Dün bu köşede Ukrayna Devlet Başkanı Zelintskiy ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmesine ve ortak basın toplantısına değindik.
RUSYA İLİŞKİLERİNE SABOTAJ
Türkiye Heyeti, Ukrayna’nın ABD ile yaptığı “Türk Akımını engelleme” mutabakatını masaya getirmemişti. Gündemi, Ukrayna belirlemişti ve basın toplantısına yansıyan da bu oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız, Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını tanımadığını ve tanımayacağını vurguladı. Zelintskiy, Türkiye’ye gündem dayatan kahraman konumuna yükselmişti. Bu koşullarda televizyon yarışmacılığında ve şov programlarında edindiği hünerleri sahneledi. Bir oldubittiye getirerek, herkesi “Ukrayna şehitleri için” saygı duruşuna çağırdı. Bizim hükümet üyeleri şaşırdılar ve konukseverlik gereği ayağa kalkarak hazırol duruşuna geçtiler.
Yapılan iş, Türkiye’nin Rusya dostluğuna sabotaj, sıradan bir kışkırtma idi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelintskiy, ABD adına Rusya ile enerji alanı başta olmak üzere birçok cephede oluşturduğumuz stratejik işbirliğini dinamitlemeye kalktı.
RUSYA’DA ERDOĞAN’A GÜVEN BUNALIMI
Rusya, Türkiye-Ukrayna görüşmesi sonrasında Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamaya hemen tepki gösterdi. Kırım Cumhuriyeti’nin Devlet Konseyi Milletvekili Vladislav Ganjara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin hayal kırıklığı yarattığını belirtti. Dahası Ganjara, “Erdoğan’ın sözlerinde çifte standart politikasını ilk kez görmüyoruz” ifadeleriyle Türkiye Cumhurbaşkanına güvenmediklerini de ilan etti (Sputnik Ajansı, 8 Ağustos 2019).
Ancak Rusya, Türkiye dostluğu için kapıyı açık tutmaktan vazgeçemezdi. Ganjara, stratejik ortaklığın gerekleri konusunda şunları söyledi: “Ankara, Moskova’nın stratejik ortağı gibi davranacaksa Kırım’ın Rusya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu anlaması gerekir. Erdoğan’ın eylemli olarak Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu anladığından eminim. Rusya-Türkiye ilişkilerinin daha da geliştirilmesi için geriye yalnızca bunu halka açık biçimde kabul etmesi kalıyor.”
Buna Türkiye olarak vereceğimiz yanıt, Kırım ve Kıbrıs, Karadeniz ve Doğu Akdeniz, Karabağ ve Abhazya ilişkileri düzleminde olabilir. İlerde Vatan Partisi’nin bu konulardaki girişim ve çözümlerini kamuoyuna açıklayacağız.
TÜRKİYE’NİN STRATEJİK ORTAĞI KİM
Stratejik ortaklık, Limited Şirket ortaklığı gibi bir şey değildir. Bir devletin stratejisi olur. O strateji, devletin bugünkü dünyadaki mevzilenmesini belirler. Örneğin bugün Atlantik ile Avrasya arasındaki kamplaşmada Türkiye’nin yeri bellidir. Daha üç gün önce ilan edilen “Yeniden Asya Açılımı” da bu stratejik konumu belirlemiştir. Herkesle stratejik ortak olmaya kalkarsanız, hiç kimseyle stratejik ortak olamazsınız ve tehlikeli durumlarda ortada kalırsınız.
TEK CEPHE
Türkiye, bugün Avrasya’nın ön cephesinde bulunan bir ülkedir. Karadeniz, Balkanlar, Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye’nin Kuzeyi ve Irak’ın kuzeyi, hatta Hürmüz Boğazı ve Ermenistan sınırı, bunların hepsi, Türkiye için tehdit ve tehlikeler oluşturan bir cepheyi oluşturuyor. Ve Türkiye’nin dört yanında tek bir cephe bulunuyor. Bu cephelerde farklı farklı ülkelerle karşı karşıya değiliz. Cephelerin bütününde ABD ve İsrail merkezli tehditleri göğüslemek durumundayız.
STRATEJİ NASIL KURULUR
Strateji kurmak için önce devlet olarak hedefimiz olacak. Hedefimiz terörden arınmak, vatan bütünlüğünü sağlamak, Bağımsız ve Üreten Türkiye’yi kurmaktır. Tehdit ve tehlikeler, bu stratejik hedefimizin önündeki engellerdir.
Bizi borç batağına iten ABD’dir. PKK’yı ve FETÖ’yü üzerimize sürerek vatan bütünlüğümüzü tehdit eden de ABD ve İsrail’dir. Demek ki güvenlikte olsun, ekonomide olsun ABD merkezli tehditlerin üstesinden geleceğiz. Stratejik hedefimiz, stratejik mevzilenmemizi belirlemektedir.
STRATEJİK HEDEF VE STRATEJİK MEVZİLENME
Tekrar vurgulayalım:
Stratejik hedef: Bağımsız ve Üreten Türkiye.
Stratejik mevzilenme: ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerine karşı içte ve dışta en geniş cephe.
Türkiye, 2014 yılı baharında Silivri Duvarını yıkmamızdan sonra eylemli olarak bu stratejik mevzilenmeye yerleşti. En son Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, hükümetin “Yeniden Asya Açılımı”nın ilanı ederek bu mevzilenmenin adının koydu.
Fırat’ın Doğusu ve Batısı, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege, Kırım, Abhazya, Ermenistan, Karabağ, Sinciang-Uygur siyasetleri, birbiriyle tutarlı olmak zorundadır. Cephe tektir. Ve o cephe uluslararasıdır.
RUSYA’NIN KONUMU
Bu stratejik mevzilenmede Rusya, bizim önde gelen stratejik ortaklarımızdan biridir. Komşumuz olması ayrıca önemli. Rusya, bizim birinci ticaret ortağımız ve enerji güvenliğimizi sağladığımız ülkelerin başında geliyor. Rusya ile güvenlik ve ekonominin bütün cephelerinde ortak kaygılarımız var. Suriye’nin kuzeyinde silah arkadaşı olmuşuz. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs üzerinden gelen ABD-İsrail merkezli tehditlere karşı koymada vazgeçilmez dostumuzdur. Stratejik ortaklığı belirleyen gerçekler bunlardır. Nitekim Sayın Tayip Erdoğan’ın sık sık Rusya Devlet Başkanı Putin’i arayarak ortak siyasetler geliştirdikleri basına yansımaktadır.
KAĞIT ÜZERİNDEKİ STRATEJİK ORTAKLAR
Bir de Türkiye’nin geçmiş Atlantik döneminden kalan, kağıt üzerindeki stratejik ortakları var. Sözümona NATO üyesiyiz, oysa NATO’dan aforoz edildik ve Doğu Akdeniz’de NATO ile cephe cepheye geldik. Ama ABD hâlâ “stratejik ortağımız.”!!! Ve ABD’nin kuyruğundaki Ukrayna gibi ülkelere de “stratejik ortak” unvanları dağıtıyoruz.
Bunlar nasıl stratejik ortak, daha sekiz ay önce, 16 Kasım 2018 günü Türk Akımını engellemek için mutabakat yaptılar. Aynı mutabakatta, “Kuzey Akımı-2’yi durduracaklarını da ilan ederek, Rusya ve Almanya’yı da hedef aldılar. Kim bizim ortağımız, kim bizi engellemek peşinde, açık değil mi?
Ve en önemlisi dört yanımızda tek bir cephe var. Cepheleşme dünya ölçeğindedir. Türkiye’nin çıkarlarının Asya’da olduğunu daha 21. yüzyılın başında CIA bile açıkça saptamıştı. ABD, dostunu düşmanını gerçeklere göre belirliyor. Washington yönetimi, stratejik mevzilenmesini bu saptamaya göre yaptı.
STRATEJİK DANS
Ak Parti yönetimi ise, stratejik danslar yapıyor. Bugün stratejik ortağı falanca, yarın filanca, öbür gün feşmekanca. Ve bir televizyon şovmeni bile Türkiye’yi dansa kaldırabiliyor. Üç gün önceki o tuhaf “saygı duruşu”, ancak stratejik dans bağlamında açıklanabilecek bir “reverans” oluyor. Reverans, bilindiği gibi dansa davet için veya dansın sonunda yapılan eğilme eylemidir.
YENİ DÜNYANIN ENERJİ DAMARLARINI KORUMAK
Yeni bir dünya kurulmaktadır. Enerji hatları, Yeni Dünyanın damarlarıdır. ABD bu damarları kesmek istiyor. Türkiye bu girişimleri Avrasya’daki müttefikleri ile işbirliği içinde geçersiz kılacaktır.
Verili stratejik cepheleşmede ABD’nin emperyalist amaçlı çıkış yolu bulunmuyor. Bu nedenle ABD adına sahnelenen sabotaj girişimleri başarısızlığa mahkumdur.
KİTAP
DP TÜRK ORDUSUNDA STRATEJİ SORUNU
TÜRK ODUSU KUŞATMAYI NASIL YARACAK
Bu kitaplarda, program, strateji, taktik kavramları yanında yakın tarihimiz boyunca Türkiye’nin millî strateji ve siyasetleri inceleniyor.
Ve özellikle Ergenekon-Balyoz sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin stratejisi değerlendiriliyor.