Türkiye Gençlik Birliği, 13 Aralık 2020 Pazar günü zoom üzerinden “Mavi Vatan İçin Çözüm” konulu bir açık oturum düzenledi. Anayasa Mahkemesi Eski Başkan Vekili ve Büyükelçi Osman Paksüt, E Koramiral Kadir Sağdıç, KTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Üçüncü ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in katıldığı toplantıda sunulan bildirimler, büyük tecrübe ve bilgi birikiminin ürünleriydi. Mavi Vatan konusundaki bilgi dağarcığımız zenginleşti.
Açık oturumu Türkiye Gençlik Birliği’nin youtube kanalından izleyebilirsiniz. Ayrıca Ulusal Kanal, açık oturumu bugün (Salı) Çıkış Yolu programından sonra saat 22.30’da yayınlayacak. İzlemenizi hararetle öneririm.
ALTIN CÜMLE
Açık Oturumun altın cümlesini E. Kora. Kadir Sağdıç dile getirdi: “Ulusal irademiz kadar Mavi Vatanımız var.”
Bugün Mavi Vatanın savunulmasında sürekli olarak Uluslararası Deniz Hukukuna gönderme yapılmaktadır. Oysa Ege ve Doğu Akdeniz’de mavi vatanımızın sınırlarını hukuk değil, “ulusal irade” belirleyecektir.
SİLAHLI İRADE
Her “ulusal irade”, silahlı iradedir. Devlet halinde örgütlenmemiş bir toplum millet değildir. Devlet ise, diğer toplumlardan yaptırım gücüne, başka deyişle silahlı örgüte sahip olmasıyla ayrılır. Ordu yoksa, devlet de yoktur, millet de yok sayılır.
Hukuk ise, devletin koyduğu kurallar bütünüdür. Kuralın arkasında devletin yaptırım gücü yoksa, ona hukuk denmez.
ULUSLARARASI HUKUK
Uluslararası Deniz Hukuku, acaba ne kadar hukuk?
Bu soru önemlidir. Çünkü Uluslararası Hukuku uygulatacak bir devlet gücü, bir yaptırım gücü, silahlı bir güç yok! Dolayısıyla Uluslararası Hukukun, hukuk mu yoksa bir dilekler bütünü mü olduğu hukuk öğretisinde tartışmalıdır.
Dolayısıyla iş kalır ulusal iradeye ya da devletimizin silahlı gücüne! Mavi Vatanın sınırlarını, ülkelerin deniz güçleri ve bir bütün olarak askerî güçleri belirler. Uluslararası Deniz Hukuku, güçle belirlenen sınırları kayda geçirir.
Mavi Vatanımızın savunduğumuz sınırlarına bakalım: Kıbrıs, Girit, Ege Adaları, en son 12 ada ve Meis, hepsi silahlı güçle elimizden alındı. Kuzey Kıbrıs’ı ise silahlı güçle kurtardık.
Silahın dayattığı sınırlar, uluslararası hukukun kabul ettiği sınır oldu. Daha doğrusu bugün bütün ülkelerin sınırlarına bakınız, hepsi silahla çizilmiştir. Hukukla çizilen bir sınır bulamazsınız. Hukuk, silahla çizilen sınırı resmileştirir.
BEKLENEN SON SÖZ
Bugün Akdeniz ve Ege’de çizilmeyi bekleyen sınırlar da, “ulusal iradelerin”, dolayısıyla ilgili devletlerin cebir kuvvetlerinin son sözünü beklemektedir.
Doğu Akdeniz ve Ege’de anlaşmazlık konusu olan sınırları, karasuları, kıta sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge ve Deniz Yetki Alanı konusundaki iradeler ve ağırlıklar belirleyecektir.
Burada ulusal irademizin yaptırım gücü, öncelikle Türk Donanması ve Türk Ordusudur. Ancak ulusal iradenin ittifak güçleri ya da yedek güçleri de bulunuyor. Onları da Ege ve Doğu Akdeniz’deki karşılıklı mevzilenmeler belirliyor.
TÜRKİYE KAMUOYUNDAKİ ZAAF
Türkiye, kamuoyunda hep hukuk alanındaki haklılığını konuşuyor. Birbirimize sürekli ne kadar haklı olduğumuzu anlatıyoruz. Konuyu kuvvetin belirleyici olduğu gerçeğinin dışında tutarak, birbirimizi uyuşturuyoruz. Daha önemlisi, Türkiye’nin savunma sanayisini geliştirmesine ve Ordusunu güçlendirmesine karşı sürekli kara propaganda var. Biden tayfasının güncel görevi bu. Niyetler ne olursa olsun kamuoyumuzu uyutan, hatta şapşallaştırmaya yönelik bu ortamı değiştirmemiz gerekiyor.
Ulusal iradenin belirleyici olduğuna ne yazık ki Vatan Partisi dışında pek değinen yok. Hatta askerlerimiz bile hukuk alanındaki haklılığımızı vurguluyorlar ama anlaşmazlık konusu alanlarda kuvvet üstünlüğü sağlamak adına çözüm üretene az rastlanıyor.
Eğer Mavi Vatanımız üzerindeki devlet egemenliğimizi kurmak ve kabul ettirmek istiyorsak, sahada kuvvet üstünlüğü sağlamak için strateji ve siyaset üretmemiz ve hayata geçirmemiz gerekiyor.
ALMAN FIRKATEYNİNİN ÇEKTİĞİ ELENSE
Alman Fırkateyni, Atlantik Karargâhının emriyle ve Yunan Kaptanın komutası altında silah kullanarak ticaret gemimize çıktı. Arkasından Hafter, yine bir ticaret gemimize korsanlık uygulamasında bulundu.
Bu silahlı uygulamalar, iyi görelim Mavi Vatanımızın sınırlarını çizmeye yönelik adımlarıdır. Güreşteki terimle elense çekiliyor. Devamının geleceğini de bilelim.
Türkiye kamuoyu, bu zorbalığa karşı uygulamanın hukuka aykırılığını konuşuyor. Böylece milletin kafasına yanlış bilinç yerleştiriliyor. Bu gevezelikleri yapanların Alman Fırkateynini durduracak bir önlemleri var mı, buna yönelik bir çözümleri var mı, bunları duymak istiyoruz.
AKDENİZ TARİHİNDEN DERSLER
Akdeniz ve Ege tarihine bakalım, hangi sorun hukuk tartışmasıyla çözülmüş? Girit mi, 12 Ada mı, bütünüyle Ege adaları mı, Meis mi, Kıbrıs mı?
Burada İkinci Beyazıtların, Kanunilerin, Barbarosların akıl, strateji, taktik ve usavurmasının bize yalnız bir övünç mirası olarak kaldığını görüyoruz. Hukuk üstatlarının Mavi Vatan sorununu çözmelerinin mümkün olmadığını hiç olmazsa zaferler ve kayıplar tarihimizden öğrenmeliyiz.
BIDEN’IN HÜKÜMETİMİZİ DEVİRME PLANINDA BAŞLANGIÇ MEVZİSİ
Bugün Doğu Akdeniz ve Ege, Türkiye’nin güvenlikle ilgili çelişmelerinin odağıdır. Doğu Akdeniz, bugün yalnız Mavi Vatanımıza yönelik tehditlerin merkezi değildir, aynı zamanda Biden’ın Tayyip Erdoğan’ı devirme planının da başlangıç mevzisidir.
Türkiye’yi tehdit eden güçler, Doğu Akdeniz ve Ege’yi Türkiye’nin zayıf karnı olarak görüyorlar. Alman fırkateyninin cüreti buradan ileri geliyor. Bir karşılık görmedikleri için buradan yüklenmeye devam edecekler.
GÜÇLER DENGESİ
Evet donanmamıza güveniyoruz, Hava Kuvvetlerimize ve bir bütün olarak Türk Ordusuna güveniyoruz. Öz gücümüz uluslararası düzeyde bir ağırlığa sahiptir. Ancak karşıda Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın bulunduğunu düşünenler, sonuçları pahalı ödenecek bir aymazlık içindeler. Karşıda Yunanistan ile birlikte namlularını Türkiyemize çevirerek Noble Dina ve Nemesis tatbikatlarını yapan ABD ve İsrail var. Fransa, onlardan da heyecanlı. Almanya’nın Doğu Akdeniz siyasetini Alman devleti içindeki Atlantikçiler mi yoksa Almanyacılar mı belirleyecek, bu da çok önemli. Çünkü bizim Mavi Vatandaki kıyıdaşımız ve dolayısıyla olası hasmımız Avrupa Birliği’dir.
Özetlersek, Mavi Vatanda tehdit oluşturan güçlerin toplamını ve içindeki bölünmeleri iyi hesaplamak gerekiyor.
ULUSAL İRADEYE ULUSLARARASI TAKVİYE
Açık konuşalım: “Türkiye’den vazgeçemezler”, “Atlantik bizim müttefikimizdir” gibi tekerlemelerle bu sorunların içinden başıdik çıkma şansımız yoktur.
Tehdit, ABD-İsrail eksenli Atlantik güçlerinden geliyor. Onları bölmeye, bazılarını en azından tarafsızlaştırmaya çalışalım, tamam. Ama bunu yapabilmek için dahi, silahlı ulusal irademizi uluslararası ittifak birikimiyle takviye etmemiz şarttır, zorunludur ve yakıcıdır.
O uluslararası gücün tıpkı ABD ve İsrail gibi uçak gemileri, zırhlıları, fırkateynleri, denizaltıları ve hava kuvvetleri olmalıdır.
İTTİFAKLARI SAĞLAM KILAN ORTAK ÇIKARLAR
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de üstünlük sağlayacak müttefik adayı Rusya Federasyonu’dur. Başka hiçbir devlet onun yerini tutacak ağırlığa ve güvenilirliğe sahip değildir.
Rusya’nın ağırlığı biliniyor, dünyanın ilk üç silahlı gücünden birisi.
Güvenilirlik ise, ortak çıkarlardadır. Türkiye ve Rusya, aynı yönden tehdit ediliyor. Bu durumda Türkiye için en güvenilir ülke Rusya’dır. Rusya için de en güvenilir ülke Türkiye’dir.
Cephenin Kafkaslar ve Karadeniz’den Doğu Akdeniz ve Umman Denizi’ne kadar tek cephe olduğunu görürsek, Rusya’nın önemini daha iyi anlarız. Rusya, Türkiye açısından yerine ikame edilecek bir güç yoktur, başka deyişle tek seçenektir.
İttifakın sırrını iyi bilelim: İttifak, dayatılmaz, ortak çıkar temelinde kurulur.
'RUSYA SICAK DENİZLERE İNMESİN' NAKARATINDAKİ KURMAY YOKSUNLUĞU
Kimileri bu koşullarda “Rusya’nın sıcak denizlere inme yönündeki tarihsel hedefini” tekrar edip duruyor. Amaç, gerçek tehditlerin üzerini kapatmak, milletimizi hayalî tehditlerle korkutmak. Oysa bugün Türkiye’nin güvenliğinin düğümlendiği nokta, Doğu Akdeniz’de Rusya’nın kararlılığını devreye sokmaktır.
Dün dündü. Bugün sıcak denizlerdeki Rusya, Türkiye için bir tehdit değil, Türkiye’ye yönelen tehdidin karşısındaki ağırlıktır.
Mavi Vatan, ulusal irademiz kadar mavi vatanımızdır.
Mavi kurmaylık ise, tehdide karşı ulusal irademizi etkin kılacak ittifak birikimini hayata geçirmeyi öngörüyor.
Mavi vatanın sınırları, evet silahla, ama aynı zamanda o silaha hükmeden akılla, stratejiyle ve siyasetle çizilir.
Mavi Vatanımıza Mavi Kurmaylık gerekiyor.
15 Aralık 2020 Salı / Aydınlık