Doğu Perinçek: Çin devriminin yarattığı Çin mucizesi

"Çin Devrimi, Mazlumlar Dünyasını tarih sahnesine çıkarmıştır. Bu olay, Mazlumların yazdığı yeni bir tarihin başlangıcıdır."

Bugün Çin Devriminin 70. yıldönümü.

 

Arkada kalan 70 yıla baktığımız zaman şunları saptıyoruz:

 

 

1. ÇAĞIMIZIN TİPİK DEVRİMİ

 

Çin Devrimi, çağımızın tipik devrimidir.

 

20. Yüzyılın başında devrimin odağı, Ezilen Dünyaya kaymıştı. Artık devrim, 1848 yılında Marx ve Engels’in Komünist Partisi Manifestosu’nda öngördükleri gibi, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki mücadelenin ürünü değildi.

 

Emperyalizm çağında dünya ölçeğindeki sömürünün ağırlığı Ezilen Dünya milletlerinin sırtına yıkıldı. Bu koşullarda devrim, gelişmiş kapitalist ülkelerde değil, emperyalizmin zayıf halkalarında, yani Ezilen Dünya ülkelerinde olacaktı. Emperyalizm çağının devrim teorisini Lenin inşa etti. Rusya ve Türkiye gibi Doğunun Batısındaki ülkelerde başlayan devrim, Asya’nın doğusundaki Çin’de asıl yörüngesine oturdu. Çin, karşılaştığı emperyalist sömürünün ağırlığıyla, feodal ilişkilerin yaygınlığıyla ve derinliğiyle Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın toplumsal ekonomik ilişkilerini daha belirgin olarak temsil ediyordu. Nitekim Çin devriminden sonra gelen Vietnam, Kore, Küba, Kamboçya, Laos, Nikaragua, Venezuela vb devrimleri, Rusya ve Türkiye’den çok Çin’e benzeyen toplumsal ekonomik ortamlarda gerçekleşti.

 

70 yıldır ayakta kalması da, Çin Devriminin çağımızın tipik devrimi olmasıyla bağlantılıdır. Doğu Devrimleri, Doğunun Batısında değil, Doğunun Doğusunda ayakta kaldı. Doğu Devrimleri, mucize olarak nitelenen başarısını Çin’de gösterdi. Ve bugün Dünya Devriminin yükseldiği bir dönemde Çin, Rusya, Türkiye ve İran devrimci süreçlerinin yeniden el ele verdiğini görüyoruz. Çin’in sosyalizm yolunda direnmesi, bu sürecin ateşleyicisi olmuştur. Bu açıdan da çağımızın tipik dirençli devriminin Çin devrimi olduğunu saptayabiliriz.

 

 

2. ÇİN, SOSYALİZM YOLUNDA DİRENDİ VE DİRENİYOR

 

Bugün Çin Komünist Partisi, Xi Jingping’in önderliğinde Çin’e özgü sosyalizmin inşasında direniyor ve Mao Zedung’un devrimci çizgisinde ilerlediğini vurguluyor.

 

Sosyalizm, Çin devrimiyle dünyalılaşmıştır ve sosyalizmi kurma pratiklerinin öncülüğü, 19. Yüzyılda “geri” diye nitelenen Asya ülkelerine geçmiştir. Lenin’in “İleri Asya Geri Avrupa” saptaması doğrulanmıştır. Bilimsel Sosyalizmin atılımı, doğum yeri olan Avrupa’da değil, büyüdüğü Asya’da gerçekleşti. Bilimsel Sosyalizmin teorisi, Avrupa’da kururken ve hatta çürürken, Asya’da canlandı ve büyük bir atılım gerçekleştirdi.

 

Çin Devriminin önderi olan Çin Komünist Partisi, Çin’de kapitalizme geri dönüş tehlikesine karşı mücadelede de Avrupa Merkezli teorik baskılara teslim olmayarak sosyalizmi kurma yolunda ilerlemiştir. Burada Mao Zedung’un yaratıcı önderliğini vurgulamak gerçeğe bağlılığın gereğidir. En önemlisi, Mao, Sovyetler Birliği’nde kapitalizme geri dönüş sürecini gördü. Görmese, Çin de, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin geri dönüş çizgisini izleyebilirdi.

 

Bugün Çin’de Yolsuzluğa Karşı Mücadelenin esas olarak “sineklere” karşı değil “kaplanlara” karşı yürütülmesi, Mao’nun teorisini doğrulamaktadır. Yolsuzluğa Karşı Mücadele, kapitalizm açısından da suç olan rüşvet vb uygulamalara karşı mücadelenin ötesinde, kapitalizme geri dönüş tehlikesine karşı mücadeledir.

 

Bugün Çin’in sosyalizmi kurmada direnmesi, yalnız Çin için değil, bütün insanlık için tarihsel değerdedir. Çünkü Çin kapitalizme geri dönecek olsa, insanlık hegemonyacı bir büyük devletle karşı karşıya gelir. Dünya dengeleri değişir. Bu açıdan Çin’de sosyalizm, insanlık için sömürüsüz ve baskısız bir dünya umudunun ayakta kalmasıdır. Çin’de sosyalizm, Gelişen ve Ezilen Dünya ülkelerinin emperyalizme karşı bağımsızlıklarını geliştirmeleri ve refaha ilerlemeleri yanında dünya barışının korunması için de büyük güvencedir.

 

 

3. ÇAĞIMIZIN MUCİZESİ

 

Çin’in kalkınmada gösterdiği başarıları bugün herkes “Çin mucizesi” olarak adlandırıyor. Bu mucize, devrimin mucizesidir. Çin, devrimden önce de vardı, ama Çin mucizesi, devrimden sonraki olaydır. Kuşkusuz o mucize Çin toprağında, Çin halkının eliyle yaratıldı.

 

Çin devrimi, Çin emekçisini ve halkını özgürleştirmiş, başka deyişle üretici güçlerin zincirlerini kırmış, çeşitli milliyetlerden Çin milletini birleştirmiş, sınıfsız ve sömürüsüz toplum hedefine aşamalı programlarla yönelmiş ve mucizeye imzasını atmıştır. Çin Devrimi, üretim ilişkilerinde devrim yaparak, özgürleşmiş ve yetenekleri gelişmiş öyle bir insan kaynağı yarattı ki ve öyle bir altyapı kurdu ki, o iklimde mucizeden başka bir şey olmazdı.

 

Yalnız Çin’in değil, 20. yüzyılda mazlumlar diye anılan ülkelerin bugün Gelişen Ülkeler olması ve insanlığın ilerlemesinde öncü konumlara gelmeleri, toplam olarak devrimin mucizesidir.

 

Bugün kapitalistler de, gerçeklere boyun eğmekte ve Çin mucizesi olgusunu kabul etmektedirler. Ancak onlar, bu mucizeyi utanmasalar, “kapitalizmin mucizesi” olarak niteleyecekler. Oysa 1949 yılında Çin’in komşusu olan Asya ülkelerine bakalım, oralarda niçin mucize gerçekleşmedi? Oralarda niçin hâlâ toplumsal ve ekonomik gerilik hüküm sürüyor? Oralarda toplum, niçin hâlâ etnik ve mezhepsel kavgalar içinde çırpınıyor, kargaşalıklar var?

 

Aradaki fark, devrimin farkıdır.

 

 

4. ÇİN DEVRİMİ, SOSYALİZMİN KAPİTALİZME ÜSTÜNLÜĞÜNÜ KANITLADI

 

Sosyalizm ile kapitalizm arasındaki boy ölçüşme, en azından ideolojik düzlemde birkaç yüzyıldır insanlığın gündemindedir.

 

1917 Sovyet Devrimi, Asya Çağının ilk devrimiydi. 1930’lara kadar gerçekte Millî Demokratik Devrim görevlerini yaptı. 1930 sonrasındaki sosyalizmi kurma girişimi, önemli bir devrimci miras bırakmanın ötesinde öyle dengeler oluşturdu ki, Türk Devrimi, Çin Devrimi ve diğer devrimler o koşullarda başarıya ulaştı. Bununla birlikte Sovyetler Birliği’nin kapitalizme geri dönüşü, dünyada, “kapitalizmin kesin zaferi” ve “sosyalizmin iflası” olarak nitelendi. Kapitalizmin ideologlarına göre, “Tarihin sonu” gelmişti. Ne var ki, Çin’de sosyalizmin olağanüstü başarıları, bütün bu iddiaları yerle bir etti. 1949 yılında dünyanın yoksulları arasında olan Çin, çok kısa zamanda Dünya ekonomisinin motoru haline gelmişti. Çin Devrimi, sosyalizmin kapitalizme üstünlüğünü kanıtladı.

 

 

5. ÇİN DEVRİMİ, BİR İNSANLIK KALESİ OLUŞTURDU

 

Çin Devrimi, yeni bir Çin yaratmakla kalmadı; Dünya nüfusunun dörtte birinin yaşadığı bir coğrafyada bir insanlık kalesi oluşturdu. Çin devrimi dünya dengelerini öyle bir değiştirdi ki, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde millî demokratik devrimlerin önünü açtı. Çin devrimi, bağımsızlık ve refah için mücadelenin güvenilir müttefiki oldu. Çin’in dünya ülkeleriyle ilişkide oluşturduğu Paylaşarak Gelişme çizgisi, hegemonyacıların baskı ve sömürü modelinin karşısında, yeni bir ilişki modeli kurmuştur.

 

 

6. YENİ PAYLAŞMACI UYGARLIĞIN ÖNCÜLERİNDEN

 

2030 yılında ilk 10 içindeki Asya ülkeleri, Japonya dışında toplam 130 Trilyon Dolarlık mal üretirken, ABD, Almanya ve Japonya’nın temsil ettiği gelişmiş kapitalist ülkelerin üretimi 50 trilyon Dolar çevresinde kalmaktadır. Yeni bir dünyanın kuruluşunu bu tablodan da öğrenebiliyoruz. Ancak üretimdeki dengelerin Asya yararına değişmesinin ötesinde, Asya çağdaş dünyanın kalkınma, ileri teknoloji, demokrasi, özgürlük, kültürel gelişme ve sanat iklimi olmaktadır.

 

Yeni Dünya, kapitalizmin dünyası değildir. Asya’dan yeni bir uygarlık yükseliyor. Bu uygarlık, kamucu, demokratik, emekten yana, barışçı bir uygarlıktır. Asya’dan yükselen yeni uygarlık, dünya demokratik devriminin kesin zaferine işaret etmektedir. Bu süreç, aynı zamanda yeni millî demokratik devrim dalgasını gündeme getirecek olan süreçtir. Asya uygarlığı, sosyalizme açılmanın habercisidir. Çin Devrimi, Yeni Paylaşmacı Uygarlığın öncüleri arasında özel bir yere sahiptir.

 

Çin Devrimi, Mazlumlar Dünyasını tarih sahnesine çıkarmıştır. Bu olay, Mazlumların yazdığı yeni bir tarihin başlangıcıdır. Bu açıdan Çin Devrimi, 21. Yüzyılın ufkunu açmıştır.