Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:BOSTANCI VAPURUNUN KAPTANI

Cemal Süreya’yı 9 Ocak 1990, Necati Cumalı’yı 10 Ocak 2001 günü kaybettik. Hayatımızın en güzel gecelerindendi o 19 Eylül 1988 gecesi. Bostancı vapuru

Cemal Süreya’yı 9 Ocak 1990, Necati Cumalı’yı 10 Ocak 2001 günü kaybettik. Hayatımızın en güzel gecelerindendi o 19 Eylül 1988 gecesi. Bostancı vapuru, denizin ortasında bizimle birlikte zeybek oynuyor, halay çekiyor; horon tepiyordu. Vapurun gönlü mü, yoksa kaptanın gönlü mü havalanmıştı, kimseler bilmedi. Büyüyünce ne olmak istiyorum, açıklıyorum.

 

Cemal Süreya’yı 9 Ocak 1990 günü kaybettik.
Necati Cumalı takvim yaprağında bir gün sonra 10 Ocak 2001 günü aramızdan ayrıldı.
Cumalı, yaz günlerinde bile hep kül rengi pardösüsüyle düşüme girer ve hep yakası kalkıktır. “Niçin” diye sordum kendime. Çünkü Necati Cumalı, 1980’lerden beri hep gelen kışın kaygılarıyla, hep üşüyerek yaşadı. Arkasında “Viran Dağlar” bırakarak gitti.
Cemal Süreya, Türkiye’nin başına gelecekleri görmüş ve Turgut Özal’ı birlikte intihar etmeye davet etmişti. Turgut Özal kabul etmedi.
1980’de başlayan filizkıran, en güzel aydınlarımızı kırdı.
Necati Cumalı ve Cemal Süreya, Türkiye için derin kaygılarla gözleri açık gittiler.

 

Hayatımızın en güzel gecelerinden
19 Eylül 1988 gecesinden söz ediyorum.
Hikâyemiz, Büyükada Anadolu Kulübü’nde başlıyor.
Biz, kimlerdik o akşam:
Dışişleri Bakanlığımızın elçilerinden Berrin Cumalı ve Necati Cumalı, Cemal Süreya ve eşi “Bayan Nihayet” Birsen Hanım, Lebibe Perinçek ve Sadık Perinçek, Hasan Yalçın ve Feyza Perinçek bugün özlemleriyle içimizdeler.

 

O gecenin kadrosu genişti: Gitarıyla Ömer Özgeç, Şule ve Doğu Perinçek, Serhan Bolluk, Belma ve Mehmet Sabuncu, Fatma Yazıcı, Emine ve Adnan Akfırat, Ruhsar Şenoğlu, İrfan Taştemur, Soner Yalçın, Mustafa Birçek, Asaf Güven Aksel, Ender Helvacıoğlu, Firdevs Gümüşoğlu, Kamil Arslantürkoğlu, Tunca Arslan, Rozerin Doğan, Baskın Oran, Hürriyet Karadeniz ve Latif Şimşek, İpek ve Oral Çalışlar…
Melih Cevdet, Turan Dursun ve Osman Şahin İstanbul’da olmadıkları için katılamamışlardı.

 

Anadolu Kulübüne 2000 çıkartması
2000’e Doğru’nun satışı 40 binin üzerine çıkmış. Lebibe ve Sadık Perinçek, bütün 2000’e Doğru kadrosunu Anadolu Kulübü’ne davet etti.

 

Cemal Süreya, 2000’e Doğru’nun İkibinden köşesinde Anadolu Kulübü faslını şöyle yazmış:
“Anadolu Kulübü’nün tarihi, pitoresk dekoru ve şahane bitki konumu içinde üç saatlik bir şölen. Ömer Özgeç’in gitarının ardından Sadık Perinçek’in söylediği Gamber deyişlerle açılan toplantı giderek sıcaklık ve devinim kazandı. Necati Cumalı, Berrin Cumalı, Cemal Süreya, Birsen Hanım, Baskın Oran da gelmişlerdi. Cumalı alaturka şarkılarda ne denli usta olduğunu gösterdi. Cemal Süreya şiir okudu. Oral Çalışlar “daha dün annemizin” diye başlayan ilkokul şarkısıyla geceye naif bir hava kazandırdı. İrfan Taştemur alaturkayı, Doğu Perinçek halk türküsünü yüceltti. Herkes alkışlarla bir şey söylemeye çağrılıyor, genel istek üzerine marifetini gösteriyordu. Böylece şölen kimi zaman konser, kimi zaman müsamere, kimi zaman monolog, kimi zaman koro verimleri içinde, ama coşku temposunu hiç yitirmeksizin saatlerce sürüp gitti. Bir arada olmanın, bir işi birlikte kotarmış bulunmanın sevinci yaşandı.
“Belki hâlâ o sevinç duruyor…”
2000’e Doğrucular Anadolu Kulübü’nden ayrılırken, çalışanlar neşe içinde, “Anadolu Kulübü Anadolu Kulübü olalı böyle gece görmedi” diyorlardı.

 

“Berrin bu gece zatürreden ölünmez mutluluktan ölünür”
Son vapur, Bostancı’ya idi. Üst salondaydık hep birlikte. Necati Cumalı Fidayda oynuyor; Sadık Perinçek halayı dizmiş, “Keçi vurdum bayıra” temposuyla güverteyi sallıyor. Utangaç Cemal Süreya bile, hayatında ilk kez halaya durmuş. Birsen hanım “Bu da oldu” diyor.
Vapurda 2000’e Doğruculardan başka az sayıda yolcu var; onlar da bizimle türkü söylüyor; oyunlara katılıyorlar.
Berrin Cumalı, Necati Cumalı’ya “Çok terledin Necati, hasta olacaksın” diyor. Necati Cumalı, “Berrin bu gece zatürreden ölünmez, mutluluktan ölünür” diye elinden tutup hop Berrin Cumalı’yı da Fidayda’ya kaldırıyor.

 

Bostancı’ya varmayan Bostancı vapuru
Vapur, Heybeliada, Burgaz, Kınalı iskelelerinden sonra bir türlü Bostancı iskelesine gelmiyor.
Sefer 40 dakikalıktı. 2 saat olmuş vapur hâlâ Marmara denizinde dönüyor, dolaşıyordu.
Kimse bu yolculuk niçin bu kadar uzadı diye sormuyordu. Gönül kuşları herkesin, havalanmıştı; konacak yer istemiyordu.
Vapur da bizimle birlikte Marmara denizinde gâhi zeybek oynuyor; gâhi halaya duruyor; derken horon tepiyordu.

 

Kahramanımız kimdi
Daha sonra bu konuyu çok tartıştık. Bazı arkadaşlar, vapurun gönlünün de havalandığı görüşündeydiler. Farklı düşüncede olanlar, Bostancı vapurunun kaptanının sevdalı olduğunu söylüyorlardı. Zaman zaman üst güverteye aramıza geliyor, sonra tekrar kaptan köprüsüne dümeninin başına gidiyordu.
Yanaşacak iskelesi yoktu özlemlerinin.

 

Büyüyünce ne olmak istiyorum
19 Eylül 1988 gecesi Büyükada’dan Bostancı’ya son seferi yapan vapurun kaptanı kimdi ve şimdi nerede acaba? Seslensem, duyar mı sesimi.
Bostancı vapurunun kaptanı, Hafikli şoför ve Bingöl depreminde, “Ağbi gelme duvarın altında kalırsın” diyen çocuk benim unutulmaz gönüldeşlerimdir. Onlar, özlediğimiz dünyanın insanlarıdır.
Şu anda en çok özlediğim insan, Bostancı vapurunun kaptanıdır.
Ben, büyüyünce Bostancı vapurunun kaptanı olmak istiyorum.