Prof. Dr. Eyüp Selahattin Karakaş: Bin yıl değil sonsuza dek!

"Cumhuriyet’i irtica ile yıkmazsınız"

Önce 28 Şubat ile ilgili bazı tespitler yapalım: 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan MGK ülkede gelişen ve Cumhuriyet’i tehdit eden bazı irticai faaliyetlerin önlenmesi ile ilgili önemli kararlar aldı.

 

Bu Kararların esas gerekçesi, Türkiye Cumhuriyet’i Devletini korumak ve kollamaktı. Amerikan destekli irticai faaliyetler önemli boyutlara ulaşmıştı ve mevcut yönetimden de destek alıyordu. Milli güvenliğimizi tehdit eden eylemlere dur demek lazımdı. Bu Kararlar Amerikan destekli irticai örgütlerin en büyüğü olan FETÖ’yü hedef almıştı.

 


BİN YILIN MEYDAN OKUMASI

 

28 Şubat Kararları aslında Amerika’ya karşı bir meydan okumaydı. Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’in değerlendirmeleri son derece önemli:

 

“1998 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu dedi ki: ‘Bin yıl irticaya karşı mücadele kararlılığına sahibiz.’ Hemen arkasından 1998 yılının Ekim ayında ABD ‘Millennium Challenge’ tatbikatının hazırlıklarına başladı. ABD, bir ay sonra Türkiye’yi işgal tatbikatının hazırlıklarına başlıyor ve adını koyuyor, ‘Millennium Challenge.’ Ne demek, ‘Bin yılın meydan okuması.’

 

“Yani Hüseyin Kıvrıkoğlu’na Amerika, ‘Sen bin yıl boyunca irticaya karşı mücadele kararlılığına mı sahipsin; ben de sana bin yılın meydan okumasını yapıyorum’ diyor.

 

“Bu ne anlama geliyor? Demek ki 28 Şubat Amerika’ya dokunuyor ve Türkiye’de irticaya karşı mücadeleden Amerika hiç hoş- lanmıyor. Çünkü Türkiye’de irticayı kim besledi: Amerika. 1945’ten sonra irtica Amerika ve İsrail’in çocuğudur.

 

“Daha önce de İngiltere’nin çocuğuydu. İngiliz emperyalizmi Türkiye’de tarikatları, cemaatleri hep besledi. Ondan sonra emperyalizmin merkezi Amerika’ya geçti. Dolayısıyla Amerika ile Türkiye arasındaki mücadele aynı zamanda Türkiye’yle irtica arasındaki mücadeledir.”

 


28 ŞUBAT’A KARŞI ÇIKANLAR VAR

 

Sayın Doğu Perinçek, 28 Şubat’ı bu denli sahiplenirken, AKP yöneticileri ve Meral Akşener 28 Şubat’a şiddetle karşı çıkıyor. Akşener sosyal medyada görüşünü şöyle paylaşmış:

 

“21 yıl önce, meşru hükümetin görevi bırakmasına ve toplumumuzda kutuplaşmalara sebep olan 28 Şubat darbesine ve askeri vesayete, dönemin İçişleri Bakanı olarak nasıl karşı durduysam, bu dönemdeki tek adam rejimine ve zalimliğine de milletimizin geleceği için karşı duruyorum.”

 

Başbakan Binali Yıldırım ise 28 Şubat’ı darbe olarak nitelendiriyor ve her zaman olduğu gibi irticanın yanında ve Cumhuriyet’in karşısında yerini alıyor. Bununla da kalmıyor, yargıya adeta talimat veriyor:

 

“Darbeciler, bu ülkenin geleceğini çaldılar. Başarılı yahut başarısız her türlü darbe girişimi bu ülkeye ihanettir. Bugün 28 Şubat’ın yaralarını sardık ama acılarını unutmadık. 28 Şubat’ı unutmayacağız, unutturmayacağız. Milletin oylarıyla Meclise gelen kardeşimize yapılan zorbalık halen kalbimizi incitir. Bin yıl süreceği söylenen darbeleri, milletten güç alarak tarihin çöplüğüne attık. Siyaset yapmaları engellenmek istenen kadrolar, şimdi iktidarda ve darbecilerden hesap soruyor. 28 Şubat dö- neminde yaşanan hak ihlalleri AK Parti iktidarı ile gündemden çıktı. 28 Şubat davasında sona geldik. Yargılamalar devam ediyor. İntikamla değil, adaletle davranarak hukuk içinde hak ettikleri en ağır cezayı alacaklar.”

 

Hiç kimse 12 Eylül darbesi ile 28 Şubat’ı aynı sepete koymasın. 12 Eylül Amerikan’ın yaptırdığı hain bir darbedir. İrticai eylemler, FETÖ örgütlenmesindeki artış ve Cumhuriyet karşıtı söylemler 12 Eylül’den sonra artmıştır. 28 Şubat ise Cumhuriyet’i dolayısıyla demokrasiyi korumayı amaçlamıştır. Anlatıldığı gibi, demokrasi karşıtı değildir.

 


28 ŞUBAT’A KARŞI ÇIKMAK AMERİKA İLE YAN YANA GELMEKTİR

 

28 Şubat’a karşı çıkanlar irticaya sahip çıkmış olurlar.

 

28 Şubat’a karşı çıkanlar FETÖ’ye sahip çıkmış olurlar.

 

FETÖ’ye, irticaya sahip çıkanlar, Amerika’nın ve İsrail’in yanında yer alırlar ve onların Türkiye üzerindeki emellerine sahip çıkmış olurlar.

 

28 Şubat’a karşı çıkanlar Amerika’nın “Bin yılın meydan okuması”nın arkasında yer almış olurlar.

 

Türkiye için en büyük tehdit bugün için Amerika’dır. Amerika’nın yanında yer alanlar Türkiye’nin bölünmesine, Cumhuriyet’in yıkılmasına hizmet etmiş olurlar.

 

Bu kafada olanlar Türkiye’yi yönetemez ve yönetemeyecektir.

 


BİN YIL DEĞİL SONSUZA KADAR

 

Sayın Kıvrıkoğlu’nun “bin yıl sürecek” dediği mücadele devam ediyor. PKK’nın hendeklere gömülmesi bu mücadelenin gereğidir.

 

15 Temmuz darbesinden sonra FETÖ’ye indirilen darbeler bu mücadelenin gereğidir.

 

Mehmetçiklerimiz Afrin’de bu mücadelenin gereği olarak vatan savaşı veriyor.

 

Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözü mücadelenin bin yıl değil gerektiğinde sonsuza kadar devem edeceğine işarettir.

 

Ve herkes şunu bilsin: 28 Şubat 1997 tarihinde Mustafa Kemal’in askerleri Atatürk’ün “Birinci vazifeniz Türk Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır” talimatının gereğini yerine getirmiştir.

 

Mustafa Kemal’in askerleri görev başındadır. Sonsuza kadar da görev başında olacaktır.