İlk yerli uçağımızı üreten işadamı Nuri Demirağ’ı 60 yıl önce kaybetmiştik. Öncü havacılardan olan Demirağ, kendi çabalarıyla yolcu uçağı üretmiş ve ihraç için sipariş bile almıştı. Çıkarılan engellerle bu çabası sonlandırıldı. Ancak Türk havacılarının bu hayali devam ediyor.

Mühürzade Nuri Demirağ, 1886 yılında Sivas Divriği’de doğmuştur. Babasını küçük yaşta kaybeden Demirağ, öğrencilik hayatından sonra ailesinin geçimine katkıda bulunmak için 17 yaşında Ziraat Bankası’nda işe başlamıştır. 1911 yılında İstanbul’da görevlendirilen Demirağ, görevinde hızla yükselmiş, ancak işgal yıllarında memuriyetten ayrılarak ticarete atılmış, sigara kağıdı satmayla yetinmemiş büyük ticari yatırımlara girmiştir.
Nuri Demirağ, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10 bin km’lik demiryolu ağının bin 250 km’lik bölümü- nün inşasını gerçekleştirmiştir. Nuri Demirağ’a bu nedenle kendisine Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Demirağ, Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmış bir iş adamı olmuştur.
HAVACILIĞA DESTEK
Türk Hava Kuvvetleri’ni güçlendirmek için halkın bağış kampanyasına para vererek birkaç uçak almakla sorunun çözülemeyeceğini değerlendiren Demirağ, hayatının en kritik ve önemli kararını alarak 1936 yılında Beşiktaş’ta “Uçak Fabrikası” ile bugünkü Yeşilköy Atatürk Havaalanı’nın yerinde pilot yetiştirmek üzere “Gök” uçuş okulunu açmıştır. Ürettiği uçakları teslim alınmayan ve kendisine devlet desteği verilmeyen “Zafer uçakların kanatlarındadır” diye yola çıkan Demirağ’ın bütün girişimleri sonuçsuz kalmış ve malları haciz edilmiştir. 1945 yılında siyasi hayata atılan ve 1954 yılında Sivas Milletvekili seçilen Demirağ, 1957 yılında vefat etmiştir.
UÇAK FABRİKASI KURDU
Devrin en zengin iş adamı olan Nuri Demirağ, 1936 yılında devletin ilk uçak fabrikasını kurma girişimine başlamıştır. O yıllarda ordunun uçak ihtiyacı, halktan ve zengin işadamlarından toplanan bağışlarla karşılanmaktaydı. Kendisinden uçak satın almak için başlatılan bir bağış kampanyasına katılması istendiğinde “Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim” sözleriyle karşılık vermişti.
Nuri Demirağ, “Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa’dan ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir” düşüncelerine sahip ön görüsü yüksek tüm mal varlığını ülkesi için harcayacak kadar örnek bir vatanseverdir.

GÖK UÇUŞ OKULU AÇTI
Nuri Demirağ, uçak fabrikasını memleketi Divriği’de kurmayı planlamıştır. Ancak öncelikle İstanbul’da bir deneme atölyesi kurulması için Çekoslovak bir şirketle anlaşılmıştır. İstanbul’da Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi’nin yanında atölye binası inşa edilmiştir (Deniz Müzesi’nin solunda bulunan büyük sarı bina). Demirağ, deneme uçuşlarını yapabilmek için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği’ni satın almış ve üzerinde büyük bir uçuş sahası, hangarlar ve uçak tamir atölyesi yaptırmıştır. (Bu alan, günümüzde Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı olarak kullanılmaktadır.)
Uçakları kullanacak Türk pilotların yetişmesi için bir havacılık okuluna ihtiyaç olması nedeniyle, pistin bulunduğu arazide 1943 yılına kadar 290 pilot yetiştiren “Gök Okulu” yani uçuş okulu kurulmuştur. Nuri Demirağ, Yeşilköy’deki Gök Okulu’ndan önce Sivas Divriği’de de bir “Gök Ortaokulu” açmıştır. Sivas’ın hiçbir ilçesinde ortaokul yokken açılmış olan bu okulda öğrencilerin tüm masrafları karşılanmış, öğrenciler havacılığa özenmeleri için İstanbul’a getirtilip uçuş dersleri verilmiştir.
Beşiktaş’taki uçak fabrikasında üretilecek uçak ve planörlerin planını Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizmiştir. 1936’da ilk tek motorlu uçak üretilmiş ve Nu. D-36 adı verilmiştir. 1938’de Nu.D-38 adlı çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yapılmıştır. Nu. D-38, 1944 yılında dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alınmıştır. İlk uçak siparişini 1938 yılında Türk Hava Kurumu (THK) vermiştir.
Nuri Demirağ, havacılık alanında çalışmalarına 1939’da Türkiye’nin ilk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirerek devam etmiştir. 1941’de tamamen Türk yapımı ilk uçak İstanbul’dan Divriği’ye uçmuştur. Nuri Demirağ’ın oğlu ve Gök Okulu’nun ilk mezunlarından olan Galip Demirağ, bu uçuşta pilot olarak uçmuştur. THK tarafından sipariş edilen 65 planör kısa sürede teslim edildikten sonra; Nu. D- 36 adlı 24 eğitim uçağı tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da gerçekleştirilmiştir.
UÇAK FABRİKASININ KAPANMASI
THK’nın siparişi olan ve son olarak İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için Eskişehir’de bir kez daha test uçuşu yapılması talep edilir. Selahatin Reşit Alan, 1938’de Nu. D-36 uçağıyla iniş yaparken, çevredeki hayvanlar hava alanına girmesin diye pistte açılan hendeği görmez ve hendeğe düşer. Reşit Alan bu kazada vefat eder. Bu kazadan sonra yurt içi uçak siparişleri iptal edilir. Ayrıca, uçakların yurt dışına satılmaması için bir de kanun çıkartılır. Bu nedenle İspanya, İran ve Irak’tan alınan uçak siparişleri iptal edilir.
Yurt dışından alınan siparişler engellendiği için elde kalan uçaklar hurdacıya satılır. Sipariş alamayan fabrika 1950’li yıllarda kapanır. Beşiktaş’ta üretilen uçakların uçuş deneme testleri, gök okulu için yapılan pistler, hangarlar, üzerlerindeki bütün yapılı binalar ve o yıllarda dünyanın en büyük havalimanlarından biri olan günümüzde Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı’nın bulunduğu yer istimlak edilir.
DEĞERLENDİRME
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün;
■ “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından emin olamazlar.”
■ “Göklerde bizi bekleyen yerimizi almak zorundayız. Yoksa o yeri başkaları istila eder ve işte o zaman bu ülke ve ulus elden gider.”
■ “Bundan sonrası için, bütün tayyarelerimizin ve motorlarının memleketimizde yapılması ve hava harp sanayiimizin de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi iktiza eder. Hava Kuvvetleri’nin aldığı ehemmiyeti göz önünde tutarak bu mesaiyi planlaştırmak ve bu mevzuu layık olduğu ehemmiyetle milletin nazarında canlı tutmak lazımdır” veciz sözleri, söylediği zaman kadar bugün de halen önemli ve anlamlıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kuşak büyük umutlarla yola çıkmıştır. Hemen herkesin gönlünde bir devri inşa etme ve dünyada güven duyulan gelişmiş bir Türkiye’nin meydana getirilmesi heyecanı oluşmuştur. Bu öyle bir coşkudur ki, karasabanın arkasındaki Anadolu insanı ile Çankaya’dan ülkesini inşa etmekte olan Atatürk’ün hedefleri aslında pek de farklı değildir. Bu yüksek hedefi sanayii alanında da görmekteyiz.
Ne var ki, bu süreç 1940 sonrası yaşanan iç ve dış gelişmeler ile hızını kaybetmiştir. Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Selahattin Alan ve bağış uçakları kampanyası ile Türk milletinin destek verdiği havacılık alanında güçlü ve milli uçak üretme projeleri sürdürülememiştir. Oysa aynı yıllarda Amerikan Hükümeti girişimcilere destek olmuş ve havacılıkta dünya devi olmuştur. Bu süreçte Türk Halkı ve Türk Hava Kuvvetleri de Türk tasarımı olan uçaklara ihtiyacı defalarca gündeme getirmiştir. “Kendi Uçağını Kendin Yap” kampanyası hâlâ hatırlanmaktadır.
Havacılıkta yaşanan hızlı gelişmeler konuyu daha da önemli hale getirmektedir. Ülkelerin varlığını hür ve onurlu bir şekilde sürdürmeleri için havacılığın gerekliliği 1990’lı yıllardan itibaren dünyadaki gelişmelere uygun bir şekilde daha açık bir şekilde görülmüştür. Bugün de Nuri Demirağ’ın çalışmalarına benzer girişimler o günkü kadar önemlidir.
Günümüzde dünyada güçlü ülke olmanın önemli bir unsuru milli imkânlarla beslenen, diğer ülkelerle rekabet edebilen ve teknolojiyi yakalayan milli hava harp sanayiidir. Milli çıkarların korunmasında askeri havacılık ve hava sanayii önemini korumaktadır Nitekim Türkiye bu gerçeği yıllar önce görmüş, NATO üyeliği içerisinde unutturulan bu gerçek 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD’nin 1975 yılında uyguladığı silah ambargosundan sonra tekrar hatırlanmıştır.
Ülkemize olan hizmetleri nedeniyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere ölüm yıldönümü olan 13 Kasım’da Nuri Demirağ’ı da minnet ve rahmetle anıyor, hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Kaynaklar:
1. Dr. Osman Yalçın, Mühürdarzade Nuri Bey’in (Demirağ) Hayatı ve Çalış- maları (1886-1957), Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 44, Güz 2009, s. 743- 769.
2. Çeşitli yazı ve makaleler.
