Ali Mercan: "Alman-Rus enerji ortaklığı"

Rusya-Almanya gaz işbirliği hızla ilerliyor. Berlin, Batı Avrupa’nın bütün ihtiyacını Rus gazı ile karşılama yönünde ağırlığını koydu. Bu gidiş Atlantik’i geriletirken, Avrasya’yı ise kopmaz bağlarla birbirine yaklaştırıyor.

 

Almanya-Rusya, Almanya-Çin, Almanya-Atlantik arasında dünya dengelerini baş döndürücü bir hızla değiştiren gelişmeler yaşıyoruz. Dünyayı anlamak, yorumlamak ve doğru siyasetler geliştirmek isteyen öncü kesimler için, gelişmeler laboratuvar işlevi görüyor. Ancak deney yaparken sonuç önceden açıklanamaz, işlemin sonucuna bakılır. Basmakalıp değil, olgulara bakarak davranmalıyız.

 

 

Almanya’nın düne kadar birinci ticaret ortağı Atlantik şefi ABD iken, bugün Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Üstelik Çin ve Almanya, bu alanda stratejik ortaktırlar. Bu ilişkide Amerika üçüncü sıraya düşmüştür, tekrar doğrulması mümkün değil; ama düşüşü de devam ediyor.

 

Almanya-Rusya ilişkileri de Çin’le olduğundan geri kalmamaktadır. Bu yazının amacı zaten Rusya- Almanya arasında enerji alanında ilerleyen ilişkileri izlemektir. Baştan açık olarak belirtelim ki iki ülke arasında enerji alanında hızla gelişen ortaklığın bir amacı da Transatlantik ağırlığının bu alandaki hâkimiyetini ortadan kaldırmaktır. Bu saptama benim yorumum değil, tarafların açıklamalarındaki satır aralarında yer almaktadır.

 

 

ATLANTİK’İN ENERJİ DEVİNE KARŞI

 

“Rus petrol tekeli Rosneft, boru hattı çalışmalarını Almanya’da sürdürüyor. Böylece Almanya’nın Transatlantik enerji sanayisine bağımlılığını azaltıyor.” (Alman dış politika bülteni German Foreign Policy, 04.09.2017.) Rosneft Denetleme Kurulu Başkanı Almanya Başbakanlarından Gerhard Schröder’in plânları kamuoyunda tartışılıyor. Almanya’ya petrol girişinde Rusya üçüncü ulaştırıcı. Bu gelişme, Rusya-Almanya gaz işbirliği için bir örnek teşkil ederken, Berlin, Batı Avrupa’nın bütün ihtiyacını Rus gazı ile karşılama yönünde ağırlığını koydu. “AB’nin ihtiyaçlarının kar- şılanmasında etkili müdahale için ve aynı zamanda Atlantik devrinin enerji devine karşı daha uygun olan, Berlin tarafından geliştirilen Almanya-Avrupa’nın dünya politikası geçerlidir.” (Agy.)

 

 

ROSNEFT’İN YÜKSELİŞİ

 

1993’te kurulan Rosneft, Putin’in başkanlığı döneminde yeni ve devamlı gelişen kurum oldu. 2000’lerden itibaren devlet tekeli Rosneft, petrol pazarına uyum sağladı. Örneğin oligark Michail Chodorkowski’nin tekelini devraldı. 2012’de İngilizlerle ortaklık olan TNK-BP’yi satın aldı. Böylece Rosnef Rusya’nın en güçlü petrol devi ve dünyada petrol ve gaz alanında en büyükler arasına girdi. Putin’e yakın duran şef İgor Setschin, Rosneft’i küresel alana yayıyor. ExxonMobil’in şefi Rex Tillerson’la anlaşmaları, Rusya’ya yönelik ambargolar nedeniyle suya düştü.

 

 

ENERJİ ORTAKLIĞI GELİŞİYOR

 

Rosneft başka ülkelerde şubeler açıyor. 2 Haziran’da BP ile doğal gaz alanında stratejik bir ortaklık üzerinde anlaştı. Mayıs ayında da İtalyan ENI ile anlaşmıştı. Geçtiğimiz günlerde Hindistan’ın ESSAR Grubunu 12,9 milyar dolara devraldı. Rosneft, Mısır ve Libya ile de doğal gaz alanında anlaşmalar yaptı. Geçtiğimiz Şubat ayında da Erbil ile petrol taşımacılığında anlaşmaya varıldı. Aslında Barzani yıllar önce Almanya’ya, Irak petrolleri alanına girmesini teklif etmişti. Ancak olmadı.

 

Almanya, Rosneft ile işbirliğine çok büyük bir önem addediyor. Son yıllarda çalışmalarını yoğunlaştıran konzern (şirketler grubu) Almanya’ya gelen petrolün dörtte birini taşıyor. Almanya’nın 12 rafinerisinden üçünün ortağı. Schwedt’teki PCK rafinerisinin yüzde 54’üne, Bayern Oil’in yüzde 25’ine, Karlsruhe Mİ- RO’nun yüzde 24’üne ortak. 18 Mayıs’ta Berlin’de şube açan konzern enerji alanında Almanya’da üçüncü sırada yer alıyor.

 

Plâna göre, Rusya önümüzdeki yıl enerji alanına 600 milyon Avro yatırım yapacak. 1963’te faaliyete geçen Druşba boru hattı uzatılacak ve Rusya’nın ortak olduğu rafinerilere Rus petrolü ulaştıracak. Rosneft, petrol istasyonlarını da inceliyor. Almanya’da faaliyet gösteren Fransız Total istasyon zinciri ile görüşmeler sürüyor. Zaten bu istasyonlara Rosneft petrol ulaştırıyor. Özetle Rusya-Almanya petrol işbirliği büyüyor ve güçleniyor.

 

 

SCHRÖDER ÇOK ÇABA HARCIYOR

 

Rusya-Almanya arasındaki petrol işbirliği paralel olarak, doğal gaz tedariği alanına da yansıyor. Batı Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacı Kuzey Akımı’nın iki hattından karşılanıyor. Yeni plânlanan Kuzey Akımı, iki hattı ile Rus gazını AB’nin batısına taşıyacak. Amerika bu ikinci hattı engellemek için çok uğraşmıştı. Ancak Almanya’nın kararlı duruşu Amerika’yı frenledi. Eski Başbakan Gerhard Schröder, her iki hattın da ger- çekleşmesi için “Canla başla, bütün gücüyle” çalıştı. Burada bir hatırlatma yapalım: Schröder’in Gasprom’un denetleme kurumu başkanlığına getirilmesinin sadece bir iş ilişkisi olmadığını birkaç kez dillendirmiştik. Bu gelişmelere bağlı olarak Alman enerji tekelleri Rus doğal gaz kaynaklarına doğruda ulaşma olanağına kavuştu. Bu olanak zaten Alman enerji sanayiinin eskiden beri istediği bir durumdu.

 

 

GİRİŞİMLERİ BOŞA ÇIKARACAK

 

Doğal gaz alanındaki hedeflere de ula- şılması halinde -ki bu olanaklı görünüyorAlmanya bütün enerji alanlarında Transatlantiğin, Almanya’yı zayıflatma girişimlerini boşa çıkartabilecek kapasiteye sahip. Böylece kendi inisiyatifi ile Almanya-Avrupa’ya ait dünya politikası izleyebilir. Rosneft Denetleme Kurulu Başkanı Gerhard Schröder’in petrolde ulaştığı hedeflere, doğalgaz alanında da ulaşabileceğine tam bir güven duyulmaktadır.

 

 

GİDİŞ AVRASYA

 

“Almanya’nın, Avrasya ile geliştirdiği iliş- kiler ekonomik alanla sınırlı değil midir?” Böyle sorular geliyor. Ekonomi ile siyaset arasında karşılıklı ve kopmaz bir bağlantı vardır. Ekonomideki gelişmeler siyasete yansır. Daha doğrusu siyaset, ekonominin yoğunlaşmış halidir. Devrim durumları gibi siyasetin ekonomiyi belirlediği dönemler de vardır. Özetle, Almanya-Avrupa’nın Avrasya’ya yönelmesi ekonomik, siyasi, güvenlik gibi bütün alanları kapsamaktadır. Şu farkla ki, örneğimizde ekonomi önde gitmektedir. Diğer bir sorun: Almanya, Türkiye’ye karşı hatalı dış politika izlemektedir. Bu da doğru. Almanya’nın hatalarının bir kısmı, Türk Hükümetinin devlet geleneğine aykırı, hesapsız çıkışlarının faturasıdır. Ancak olaya stratejik düzlemde baktığımızda, ana gidiş Avrasya yönündedir. Hatalar bu gidişi sekteye uğratsa da gidiş devam etmektedir.

 

Almanya ve Türkiye birbirine muhtaçtır, olumsuzluklardan Türkiye daha çok etkilenmektedir. Bunu hesap ederek politika geliştirilmelidir.