul edeceği suçlar belli. Hazırlıklı gelmiş. Pano üzerinde üç farklı renkli kalemle, nasıl altın ticareti yapıldığını, nasıl ambargonun delindiğini çizerek anlatıyor. Soru-yanıtlar son derece akıcı.

 

İlginç olan, aynı mahkemeye gidenlerin ifadesi de değişik. İlk gün zincir yok, turuncu elbise yalan, kahverengi tutuklu elbisesi giymiş, hâkim hatta “neden böyle getirdiler bilmiyorum. Normal elbiseyle gelebilirsin” demiş. İkinci gün sivil kıyafetle geliyor.

ÇKP’nin Dünya Siyasi Partileriyle Üst Düzey Diyalog Toplantısı 30 Kasım-3 Aralık’ta Çin’de yapıldı. Türkiye’den iktidar partisi AKP ve ana muhalefet Vatan Partisi çağrılı. Toplantının afişi çok anlamlı. Fincanlarla Avrasya! İçtiğimiz bir olsun! Ortak geleceğin birlikteliği!​
ÇKP’nin Dünya Siyasi Partileriyle Üst Düzey Diyalog Toplantısı 30 Kasım-3 Aralık’ta Çin’de yapıldı. Türkiye’den iktidar partisi AKP ve ana muhalefet Vatan Partisi çağrılı. Toplantının afişi çok anlamlı. Fincanlarla Avrasya! İçtiğimiz bir olsun! Ortak geleceğin birlikteliği!​

LEGO OYUNCAĞI

 

Sarraf, ifade vermeye çok hevesli. Arada kalkıyor:

 

-İsterseniz çizebilirim Hindistan’dan parayı nasıl getireceğimizi...

 

Salondan gülüşmeler oluyor.

 

Sorular ve Sarraf’ın anlatımları için “Savcılık, sanki lego dizmiş gibi” diyorlar.

 

E, elbette çıkacak şekil de belli olunca marifet gerektirmiyor anlaşılan...

 

Zekice örüyorlar. İkna edici bir biçimde sanki çengelle birbirine kanıtlar ekleniyor.

 

Saatçi Yusuf’lar... vb Kim bunlar... Adım adım ilerleniyor.

 

Belli yerlerde belli adlara varılıyor. Bazıları kanıt tablosuna yapıştırılıyor.

 

Bazılarına hiç soru bile sorulmadan, ama bir soru işareti yaratılarak geçiliyor.

 

Film gibi anlatıyor Rıza Sarraf. Bir ara yargıç “ara verelim mi” diye soruyor. Jüri heyecanla dinliyor. Yok vermeyelim, devam edelim istiyor. Bir tek Hakan Atilla’nın avukatı ihtiyaç molası istiyor.

 

Bant çözümleri okunuyor, arada kod adlar geçiyor. “Kim” diye soruyor yargıç. Sarraf konuşmaların şifrelerini çözüyor. Görevli. İşinin bilincinde. Bütün izleyenlerin ortak görüşü bu rahatlığı ve bilgi vericiliği.

 

Hayali ihracatı nasıl yaptığını sempozyumda sunum yapan bir prof edasıyla çiziyor.

 

Öyle ki, dışarı çıkanlar müthiş kavramışlar. Pek güzel ayrıntısıyla anlattılar.

Angelina Jolie’ye benzemek için 50 kez estetik ameliyat olmuş. Köklerinden kopup da “Yeni Küçük Amerika” sürecine girenler için birilerine ders olur mu acaba?​
Angelina Jolie’ye benzemek için 50 kez estetik ameliyat olmuş. Köklerinden kopup da “Yeni Küçük Amerika” sürecine girenler için birilerine ders olur mu acaba?​

SALONDA SUÇLU KİM?

 

Sarraf, Çin’de aynı sistemi kurmak istiyor. Aylarca uğraşıyor. Aşağı kademelerde girişimleri oluyor. Ancak üst yönetimlere kabul ettiremiyorlar. Çin’den çekiliyor.

 

Salonda bir gariplik var elbette. Her türlü kirli işleri de yapan adam tanık sandalyesinde oturuyor. Sarraf’ın ifadesine göre rüşvet istemeyen adam sanık sandalyesinde.

 

2012’den bu yana beşbinden fazla kurum kişi ambargoyu delmiş. Amerikalılar da var. Borç içindeki ABD için iyi bir gelir kapısı olduğu söyleniyor. Milyar, milyon dolarlar gelmiş. İşte anlam ve önemi o kadar. O iş sıradan iş.

 

Ama bu dava özel.

 

Esas sanık Türkiye. ABD’nin dünya efendiliği konusunda yenilgisinin hesabı da görülecek. Bundan sonra ne olacak? Türkiye, Atatürk’ün de o zamanlar söylediği gibi “koçbaşı” bir ülke.

 

O kadar açık ki sanık sandalyesinde kimin oturduğu, kimin mahkum edilmeye çalışıldığı...

 

Birebir tuttukları notları aktaran gazeteciler sanki bilmeden bizi ikna etmek için kanıt sunuyorlar.

 

İsterseniz kayıtları siz de izleyin.

 

Her şey düşünülmüş.

 

Hatta biri dedi ki:

 

-İçi boş bir şey söyleniyor, haber olacağı biliniyor. Ertesi gün de gerçekten oluyor.

 

Yönlendirme. Adım adım.

 

 

CHP’NİN KAYGISI AMAN AMERİKA’DAN UZAKLAŞIYORUZ

 

İzleyiciler arasında CHP’li milletvekilleri de var. Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger ve Ankara Milletvekili Murat Emir başından itibaren izliyorlar. FETÖ’den arananlar da orada. Amerikan hukukuna göre bir “suçları” olmadığı, belki de “hayırlı işleri” olduğu için bir sakıncalı durum yok kuşkusuz! İçeri gizlice telefon sokan, gazetecilere “verim mi abi” diye soran gençler de var... Kızını ziyarete gelen Türkiyeli ana babalar da... Kiminin ağzı bir karış açık kalmış.

 

-Ya ne başarılı bir adammış. Dünyanın her tarafında ne işler becermiş...

 

Çıkışta CHP Genel Başkan Yardımcısı Aksünger’in yorumu şöyleydi:

 

“Türk milleti mahkum edilecek. Komplo, şantaj diyenler büyük yanlış içindeler. Tam bir rezalet. Zaten Amerika’nın kurduğu bankacılık sistemi içindesiniz, çıkarsanız ne olacağı aklınıza geliyor mu... Bu davalardan dolayı durmadan gerilen yeni bir dış politik sürece gidiyoruz. Rusya tarafına iteleniyoruz, daha çok Ortadoğu’ya iteleniyoruz. Bunlar doğru şeyler değil. Milli davaya döndürülmeye çalışılıyor, kötü olan da bu...”

Bu da geçmişten bir anı. 1934 tarihli. Nazilli ve Kayseri Sümerbank fabrikalarını yapan Sovyet devlet firması?Turkstroy rozeti. Türkiye’deki bu fabrikaların inşası için özel olarak kurulmuş.
Bu da geçmişten bir anı. 1934 tarihli. Nazilli ve Kayseri Sümerbank fabrikalarını yapan Sovyet devlet firması?Turkstroy rozeti. Türkiye’deki bu fabrikaların inşası için özel olarak kurulmuş.

DİZİNİN SONU BELLİ

 

Türkiye’den duruşmaları internetten izleyenlerden biri şöyle yazmış:

 

-Valla dizilerimi bıraktım burayı takip ediyorum, gelecek sezon için heyecanlıyım.

 

Heyecanını kaçırmak gibi olmasın ama, dizinin sonu belli.

 

Basında Aydınlık gazetesini ve Ulusal Kanalı, siyasette gerçek ana muhalefeti, yani Vatan Partisi’ni izleyin. Hiç sevmediğimiz iş. Geçmişte bak demiştik. İki örnek verelim, geçelim. 24-25 Mart 2016 tarihli Aydınlık gazetelerinin başlığı. Aslında duruşmada da onlara yanıt yetiştirilmeye çalışılıyor.

 

Ondan öncesi de var.

 

Konuşmalar.

 

Açıkladık, yayımladık... bakın rüşvetler konuşuluyor.

 

Kim bunlar?

 

Tutun kulaklarından, çıkarın ortaya!

 

Kimse yanımızda durmadı. Şimdi karşımızda duranlar, “hırsızlık, hırsızlık” diye tepinenler hırsızlığın yanındaydılar.

 

Küçücük elleriyle kapatma peşinde.

 

Çünkü onlar da o kadar büyük ederi olmasa da “saat” armağanlarını ceplerine tıkıştırmakla meşguldüler.

 

Şak şak!

 

Tak tak!

 

Ne zaman ABD düğmeye bastı, alevlendiler; başladılar bas bas yaygaraya.

 

Ne yalan söyleyeyim. Tutarlılar. Onların efendisi, hep ABD. O nereye, onlar oraya.

 

 

KAVUŞMA ZAMANI

 

Bakın açık açık bir şey daha söyleyeyim. Şurama geldi artık.

 

Öyle istiyorum ki iktidarda olmayı.

 

Versinler bize hem siyasi hem hukuki işlenen suçların hesabını soralım.”Çikinovaski yöntemi” filan neymiş gösterelim.

 

Devleti yönetecek parti ve yöneticilerinin rotası düzgün olacak. Hele bir de temiz olursa... Bir yerden ceketinin cebini tutan olmazsa... Ceketin cebi bir yerlerde sıkışmış olmazsa...

 

Yürüyecek emperyalizmin üzerine. Yürüyecek terörün, uzantılarının üzerine...

 

Özgürce!

 

Dünyadaki yerini, dünya ülkeleriyle ve komşularıyla ilişkilerini, ticaretini kısaca “hizasını” kendi belirleyecek. “İtelenmeyecek”! Kendi istediği yere gidecek!

 

Üretmeyen Türkiye’ye de uzanan el çok olur. Onun için bilinçli olarak “kendi kendine yeten bir ülke” olmaktan vaz geçirmediler mi...

 

Ah Ankara ah!

 

Gözümün nuru Ankara, bahtımın aydınlığı Ankara!

 

Bekleme artık bizi!

 

Yetti!

 

Kavuşma zamanı.