28 Mayıs 2020 tarihli o görüntü var ya, hani kibarların yaşadığı Minneapolis kentinde ABD polisinin diziyle siyahî George Floyd’un boynuna basarak nefesini kestiği görüntü...
O görüntü aldatıcıdır. Yarın tarih, 2020 yılında Sam Amca’nın nefesinin kesildiğini yazacak.
EKONOMİDE DARALMA VE İŞSİZLİK
Koronavirüs gelmese de, ABD ekonomisi çıkmazdaydı.
Dolar balonu o kadar şişti ki, patladı patlayacak. Dolar Saltanatı yıkılıyor. Bu konuda Teori dergisinin 1 Haziran 2020 sayısında çok geniş bilgi bulacaksınız.
İşsizlik, salgından önce zaten ciddî ölçülerdeydi. 23 Mayısın bilgisini veriyoruz: Son iki buçuk ay içinde işsizlik maaşı için başvuru yapanların sayısı 40 milyonu geçti. İşsizlik oranındaki artış, 1929 yılındaki “Büyük Bunalım”dan bu yana rekor düzeyde.
Gayrisafi Yurtiçi Hasıladaki yıllık daralma, ABD Merkez Bankası FED’in verilerine göre, Nisan sonunda yüzde 4.8. Daralmanın daha da yükseleceği kestiriliyor. Derinleşen kriz, 2008 yılından daha şiddetli. İflaslar ve işten çıkartmalar, ciddî tehdit oluşturuyor.
Koronadan hayatını kaybedenler içinde siyahilerin oranı daha yüksek.
ABD SALDIRGANLIĞININ ÇIKMAZI
Bu ortamda ABD, Çin ve Rusya ile askerî rekabeti kızıştırıyor, Pentagon marifetiyle yeni tertip planları hazırlıyor, Güney Çin Denizi’nde ve Hong Kong’ta kışkırtmalar tezgâhlıyor, Aynelarab’a yığınak yapıyor, Suriye içinde Türkiye sınırında dolar kaynaklı bir PKK Devletçiği kurmaya kalkışıyor.
Yalnız ABD ekonomisi değil, ABD’nin silahlı saldırganlığı da çıkmazdadır.
SİLAHLANAN AMERİKALI
ABD, hedef aldığı ülkelerde etnik ve gerici terörü yeniden cepheye sürme planları yaparken, kendi içindeki azınlıklar ve yoksullar ayaklanmaya başladı.
Koronavirüs salgınında ABD insanı silahlandı. Orası bizim Türkiye gibi değil, insanlar komşusundan bile korkuyor. Televizyonlarda görüyoruz, polis merkezleri yakılıyor, mağazalar yağmalanıyor, Beyaz Saray’ın önünde ABD bayrağı yakılıyor.
İÇTE VE DIŞTA NEFESİ DARALAN ABD
ABD’nin içerde ve dışarda nefesi daralmaktadır.
ABD içinde siyahiler, Hispanik denenler, Asya kökenliler, işsizler ve yoksullar, sisteme başkaldırıyor. Önümüzdeki dönem halk hareketinin yükseleceği görülüyor. Sorun, bu halk hareketinin başıbozuk mecralarda erimemesi, akılı bir kurmaylık tarafından yönetilmesidir.
KAĞITTAN KAPLAN’IN BÜYÜK SAVAŞ YOLLARI KAPALI
ABD, artık Mehmet Akif’in İstiklâl Marşımızdaki deyişiyle “Tek dişi kalmış canavar”dır. Mao Zedung, ABD tehdidinin ciddî olduğu yıllarda bile, “Kağıttan kaplan” benzetmesini yapmıştı. 1950 ve 1960’lı yılların o şaşaalı ABD’si bile, Sovyetler Birliği’ne ve Çin’e savaş açamadı. Bu seçenek masaya defalarca getirildi ve gerçekçi olmadığı görüldü.
Önümüzdeki dönemde ABD açısından Çin, Rusya gibi rakiplerini hedef alan büyük savaş yolları kapalıdır. Pentagon, CIA ve Dışişleri Bakanlığının kurguladığı savaş oyunlarında, Çin ve Rusya ile yapılacak kapsamlı savaşlar yenilgiyle sonuçlanmaktadır. Bu konuda Mehmet Perinçek’in Teori’nin Haziran sayısında yayınlanan “Dünya savaşı mı geliyor” başlıklı yazısındaki veriler dikkatle incelenmelidir.
ABD’nin esip savurmalarına değer vererek yapılan öngörüler tutmuyor. İşte en son gördük, İran tankerleri Venezuela karasularına girdi ve ABD’nin tehditlerinin kuru sıkı olduğu anlaşıldı.
Bölgesel savaşlar, vekâlet savaşları zaten sürüyor. Yenileri de gündeme gelebilir. Ancak ABD, büyük rakipleriyle kapsamlı bir savaşa girebilecek halde değil.
MONROE, KEYNES VE ROOSEVELT’İN GERİ DÖNÜŞÜ
ABD’nin önündeki olası gelişmeyi Teori’nin bu sayısında değerlendirdik. ABD’nin yarınlarını kendi tarihinden üç isimle açıklayabiliriz: Monroe, Keynes ve Roosevelt.
ABD, bu krizden kaçınılmaz olarak daha fazla içe dönerek çıkma çabasına girecektir. Başka deyişle bir tür Monroe Doktrini gündemdedir.
Yükselen halk hareketi, ekonomide Keynes’in istihdamı büyüten ve iç talebi yükselten siyasetlerini zorluyor. ABD, 1929 sonrasındaki Büyük Bunalım’dan Roosevelt’in New Deal programıyla çıkmıştı. Sadaka dağıtmak yerine, istihdamı genişletti, başka deyişle iş olanakları yarattı.
Dünya ile ilişkilerinde ABD’nin tek dişi kalmıştır. Tek çare, Roosevelt’in İkinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş dönemindeki dünya ile daha uzlaşmacı, daha geçimli siyasetlere yönelmesidir.
Tek dişi kalmış canavarın, o dişini de korumaya yönelik siyasetlere yönelmesi beklenebilir. Zaten ABD’nin güvenlik raporları da buna işaret ediyor.