Şule Perinçek: Bizim bayrağımızın rengi hâlâ kırmızı

Yıllanmış, 300 yaş üstü Kıta Avrupasında kıpırdanmalar başladı.

Marifet virüste mi? Elbette değil. 1929 krizinde de bir tetikleyici vardı, Birinci-İkinci Dünya Savaşı'nın çıkışında da... Ama şu da bir gerçek bu tür büyük kapsamlı krizlerin sonunda dünyada siyasi, toplumsal ve kültürel taşlar yerinden oynar. Aslında krizlerin tetiklenme için minik bir virüse bakması da bu gereksinimin gelip dayatmasındandır.

 

Yıllanmış, 300 yaş üstü Kıta Avrupasında kıpırdanmalar başladı.

 

AB bayrakları yakılıyor, Schengen tartışılıyor. 

 

Cahil ve ezik bıraktırılmış, emperyalist mama uyuşturucusuyla sakinleştirilmiş ABD'de de isyan korkusu önlem aldırıyor. Silah alımında rekorlar kırılmaya başladı, Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyma senaryoları üst çekmecelerde hazır tutuluyor. 

 

 

BU BAYRAK HANGİ BAYRAK


Kriz dönemlerinde savunmaya geçilir. Tehlikeyi savuşturmak için örgütlü bir yapıya ihtiyaç dayatır. 

 

Batı ülkelerinde devlet hatırlanıyor. Klasik krizin siyaset biliminin “bayrak etrafında toplanma etkisi” yorumu...

 

Ama ortada bir AB gerçeği var. 

 

Bütün bu ülkelerde AB bayrağı dalgalanıyordu. Hadi toplan bakalım toplanabilirsen.

 

Eurotopics'in aktardığı Hırvatistan'da yayımlanan günlük gazete Večernji list “Yoksa AB sadece iyi gün dostu mu?” diye soruyor. AB içinde nadiren gerçek bir dayanışma bulunduğuna işaret ediyor: “AB ne zaman bir kriz yaşasa - ki son zamanlarda bir kaç tane yaşadı- ilk kurban edilen, birliğin o çok övündüğü dayanışma, işbirliği v.s. gibi ilkeler oluyor. Bu durumda ilk doğal refleksin geri çekilmek ve kendini ve ulus devletini korumak olması şaşırtıcı değil. Ancak bu zihniyet siyasi bir rotaya dönüşürse, o zaman birçok kişi, AB sadece refah ve zenginlik içindeki yıllara özgü bir yapı mı acaba, diye sorgulayacaktır.”

 

 

GÜVENİRLİK VİRÜSÜ


Bir sorgulama da Romanya'dan geliyor.

 

Deutsche Welle, Romanya, “AB böyle davranırsa imajını koruyamaz.” yorumunu yapıyor. Ve bir Romanya'dan görünen gerçeğin altını çiziyor: “AB'nin kuzeydeki zengin üyeleri razı olmadığı için Korona tahvili ve ortak borçlanma gerçekleşmeyecek. SURE programından (AB Lisans Araştırmaları Yaz Programı) 100 milyar avronun şimdi kısa süreli istihdam programlarına aktarılmış olması AB'nin acınası halini hafızalardan silmeyecek. (...) AB'nin özellikle pandemiden çok etkilenen güney ülkelerinde bıraktığı izlenim şu: AB kuzeyin refahını önceleyen ve arttıran bir kurum. Topluluğun eski güvenilirlik krizi hızla tırmanıyor, tıpkı koronavirüs enfeksiyonlarının sayısı gibi.” 

EVDE ŞİDDET


Adı Avrupa Birliği ama gelişmeler farklı yaşanıyor. 

 

Dünya ölçeğinde her koyun kendi bacağından asılıyor.

 

Çıkar!

 

Uluslararası büyük tekellerin ve onların yönettiği devletlerin çıkarı!

 

Kamu çıkarı değil, özel çıkar!

 

İnsan değil, ben!

 

Zengin ülkeler sırtından zayıfları atıyor.

 

Ülkelerin zengin ve sanayileşmiş bölgeleri sırtından daha yoksul olanları atıyor.

 

ABD ve eşkardeşlikleri krizlerle sarsılsa da hâlâ kuvvetli bağları olan İngiltere yönetimleri de hepsini sırtından atıyor.

 

Gemiler mürettabatlarıyla birlikte denizin ortasında bırakıldı.

 

Komutanı feryat ediyor: Savaşta mıyız ki üç bin kişiyi ölüme terk edelim!

 

Bu gelişmeyi ailelere kadar indirmek olası.


Batı ülkelerinde evlere kapanan ailelerde şiddet artmış. Kadına, çocuğa şiddet ve cinayetler... Hiç şaşırmadım. Araştırma yapmadan da sorsalardı söylerdim. Birbirini sevmeyen, ilişkileri karşılıklı çıkarlara dayanan iki ya da daha çok sayıda “kişi”yi (evet, yanlış anlamadınız burada karı-koca ve çocukları kastediyorum, birçoğu gerçekten evdeki birbirine yabancılaşan “kişiler”...) dar alanda tutarsan beklenen odur. Bu toplumlar, birbirlerinden farklı da olsa temelde birbirlerine benziyorlar. İnsana ilişkin ortak değer yargıları çok yıprandı... Vatan; millet; geleceğe ilişkin ortak umut, arzu ve hedef; aşk; sevgi; merhamet; dayanışma duyguları tozlu raflarda unutuldu.

 

Değiştirme umudu olmadan, gelecekten beklentileriniz olmadan, paylaşmanın o dayanılmaz doyumuna ulaşmadan nasıl yaşanır... hele de vatan sağolsun demeden... o al renkli bayrağınıza sarılmadan, yükseklerde tutmadan nasıl yaşanır... hayal bile edemiyorsunuz değil mi...

 

Etmeyin, bizimle kalın.

 

Bir olalım.

 

Can olalım.

 

***

 

EKONOMİDE KORUYUCU ÖNLEMLER


Vatan Partisi'nin Üretim Devrimi Programı geldi, Türkiye'nin gündemine oturdu. Bazı ekonomistler bıyık altından gülümsüyordu. Şimdi diyorlar ki rüyamda görsem bunu söyleyeceğime inanmazdım. Böyle yapmak lazım! 

 

Türkiye şanslı. Hazırlıksız değil. Çare var. Programı var. 

 

Uygulanacak. Başladı mecburen.

 

Türkiye'nin tek bayrak altında toplanacak umudu ve kararlığı da tek tük çürükler hariç var. Bu da kimilerinin söylediği gibi bir aldatmaca değil, bir çare olduğu geldi dayattı. Şimdi bu pusulayla yeni durumda ileriye dönük ışık tutmak gerekiyor. Kısa bakışlar. Sorun başlamadan koruyucu önlemler. Aynen koruyucu hekimlik gibi. 

 

Dün haberlerde dinledim. İstanbul halinde domates bir-iki lira. Alıcı bekliyor. Markette 6-10-18 lira cinsine göre. Çilek turfanda. Çifçiden çıkışı üç buçuk. Üç liradan alıcı bekliyor. 

 

Biz evde bekliyoruz. O orada. 

 

Taze meyve-sebze yememiz her zamankinden önemli.

 

Bu tür gıda uzun süre durmaz. Belki ben yazıyı yazana kadar atıldı.

 

Kamu dağıtım için bir yöntem bulmalı. 

 

Gıdanın güvenli ulaşımı sağlanmalı.

 

İleriye dönük senaryolara karşı önlem bugünden alınmalı.

 

Savaş dönemlerinde kentlerde insanlar açlıktan ölüyor. Hemen o ilin köyünde üretim var. Ama ürettiklerini satmak için iletecek kamyona koyacak mazotları yok.

 

Köydekiler de aç, kentliler de. Oysa çözüm basit. Türkiye ta Birinci Dünya Savaşı dönemlerinde bile yapıyor.

 

 

ÜRET DEMEK YETMİYOR


Şimdi bazı illerimizde bazı ürünlerin hasat zamanı.

 

Nasıl toplanacak? Nasıl ambalajlanacak?

 

Üreticilerimizin sağlığı için alınması gereken önlemler ve tüketiciye sağlıklı iletilmesi için uyulması gereken kurallar nedir?

 

Bazı ürünlerimiz için ekim, dikim dönemi.


Üret demek yetmiyor. 

 

İleriye dönük senaryolar ışığında neyi ne kadar üreteceğinin planlanması ve yönlendirilmesi, alım ve ulaşım güvencesinin sağlanması gerekir.

 

Ayrıntılandırmak mümkün.

 

Sırada işçilerimiz var. İş ve can güvenlikleri sağlanacak. Servislerinden çalışma ortamına kadar kurallar ve talepler belirlenecek.

 

Sağlıkçılar alkış değil, elbette ki can güvenliği ama yeni çalışma koşullarına göre ayrıca yaşamlarının kolaylaştırılacağı önlemler bekliyor. Çocuklarının bakımının örgütlenmesinden alışverişlerine maskelerden yüzlerindeki yaraların önlenmesine kadar...

 

Turizm mevsimi geliyor.

 

Öyle bir sektör ki bitkisel tarımdan hayvancılığa, ticaretten ulaşıma, sanayiye birçok alanı etkiliyor.

 

Ne olacak?

 

Bu yıl ne olacak?

 

Sağlık krizi çözüldüğünde nereden başlanacak?

 

Bankalar?

 

Sonuçta bunların hepsinin çözümü siyasete bakıyor.

 

Gelip dayattığında geç olabilir.

 

Ön almak gerekir. 

***

 

KISA HİSSELER

 

  • Bir öğretim üyesi:


Eşimle karar aldık. Evimize 15 bin lira maaş giriyor. Okullar kapalı. İkimiz de şu an çalışmıyoruz, aldığımız maaşı hak etmiyoruz! 5 bin lira çocuklarım ve ailem için ayırdım. 10 bin lirası darda olan öğrencilerimdir. Mailim sizde var, darda olan öğrencilerim bana ulaşsın.

 

  • Bir bilim insanı


Saat 23.??. Virüsün 72 saatte yapması gereken etkiden çok daha fazlasını yaptığını gözlemledik. Vero hücrelerini beklenenden kısa sürede parçalamış. Neden? Çözmeye çalışacağız. Sonuç: Test tekrarı..

 

  • hvg Dergisi (Macaristan):


Avrupa kendi kapısının önünü süpürsün

 

Avrupa, Çin'e parmak sallayacağına, kriz süresince kendinin de bir demokrasi timsali olmadığını görse iyi eder. Sadece virüs değil, virüsle mücadele örneklerini de bir diktatörlükten öğrendik.

 

  • Observador (Portekiz)


Hepimiz aynı gemideyiz 

 

Böyle bir durum kıtanın kuzeyindeki ülkeleri sakinleştirecek ve aynı zamanda güneydeki ülkelerin sırtında kambur olmuş ekonomik kurtarma paketlerinin de yeniden gündeme gelmesine engel olacaktır. ... Hepimiz aynı gemideyiz. ... Bencil olmak kulağa ne kadar cazip gelirse gelsin, akıldışıdır.